Türkiye Cumhuriyeti bilinçli olarak çok ağır ekonomik ve siyasal krizlerin içine düşürülmüş orada "icabına bakılmaya" çalışılıyor!
Böyle dönemlerde çöküşlerden çıkış; her zaman emeği önceleyen, kamucu üretim, sosyal devletçi, halkçı, dolayısı ile sol nitelikli programlar ile mümkün olmuştur.
Dünyanın hangi ülkesine bakarsanız bakın, bu tür krizlere düşmüş ülkeler, ne nas ile ne de kapitalizmin yarattığı saçma sapan piyasa dogmalarıyla değil kamucu politikalarla toparlanabilmiştir.
Bu bilinen hakikat, ülkenin istikbalinden çok kendi servetinin kaygısını yaşayan sermaye sıniflarını her zaman korkutmuştur.
Hasan İmamoğlu’nun yakın dönemde yaptığı açıklamalar, bu refleksin bir örneğidir. Ancak klasik sağcı kafa ile olup biteni anlama güçlüğü yaşadığı ortadadır.
Başlarına gelen şey, aslında kendi yarattıkları ve "bir zamanlar sürmesi için mücadele ettiğini" söylediği bu düzen içinde, 'büyük balığın küçük balığı yemesi' olayıdır.
İmamoğlu ailesinin servetini yutan, kendi ideolojik ve sınıfsal paydaşlarından biridir.
Buna rağmen Hasan imamoğlu'nun solu itham etmesi hala sınıfsal içgüdülerin esiri olduğunu göstermiştir.
Şahsi ekonomik çöküşünün yarattığı gerilim içinde “sol gelecek, düzen değişecek” korkusu yeniden görünür hale gelmiştir. Oğlunun esir alınması bir dereceye kadar tahammül konusu olmuş ama servetinin alınması şirazesini bozmuştur.
Sömürcü sınıfların gayet olağan bir refleksi bu: "mala geleceği cana gelsin.."
Bugün Türkiye’de yaşanan gasp, hukuksuzluk ve siyasi kuşatma sol politikaların değil, bizzat otoriter sağcı düzenin ürünüdür. Ancak Hasan beyin faşizm ile kavga ederken komünizme yada sol düşünceye saldırması, real mantıkla örtüşmese de ait olduğu sınıfın mantığına göre çok tutarlıydı...
Geçmişte kendisinin de bizzat katkılarıyla yaratılan ve sürdürülen bu kokuşmuş düzenin bugünkü evresinde solun her an çıkıp gelebileceği endişesidir o sözleri söyleten.
Burada bir endişe uc veriyor. Acaba siyasette öne çıkma çabaları "solun gelişini en iyi ben engellerim" iddiası mıdır?
Hasan İmamoğlu’nun yaşadığı mağduriyetin kaynağı, yıllardır savunageldiği düzenin içsel mantığıdır.
Bu düzen emekçileri sömürterek küçük balıkları büyütebilir.
Ama gün gelir onları daha büyük balıklara yem eder.
Hasan bey'in hikayesi budur.
Ancak Hasan Bey'in bu sözleri sayın Ekrem İmamoğlu'na ve Cumhuriyet Halk partisi'ne ek bir sorumluluk yüklemiştir.
CHP’nin bugün faşizme karşı verdiği mücadele son derece kritiktir.
Bu mücadele, solun tarihsel değerleri ve demokratik cumhuriyet fikriyle örtüşen bir mücadeledir. O nedenle CHP, Hasan Bey'in açıklamasın da ortaya çıkan ve CHP'yi geçmişte olduğu gibi sola karşı konumlandırma hevesi taşıyan provakasyonları önlemelidir.
Bunun bir göstergesi olarak Hasan bey'den tekzip istemelidir.
Sn Ekrem İmamoğlu’na da çağrımız nettir:
Türkiye’yi mahveden sağcı politikaları aşmak; bu toplumu ancak solun değerleriyle, emek yanlısı, kamucu ve adil bir programla kurtarmak mümkündür.
Tarih, siyasetçilerin kişisel aidiyetlerini aşabildiklerinde yol açabildiklerini defalarca göstermiştir.
Bugün de ihtiyaç budur.
Emeğiyle çalışan milyonların yıllarca yarattığı değerden adil bir pay alamaması, sermaye sahiplerinin değil, emekçilerin büyük ve tarihsel kaybıdır. Sayın imamoğlu'nun bunların farkında olarak babasını aşıp aşamayacağını daha dikkatle izleyeceğiz.
Bu ülkede yaşayan herkes çok iyi bilir ki, büyük acılar, büyük eşitsizlikler ve büyük gasplar, solun değil; otoriter sağın, piyasacı düzenin ve sermaye iktidarlarının ürünüdür.
Komünizmi, sosyalizmi ya da emek siyasetini suçlamak bu gerçekleri gizlemez.
Türkiye’nin bugün ihtiyacı olan şey, geçmişteki karanlığa dönmek değil;
emeği, adaleti ve toplumsal eşitliği merkeze alan güçlü bir demokratik dönüşümü sağlamaktır.
Hasan İmamoğlu’na gelirsek. Sözleriniz bu dönüşüm ihtiyacına gölge düşürmektedir.
Bize sövdünüz! Oğlunuz alındığında Saraçhane ye ilk koşanlara sövdünüz! Sadece sizin gibi zenginlerin güvenliğini sağlayıp geri kalanı boş veren bu düzeni daha adiliyle değiştirmek isteyenlere sövdünüz! Dünyanın ve nimetlerinin herkese yeteceğine inanan masumlara sövdünüz!
Özür dilemenizi bekliyoruz Hasan bey...
Bu sizin Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan kamusal sorumluluğunuzdur aynı zamanda.
