Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına, tarihinin en derin siyasal, ekonomik ve ahlaki krizi ve en gözü dönmüş tehdidi altında girmiştir.
Bu vebalde, karşı devrimci partilerin politikaları kadar, uzun yıllar kurucu aklı kaybeden, halk kitlelerinden kopuk genel merkeze ve başkanlık makamlarına kapanıp kalan Cumhuriyet Halk partisi'ninde payı vardır.
Halbu ki, Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel misyonu, bu aklı her an yeniden üretmek ve halkla buluşturmaktı.
Kimse, "oylarımız bir miktar arttı. Böyle gidersek daha da artacak" zannedip arkasına yaslanmasın. Bugün partimize yönelen kısmi seçmen desteği, ortaya koyduğumuz vizyonun değil, mevcut iktidarın yarattığı endişenin ürünüdür. Bunu bir başarı gibi kendi hanemize yazmak; kendimizi kandırmak ve kurucu aklın gerçekçiliğinden ne kadar uzakta olduğunuzu gösterneye yarar sadece.
Biz, ehveni şer'e sıkışmış bir toplumsal desteği onur kırıcı buluyoruz.
Çünkü chp, halkın gönülden destekleyeceği ve katılıp bir parçası olmakla övüneceği çok değerli bir öze sahiptir. O öz kurucu kurtarıcı özdür.
Siyasetçiler nutuk atarken ara ara neden bağırırlar biliyor musunuz? Tabanlarının aklından "yalan söylüyor" diye bir fısıltı geçmeye başlayınca siyasetçi bangır bangır bağırarak ya duymamaya ya da o fısıltıyı bastırmaya çalışır. Öyle değilse bile artık öyle...
Bu gün parti tabanında; "CHP fabrika ayarlarına dönmelidir" diye bir fısıltı dolaşıyor. Genel merkez durmadan sesini yükseltiyor.
Tabanda fısıldayan kimdir?
Bu, bedeni ebediyete intikal edince tabanda yaşamaya devam eden o kurucu aklın ruhudur. Biz sesimizi o aklın hizmetine verip, onun çağrısını büyütüp duyuracağız.
"Bir gün memleket zorda kalırsa sakın bir kurtarıcı aramayın. Kurtarıcı sizsiniz"
EĞER BU GÖREV BİZİMSE NE YAPMALIYIZ?
Cumhuriyet Halk Partisinin yeniden Stratejik Konumlanmasını sağlamalı ve kurucu aklın rehberliğinde ulusal bazda bir örgütsel dönüşüm gerçekleştirmeliyiz.
Kurucu akılı ve temel ilkelerimizi,
geçmişin nostaljik bir hatırası olmaktan çıkarıp, geleceğin kapılarını açan bir anahtara, yolumuza yığılan engelleri yıkan bir koç başına çevirmeliyiz.
Ödev budur.
Ancak giriştiğimiz işin gereksiz bir maceraya dönüşmemesi için bu aklın prensiplerine uygun davranmak zorundayız.
--Bu akıl hayal değil plan üretir. GERÇEKÇİDİR
--Amasya Erzurum Sivas oturumları direniş çağrısı yapmaktan daha kıymetli bir şey yapmış, henüz İstanbul'da padişah denen tek adam varken bu topraklarda örgütsel aklı yaratmıştır. KOLLEKTİFTİR
Biz işte bu akıl ile, Krizleri fırsata, yoksulluğu üretime, çaresizliği örgütlülüğe, faşizmi direnişe ve zafere dönüştüreceğiz.
Atatürk’ün bize bıraktığı en büyük mirasın, yeniden başlayabilme kudreti olduğunu birbirimize aşılayacağız. Bu kudret bizim huyumuzdur.
Peki fabrika ayarlarına dönmek nedir?
O kurucu aklı, bu koşullara uygun olarak, yeniden üretip inşa etmektir.
Bizde tam olarak onun başladığı yerden başlayacağız. Ama Samsun'a falan gitmeye kalkışmayacağız.
Amasya tamimi Erzurum ve Sivas kongrelerinin karşılığını çoktan bulduk biz
Yaklaşık iki yıldır kendi bölgemizde deneysel olarak, bir Fikir Kulübü, Parti Enstitüsü ya da CHP forumu sanı ile bir çalıştay başlatmayı düşünüyorduk.
Ancak maddi manevi zaman ve insan kaynağı bakımından pek çok kısıtımızın olması, birde üstüne gelen uyduruk operasyonlar ve eylemsel süreçler nedeniyle bunu bir plana çevirmemiz mümkün olmadı.
Belkide bunu lokal bir bölgede deneysel olarak değil, genel merkez düzeyinde operasyonel olarak planlamak daha isabetli olacaktır. Böylece bölgelerdeki aşamaları daha planlanabilir hale gelir ve raporlama mekanizması ile o kurucu aklın tepede inşası sağlanmış olur.
Bu çalıştay'dan ne bekleriz?
Fikir Kulüpleri, CHP Forumları ya da Parti Enstitüleri, partinin entelektüel altyapısını yeniden inşa etmek amacı ile çalıştırılmalıdırlar.
"AKP gibi yapmayacak olma" soyutluğunun belirsizliğinden çıkmak gerekiyor. Bu nedenle bu çalıştayların geleceğin inşasında somut olarak neyi idealize edeceklerine karar vermeleri gerekiyor.
-Ekonomik bağımsızlık hedefi
-Kendine yeten ülke hedefi
-Kendi öz kaynaklarını kendi işleyen ülke
-kendi sanayisini kuran ülke.
-sürekli fabrika satan değil sürekli fabrika kuran ve üreten Türkiye.
-Tarımda ziraatte hayvancılıkta kolektif ve dayanışmacı üretim ile yerinde refah ve yerinde kalkınma hedefi vs gibi politikaların
güncel politika haline getirilmesi gibi...
İlk kurucu dönemin ekonomik, kültürel ve siyasal analizlerini yapmak ve bu günün koşullarıyla kıyaslayarak yukarıda saydığımız hedefleri taban açısından idealize etmek gerekiyor...
Daha somut önerilerle, çağrıyı büyüterek devam edecek.