Yılmaz Çifci
Köşe Yazarı
Yılmaz Çifci
 

KADIN CİNAYETLERİ!!!

Yakın bir gelecekte henüz kadın öldürmemiş olanları adam yerine koymayacağımız bir kültür inşa etmiş olacağız. Hatta bu hızla gidersek elli yıl falan sonra, adam başı senede bir tane kadın öldürmeyi ritüel haline getirmiş olacağız. Elli yıl sonra, kız istemeye gidildiğinde kızın babası daha önce kadın öldürmüş olma şartı koşacak damat adayına... "Git bir kadın kellesi getir al kızımı..." Hatta "Üç köyün içinde şanlı kızların" babaları iki kelleden aşağı vermeyebilir kızını... Anneler muhtemelen bir şey diyemeyecek damada! Çünkü annelerin kelleleri başka bir görücü törenine sancak olmuş olacaklar çoktan. Bu savımız eski pagan toplumu hikayelerinden bir kesit olmadıği gibi ironide değildir. Geleceğin abartılmış bir öngörüsüdür sadece... "O kadar da olmaz" demeyin. Yarının ananeleri bugünün pratiğiyle oluşur. Bilgi eksikliği çeken toplumlar, inanç sisteminin gölgesine sığınırlar. Okullarını tapınakların gölgesine inşa eden toplumlar, İnanç mekanizması bilgiden güçlü olan toplumlar olarak pagandırlar... İcat edecekleri ritüeller hayal güçlerine kalmıştır artık... Çağlar değişti, bazı milletler düşünen makineler icat ettiler, biz son sürat mitolojik devirlere pedallıyoruz... Uygar yasalarla paganlığımız kısmen görünmez kılınmış ama, o paganist ideolojik düzenimizi kurduğumuz gün, ne kadar kolay adapte olduğumuza dünya şaşıracak. Ve o günlere az kaldı. "Hedef 2071..." "Coğrafya kaderse" bu topraklara geldiğimizin bininci yılında bu topraklara benzemek zorundayız zaten değil mi? Neyse, kadın cinayetleri henüz haber değeri taşıyorken bu konuda biraz konuşalım. Yakın gelecekte üzerinde konuşmaya değmeyecek bir önemsizliğe ulaştığı gibi, öleni yiteni de duymayacağız zaten. Haber bültenleri, her cinayeti "kadın cinayeti" başlığı altında, ama münferit, adli bir olay olarak verip geçiyor. Bir tek Çİlem gibi kocasını öldürebilen kadınlar çıkarsa, onları daha çok konuşuyoruz. O da şaşkınlığımızdan. "Kadın ha! çekmiş vurmuş dan dan..." "Vay be, erkek gibi..." Yahu, hep aynı başlık altında binlerce haber dinliyorsanız bu münferit değildir. Bunu anlamak için zeki mi olmak gerek? Bu, ya planlı bir katliamdır ya da beslendiği bir maraz vardır. Bir salgındır. Neden kimse bu konuda bilimsel bir inceleme başlatmaz? Bilinçli olarak alıştırılıyor gibiyiz. "Bir kadın daha öldürüldü" haberlerini; "bir önceki cinayetin aynısı" der gibi, rutin bir haber olarak verip sonraki habere geçince tv, zihnimizde onunla birlikte geçiyor konuyu. Alışıyoruz yani... Alışkanlığın bir ileriki aşaması canı çekmektir biliyorsunuz! Bu kötülüğe denk gelen her kadın ilk defa ölüyor halbu ki! Her cinayet sıfırdan işlenmiştir, yenidir ve maktül için ilk öldürülmedir... Nasıl sıradan görünür, nasıl alışırsın buna? Ölmek üzere olan, dehşete kapılmış bir kadının gözünden, durumunu olağan karşılayan topluma doğru, (kendinize doğru) bakabilir misiniz!? 2 gün önce İzmir'de kafede otururken kurşunlanan kadının o anda, katili ve silahı görüp patlama sesini ve göğsündeki acıyı duyunca ölüm anını hissettiğinde attığı çığlık "daha önce de kadınlar öldürülmüştü ne var bunda" sakinliğine sahip mi idi?! Siz bu ölümü hafızanızda arşivlediğiniz önceki ölümlerin üstüne koyarak sıradanlastırıyorsunuz. Yoksa olayın sıradan filan olduğu yok. Sadece medya bu haberi size sıradan bir haber gibi verdi geçti. Katili katil yapan, ailevi ve toplumsal bütün besleyenleri eşelemeden, suçu katile yıkıp, topluma kendini yargılama sorumluluğunu yüklemeden bırakmak toplumu aklamaktır! Cinayetlerin çoğunun arkasında görünmeyen o "elalem" denen kışkırtıcı, azmettirici unsur vardır. O elalem bu toplumdur. Onu görmezden geldiğimiz sürece 2071'e kalmaz insanlığın bin bir emekle yükselttiği uygarlık çıtasını yerle bir ederiz bu coğrafyada... Karısına dayak atan öküzleri; komşular, karakol, mahkeme ve parlamento koruyorsa orada suçu en az olan o dayakçı kocadır... O komşular (ki, elalem heyetinin yüksek kurulu olur kendileri) karakol mahkeme ve parlamento, azmettirici olarak esas suçlulardır. İşte kadın cinayetlerinde medya, bu saydığım suç unsurlarını, ilkel paganist unsurlar olarak hedefine alamadığı için ölüm haberlerini sıradan münferit habermiş gibi verip geçiyor... Çocuğuna sünnet düğünü yapıp, ona elinde asasıyla şehzade elbisesi giydiren anne babaların kafa yapısı pagan kafasıdır. Paganlık o kafalarda yaşıyor işte. 'padişah, kral, hükümdar adayı' anlamına gelen şehzade, elinde tuttuğu; gücün iradenin otoritenin sembolü asa ile hangi geleceğe hazırlanıyor? Kime nasıl hükmedecek? Ve bu ritüel neden çocuğun çükünü kesme töreninde uygulanır? Çocuğun sünnet ameliyatını bu törenle yapmak ve orada ona, güç, iktidar, yüksek irade içeren kostüm giydirmek ne demek oluyor? Çocuğunun şahsında ne görüyor o anne baba? Toplum çocuğa ne vaat ediyor o simgesel ritüelde? Kim icat edip topluma sundu bu kostüm ve içeriği? Ve anne babalar neden keyif aldılar bunu yapabilmekten? Bu durumun çocuk üzerindeki etkilerini pedagoglar anlatsın, ben sünnet ameliyatını böyle bir törenle yapma geleneğini sürdüren toplumu işaret ediyorum size... o nasıl bir toplum? Bu ritüelin mesajı nedir? "Belki bir profesör olacaksın, belki bir asker, ya da belkide bu ekonomik sistem içerisinde sürünen meteliksiz bir sefil olacaksın. Ama, otoritenin ve iradenin her halükarda sende olacağı bir tahtın var. Kadınlar karşısında Üstün pozisyondasın. Erkeksin. Kendi karının kızının kardeşinin karşısında kralsın efendisin" mi demiş oluyor toplum çocuğa? Öyle diyor tabii, başka ne diyor ki? Hayatın her alanında kaybeden, hiçbir yerde adam yerine koyulmayan bu tür sefiller, kadınların özgürleştiği bireyleştiği ve Lilith'leştiği bu çağda, elbette dayakçı manyaklara ve katillere dönüşürler..! Komşular karakol mahkeme ve parlamento, erkek egemen kurumlar olarak tabi ki erkeği mağdur görürler. Çünkü o erkeğin sünnet düğününde eline asayı verip şehzade elbisesi giydiren onlardı. Şimdide asayı şehzadenin kıçına sokar gibi, itaatsizlik eden o kadın denen mahluka karşı erkeğin arkasında duracaklar. Kadın kolektifleri sivil toplum örgütleri akademisyenler ve basın emekçileri bu konuda, hem sanat camiasında hem eğitim camiasında hem film camiasında bu konuların açıkça işlenmesi için örgütlenmeli ve baskı oluşturmalıdırlar... Bunu rica ile minnet ile yaptıramazsınız. Asalarını kıçlarına sokmak gerekiyor. Sanayi devrimleri ve aydınlanma devrimleri ile birlikte, toplum sözleşmelerinden, yasalardan, üretim ilişkilerinden çıkarılmış olan erkek egemen zihniyet, yaygın inanç sisteminden de güç alarak, bazı ritürllere tutunarak toplum icinde folklor ya da "adet" sanıyla yaşamaya devam ediyor. Toplum kendi içinde pagan kültürünü yaşatıyor. Yasama ve yürütme organları kadına şiddeti kesin bir dil ile men ettikten sonra, konuyla ilgili şikayet alındığında, ilgili mercinin konuyla ilgili tutumunu da yasayla düzenlemeli. Bu konuda ihmalkarlığı şikayet olunan karakol ve adli personeller için ağır cezalar uygulanmalı. Bu erkek egemen pagan kültürünü içselleştirmiş kadrolar, en çok oralarda görevlidir. Onca kadın şikayet ettiği ve devlete sığındığı halde öldürülmüştür! Oradaki personellerin tamamının anasından emdiği sütü burnundan getirecek yasalar yapılmalıdır. Tarih bilimcileri, insanlığın gelişim sürecini "ilk orta son" diye çağlara ve "taş tunç" diye devirlere ayırmışlar. Dünyanın kalkınmış ileri ülkeleri, çok sayıda kadının da emeği ve katkısıyla atom çağına bilişim çağına uzay çağına kavuşmuşlar, biz daha erkekos tanrısının kadın kullarına vahiy saldığı davul zurnalı çük kesme ayinlerini aşamamışız..! Evet modern çağın uygar yasaları bu mutant topluma bol geldiği için, devlet erkanı, paganizmin inşasına hız vermiştir. O nedenle söylüyoruz. Kadın cinayetleri adli değil politiktir. Ananeler içine serpişerek varlığını koruyan erkek egemen sistemin resmi olarak da yeniden inşa edilme sürecindeyiz. Önce okullara düğünlere toplu ulaşım araçlarına iş yerlerine getirilmeye çalışılan harem-selamlık uygulama, toplumun bunu içselleştirmesi ile paralel yasalara da girecektir. Miras hakkından tutun kamusal alanda kadının itibarsızlaştırılmasına kadar pek çok alanda bunu inşa etmeye başladılar bile... Sokakta kadınlara sataşan tacizciler bu sürecin piyonlarıdır. Bilerek toplumu provoke etmeye çalışıyorlar. İşte bu süreç kadını itibarsızlaştırma sürecinin işaret fişeğidir. "Doğası gereği tahrik oluyormuş" Önce kendine sevmeyi sevişmeyi yasaklamış, sonra aç acına caddeye çıkmış su dağıtan araçlarda damacana cenneti görüyor... Yakın bir gelecekte henüz kadın öldürmemiş olanları adam yerine koymayacağımız bir kültür inşa etmiş olacağız. Hatta bu hızla gidersek elli yıl falan sonra, adam başı senede bir tane kadın öldürmeyi ritüel haline getirmiş olacağız. Elli yıl sonra, kız istemeye gidildiğinde kızın babası daha önce kadın öldürmüş olma şartı koşacak damat adayına... "Git bir kadın kellesi getir al kızımı..." Hatta "Üç köyün içinde şanlı kızların" babaları iki kelleden aşağı vermeyebilir kızını... Anneler muhtemelen bir şey diyemeyecek damada! Çünkü annelerin kelleleri başka bir görücü törenine sancak olmuş olacaklar çoktan... Söz bir yere kadar isyan sonsuza kadar Eşek egemen toplumların kurbanı olmuş bütün kadınlara saygı ile... Bu yazımızı, henüz 25 yaşındayken şiir yazdığı için kocası tarafından dövülerek öldürülen, Afgan şair Nadia Anjuman'ın bir şiiriyle bitirelim.   "Ağzımı açacak hevesim yok. Ne söyleyeceğim ki? Anlatsam da anlatmasam da hor görüleceğim bu çağ tarafından   Balı nasıl söyleyeceğim? Dilimde zehre döndü– Yazık! Gem vurdu ağzıma despotlar Ağlasam da gülsem de, yaşasam da ölsem de   kederimi paylaşacak kimsenin olmadığı bu dünya sağ olsun Keder, acz, pişmanlıklar ve ben. Bu hapishanenin köşeleri Ben boşuna doğmuşum, ağzım mühürlenmeli.   Ah kalbim! Baharın geçtiğini biliyorum ve neşesinin de Ama nasıl uçabilirim bu kırık kanatlarla?   Bunca zaman sessiz olsam da unutmadım şarkı söylemeyi Çünkü şarkılarım kalbimin tenhalığında fısıldadı   Bu kafesi parçalayacağım bir gün, onun korkunç ıssızlığını Zevk şarabını içeceğim, şarkı söyleyeceğim bir kuşun baharda yapması gerektiği gibi   İnce dallı bir ağaç olsam da her rüzgarda titremeyeceğim   Ben bir Afgan kızıyım – feryadımı haykıracağım, sonsuza dek dokuyacağım onu." Nadia Anjuman
Ekleme Tarihi: 22 Eylül 2025 -Pazartesi

KADIN CİNAYETLERİ!!!

Yakın bir gelecekte henüz kadın öldürmemiş olanları adam yerine koymayacağımız bir kültür inşa etmiş olacağız.
Hatta bu hızla gidersek elli yıl falan sonra, adam başı senede bir tane kadın öldürmeyi ritüel haline getirmiş olacağız.
Elli yıl sonra, kız istemeye gidildiğinde kızın babası daha önce kadın öldürmüş olma şartı koşacak damat adayına... "Git bir kadın kellesi getir al kızımı..."
Hatta "Üç köyün içinde şanlı kızların" babaları iki kelleden aşağı vermeyebilir kızını...
Anneler muhtemelen bir şey diyemeyecek damada! Çünkü annelerin kelleleri başka bir görücü törenine sancak olmuş olacaklar çoktan.
Bu savımız eski pagan toplumu hikayelerinden bir kesit olmadıği gibi ironide değildir. Geleceğin abartılmış bir öngörüsüdür sadece...
"O kadar da olmaz" demeyin. Yarının ananeleri bugünün pratiğiyle oluşur.
Bilgi eksikliği çeken toplumlar, inanç sisteminin gölgesine sığınırlar. Okullarını tapınakların gölgesine inşa eden toplumlar,
İnanç mekanizması bilgiden güçlü olan toplumlar olarak pagandırlar...
İcat edecekleri ritüeller hayal güçlerine kalmıştır artık...
Çağlar değişti, bazı milletler düşünen makineler icat ettiler, biz son sürat mitolojik devirlere pedallıyoruz...
Uygar yasalarla paganlığımız kısmen görünmez kılınmış ama, o paganist ideolojik düzenimizi kurduğumuz gün, ne kadar kolay adapte olduğumuza dünya şaşıracak.
Ve o günlere az kaldı.
"Hedef 2071..."
"Coğrafya kaderse" bu topraklara geldiğimizin bininci yılında bu topraklara benzemek zorundayız zaten değil mi?
Neyse, kadın cinayetleri henüz haber değeri taşıyorken bu konuda biraz konuşalım.
Yakın gelecekte üzerinde konuşmaya değmeyecek bir önemsizliğe ulaştığı gibi, öleni yiteni de duymayacağız zaten.
Haber bültenleri, her cinayeti "kadın cinayeti" başlığı altında, ama münferit, adli bir olay olarak verip geçiyor. Bir tek Çİlem gibi kocasını öldürebilen kadınlar çıkarsa, onları daha çok konuşuyoruz. O da şaşkınlığımızdan. "Kadın ha! çekmiş vurmuş dan dan..." "Vay be, erkek gibi..."
Yahu, hep aynı başlık altında binlerce haber dinliyorsanız bu münferit değildir. Bunu anlamak için zeki mi olmak gerek?
Bu, ya planlı bir katliamdır ya da beslendiği bir maraz vardır. Bir salgındır.
Neden kimse bu konuda bilimsel bir inceleme başlatmaz?
Bilinçli olarak alıştırılıyor gibiyiz. "Bir kadın daha öldürüldü" haberlerini; "bir önceki cinayetin aynısı" der gibi, rutin bir haber olarak verip sonraki habere geçince tv, zihnimizde onunla birlikte geçiyor konuyu.
Alışıyoruz yani...
Alışkanlığın bir ileriki aşaması canı çekmektir biliyorsunuz!
Bu kötülüğe denk gelen her kadın ilk defa ölüyor halbu ki! Her cinayet sıfırdan işlenmiştir, yenidir ve maktül için ilk öldürülmedir... Nasıl sıradan görünür, nasıl alışırsın buna?
Ölmek üzere olan, dehşete kapılmış bir kadının gözünden, durumunu olağan karşılayan topluma doğru, (kendinize doğru) bakabilir misiniz!?
2 gün önce İzmir'de kafede otururken kurşunlanan kadının o anda, katili ve silahı görüp patlama sesini ve göğsündeki acıyı duyunca ölüm anını hissettiğinde attığı çığlık "daha önce de kadınlar öldürülmüştü ne var bunda" sakinliğine sahip mi idi?!
Siz bu ölümü hafızanızda arşivlediğiniz önceki ölümlerin üstüne koyarak sıradanlastırıyorsunuz. Yoksa olayın sıradan filan olduğu yok. Sadece medya bu haberi size sıradan bir haber gibi verdi geçti.
Katili katil yapan, ailevi ve toplumsal bütün besleyenleri eşelemeden, suçu katile yıkıp, topluma kendini yargılama sorumluluğunu yüklemeden bırakmak toplumu aklamaktır! Cinayetlerin çoğunun arkasında görünmeyen o "elalem" denen kışkırtıcı, azmettirici unsur vardır. O elalem bu toplumdur. Onu görmezden geldiğimiz sürece 2071'e kalmaz insanlığın bin bir emekle yükselttiği uygarlık çıtasını yerle bir ederiz bu coğrafyada...
Karısına dayak atan öküzleri; komşular, karakol, mahkeme ve parlamento koruyorsa orada suçu en az olan o dayakçı kocadır...
O komşular (ki, elalem heyetinin yüksek kurulu olur kendileri) karakol mahkeme ve parlamento, azmettirici olarak esas suçlulardır. İşte kadın cinayetlerinde medya, bu saydığım suç unsurlarını, ilkel paganist unsurlar olarak hedefine alamadığı için ölüm haberlerini sıradan münferit habermiş gibi verip geçiyor...
Çocuğuna sünnet düğünü yapıp, ona elinde asasıyla şehzade elbisesi giydiren anne babaların kafa yapısı pagan kafasıdır. Paganlık o kafalarda yaşıyor işte.
'padişah, kral, hükümdar adayı' anlamına gelen şehzade, elinde tuttuğu; gücün iradenin otoritenin sembolü asa ile hangi geleceğe hazırlanıyor? Kime nasıl hükmedecek? Ve bu ritüel neden çocuğun çükünü kesme töreninde uygulanır?
Çocuğun sünnet ameliyatını bu törenle yapmak ve orada ona, güç, iktidar, yüksek irade içeren kostüm giydirmek ne demek oluyor? Çocuğunun şahsında ne görüyor o anne baba? Toplum çocuğa ne vaat ediyor o simgesel ritüelde? Kim icat edip topluma sundu bu kostüm ve içeriği? Ve anne babalar neden keyif aldılar bunu yapabilmekten?
Bu durumun çocuk üzerindeki etkilerini pedagoglar anlatsın, ben sünnet ameliyatını böyle bir törenle yapma geleneğini sürdüren toplumu işaret ediyorum size...
o nasıl bir toplum?
Bu ritüelin mesajı nedir?
"Belki bir profesör olacaksın, belki bir asker, ya da belkide bu ekonomik sistem içerisinde sürünen meteliksiz bir sefil olacaksın. Ama, otoritenin ve iradenin her halükarda sende olacağı bir tahtın var. Kadınlar karşısında Üstün pozisyondasın. Erkeksin. Kendi karının kızının kardeşinin karşısında kralsın efendisin" mi demiş oluyor toplum çocuğa?
Öyle diyor tabii, başka ne diyor ki?
Hayatın her alanında kaybeden, hiçbir yerde adam yerine koyulmayan bu tür sefiller, kadınların özgürleştiği bireyleştiği ve Lilith'leştiği bu çağda, elbette dayakçı manyaklara ve katillere dönüşürler..!
Komşular karakol mahkeme ve parlamento, erkek egemen kurumlar olarak tabi ki erkeği mağdur görürler. Çünkü o erkeğin sünnet düğününde eline asayı verip şehzade elbisesi giydiren onlardı. Şimdide asayı şehzadenin kıçına sokar gibi, itaatsizlik eden o kadın denen mahluka karşı erkeğin arkasında duracaklar.
Kadın kolektifleri sivil toplum örgütleri akademisyenler ve basın emekçileri bu konuda, hem sanat camiasında hem eğitim camiasında hem film camiasında bu konuların açıkça işlenmesi için örgütlenmeli ve baskı oluşturmalıdırlar... Bunu rica ile minnet ile yaptıramazsınız. Asalarını kıçlarına sokmak gerekiyor.
Sanayi devrimleri ve aydınlanma devrimleri ile birlikte, toplum sözleşmelerinden, yasalardan, üretim ilişkilerinden çıkarılmış olan erkek egemen zihniyet, yaygın inanç sisteminden de güç alarak, bazı ritürllere tutunarak toplum icinde folklor ya da "adet" sanıyla yaşamaya devam ediyor. Toplum kendi içinde pagan kültürünü yaşatıyor.
Yasama ve yürütme organları kadına şiddeti kesin bir dil ile men ettikten sonra, konuyla ilgili şikayet alındığında, ilgili mercinin konuyla ilgili tutumunu da yasayla düzenlemeli. Bu konuda ihmalkarlığı şikayet olunan karakol ve adli personeller için ağır cezalar uygulanmalı. Bu erkek egemen pagan kültürünü içselleştirmiş kadrolar, en çok oralarda görevlidir.
Onca kadın şikayet ettiği ve devlete sığındığı halde öldürülmüştür! Oradaki personellerin tamamının anasından emdiği sütü burnundan getirecek yasalar yapılmalıdır.
Tarih bilimcileri, insanlığın gelişim sürecini "ilk orta son" diye çağlara ve "taş tunç" diye devirlere ayırmışlar. Dünyanın kalkınmış ileri ülkeleri, çok sayıda kadının da emeği ve katkısıyla atom çağına bilişim çağına uzay çağına kavuşmuşlar, biz daha erkekos tanrısının kadın kullarına vahiy saldığı davul zurnalı çük kesme ayinlerini aşamamışız..!
Evet modern çağın uygar yasaları bu mutant topluma bol geldiği için, devlet erkanı, paganizmin inşasına hız vermiştir.
O nedenle söylüyoruz. Kadın cinayetleri adli değil politiktir. Ananeler içine serpişerek varlığını koruyan erkek egemen sistemin resmi olarak da yeniden inşa edilme sürecindeyiz.
Önce okullara düğünlere toplu ulaşım araçlarına iş yerlerine getirilmeye çalışılan harem-selamlık uygulama, toplumun bunu içselleştirmesi ile paralel yasalara da girecektir. Miras hakkından tutun kamusal alanda kadının itibarsızlaştırılmasına kadar pek çok alanda bunu inşa etmeye başladılar bile...
Sokakta kadınlara sataşan tacizciler bu sürecin piyonlarıdır. Bilerek toplumu provoke etmeye çalışıyorlar. İşte bu süreç kadını itibarsızlaştırma sürecinin işaret fişeğidir.
"Doğası gereği tahrik oluyormuş"
Önce kendine sevmeyi sevişmeyi yasaklamış, sonra aç acına caddeye çıkmış su dağıtan araçlarda damacana cenneti görüyor...
Yakın bir gelecekte henüz kadın öldürmemiş olanları adam yerine koymayacağımız bir kültür inşa etmiş olacağız.
Hatta bu hızla gidersek elli yıl falan sonra, adam başı senede bir tane kadın öldürmeyi ritüel haline getirmiş olacağız.
Elli yıl sonra, kız istemeye gidildiğinde kızın babası daha önce kadın öldürmüş olma şartı koşacak damat adayına... "Git bir kadın kellesi getir al kızımı..."
Hatta "Üç köyün içinde şanlı kızların" babaları iki kelleden aşağı vermeyebilir kızını...
Anneler muhtemelen bir şey diyemeyecek damada! Çünkü annelerin kelleleri başka bir görücü törenine sancak olmuş olacaklar çoktan...
Söz bir yere kadar isyan sonsuza kadar
Eşek egemen toplumların kurbanı olmuş bütün kadınlara saygı ile...
Bu yazımızı, henüz 25 yaşındayken şiir yazdığı için kocası tarafından dövülerek öldürülen, Afgan şair Nadia Anjuman'ın bir şiiriyle bitirelim.
 
"Ağzımı açacak hevesim yok.
Ne söyleyeceğim ki?
Anlatsam da anlatmasam da
hor görüleceğim
bu çağ tarafından
 
Balı nasıl söyleyeceğim?
Dilimde zehre döndü–
Yazık! Gem vurdu ağzıma despotlar
Ağlasam da gülsem de,
yaşasam da ölsem de
 
kederimi paylaşacak kimsenin olmadığı bu dünya sağ olsun
Keder, acz, pişmanlıklar ve ben. Bu hapishanenin köşeleri
Ben boşuna doğmuşum,
ağzım mühürlenmeli.
 
Ah kalbim!
Baharın geçtiğini biliyorum ve neşesinin de
Ama nasıl uçabilirim
bu kırık kanatlarla?
 
Bunca zaman sessiz olsam da unutmadım şarkı söylemeyi
Çünkü şarkılarım kalbimin tenhalığında fısıldadı
 
Bu kafesi parçalayacağım bir gün, onun korkunç ıssızlığını
Zevk şarabını içeceğim,
şarkı söyleyeceğim
bir kuşun baharda yapması gerektiği gibi
 
İnce dallı bir ağaç olsam da
her rüzgarda titremeyeceğim
 
Ben bir Afgan kızıyım –
feryadımı haykıracağım,
sonsuza dek dokuyacağım onu."
Nadia Anjuman
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve medyakorkusuz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat