Yılmaz Çifci
Köşe Yazarı
Yılmaz Çifci
 

CHP'NİN İÇİNE ÇEKİLDİĞİ BU MESELE, BİR İÇ MESELE DEĞİLDİR.

Cumhuriyet Halk partisi'ne çekilen bu operasyon, parti içi bir meseleden doğmuyor ve asla parti içi bir sorun değildir. Şu anda Türkiye 2 paralel operasyona maruz kalmaktadır. Cumhuriyet'e ve Cumhuriyet Halk partisine karşı eş zamanlı operasyonlar çekildiği gözle görünür durumdadır. Yönetim şeklimizi belirleyen ve misak-ı millimizi güvenceye alan anayasal teminatları sırayla yok ederek ilerliyorlar. Kuvvetler ayrılığını ve hukukun üstünlüğü ilkesini tek adam rejimi ile yok ettiler zaten. Yasama yürütme ve yargının Erdoğan'a bağlı olmadığını iddia etmek için aptal olmak lazım. Bu durum elbette ki cumhuriyetin temellerini sarsan bir durumdur ancak Cumhuriyeti kökten ve resmen yok eden bir durum değildir. Cumhuriyeti resmen yok edebilmek için anayasanın ilk 4 maddesi kaldı saldırılacak. Şimdi, bayrak dil ve vatandaşlık konularında tahrifat yapmaya hazırlanıyorlar. Terör örgütlerine  her istediklerini vermekle mükellef kılınmış emperyalizmin proje partisi AKP, bu ihanetleri CHP'ye rağmen yapamazdı.  Cumhuriyet'e karşı başlatılacak savaşın  taktikleri oluşturulurken, CHP de aynı stratejinin içinde bir iç güç olarak masanın üzerindeydi. Bu akşamdan sabaha gelişen bir durum değildir. Nasıl paşa kadrosunun içine sızmışlarsa nasıl Polis teşkilatının içine sızmışlarsa nasıl yargının içine sızmışlarsa aynı yöntemle CHP'nin içine de tabii ki sızdılar.  yıllar içinde partinin içine yerleştirilmiş işbirlikçiler, klikler, mayınlar sırası geldikçe patlatılıyor... Bir taraftan, ittifak yaptıkları Hizbullah'ın uzantısı Hüda parın ağzıyla anayasanın ilk 4 maddesi gündeme taşınıyor. Bir taraftan doğrudan kendileri yeni anayasa yapmak için çırpınıyor, bir taraftan PKK ile ittifak yapıp komisyon çalışması başlatıyorlar... Bir taraftan karbon ayak izi projesine imza atıyorlar, bir taraftan İsrail ile siyasi askeri ve ticari ilişkileri artırıyorlar. (Hep savunma sanayisi üzerindeki kabiliyeti ile övündükleri Selçuk Bayraktar,  İsrail şirketleri ile anlaşma yapıyor. Selçuk Bayraktarın 'bizim savunma sanayimizi güçlendirdiği' iddiasını taşıyan ürünler üzerinde değilse bu anlaşma, marul maydanoz alıp satma işine mi giriyor israille..?) Kesinlikle ilişkileri ticaretten daha fazla bir amaç taşıyor. Bu gelişmelerle birlikte düşününce, Suriye'de İsrail karşıtı duruşu olan Esad'ı devirip, yerine Amerika ve İsrail işbirliği ile yetiştirilip silahlandırılmış colaninin geçmesi için  harcadıkları çaba yukarıda saydıklarımızla birlikte düşününce çok daha anlamlı hale geliyor   İşte bütün bunlar ile eş zamanlı olarak Cumhuriyet Halk partisi'ne karşı hücuma kalkmış olmaları da, bu ihanet sürecinin çok bilinçli kararlı ve yüksek bir irade ile sürdürüldüğünün ispatıdır? CHP, Ordu kadar yargı kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasal varlığının teminatı olacak güçlerden biridir netekim. Tam da bu günler bu iddiamızın ispatıdır. Çünkü cumhuriyetin korunması için şu anda merkezde duran ve sesini yükselten sadece Cumhuriyet Halk Partisi vardır. Tek adam rejimine geçildiği andan bu yana Cumhuriyeti yeniden kurmak azmi ve kararlılığını taşıyan CHP'yi öz savunma yapmak zorunda bırakarak, diğer taraftan yürüttükleri vatanın bölünmez bütünlüğüne yönelik suikastin güvenliğini sağlamış oluyorlar.  Hem zaten Cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyen bir dinamik Cumhuriyet Halk partisi'ni de ortadan kaldırmak isteyecektir. Bu sıcak süreçte görev alan emniyet mensupları için karar verme sürecinin ateşten bir gömlek olduğunu bilerek, ama, vatanın istikbali için bu zor günlerde can bedeli hareket etmekten başka çare olmadığını da hatırlatarak şu açık hatırlatmayı da yapmak zorundayız: Kuvvetler ayrılığı ilkesi yargı bağımsızlığı hukukun üstünlüğü ve anayasanın ilk dört maddesi bu ülkenin varlığının temelini oluşturur. Bunlarla uğraşan bu ülkede Türk varlığı ile, vatanın bölünmez bütünlüğü ile uğraşıyor demektir.  Böyle bir hain dinamiğe karşı gücünü kullanmayan, ancak onun daha rahat bu işleri yapabilmesi için yurtseverlere karşı güç kullanan ne ordu bizim ordumuzdur ne polis bizim polisimizdir... Erdoğan'a karşı yapılan; "Millet ile polisi karşı karşıya getiriyor" eleştirisini sadece milletten duyuyorsak, polis de askerde bu eleştiriyi yapmıyorsa, milletle karşı karşıya gelmeye gönüllü iseler, artık onlar bu millete ait olamazlar.  İşte ilk açılım saçmalığı günlerinden bu yana yaşıyor ve görüyoruz ki, CHP'liler, sadece CHP'yi korumak için hareket etmiyorlar. Chpliler, bu operasyonun paralelinde cumhuriyete misakı milliye, bayrağımızın şekline, vatandaşlık tanımımıza, dilimize, Türkiye Cumhuriyeti devletine çekilen operasyonu protesto ediyorlar... Taa ilk açılım sürecinden bu yana... İşte polis burada şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Kiminle niçin karşı karşıya geldiğinin hesabını yapmak zorunda olan odur.  Biz doğru taraftayız. Doğru olanı savunuyoruz doğru olanı yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Onun ilelebet yaşayabilmesi için elimizle beslenmesi gerekiyorsa elimizle besleyeceğiz etimizle beslenmesi gerekiyorsa etimizle besleyeceğiz kanımızla beslenmesi gerekiyorsa kanımızla besleyeceğiz... Biz bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için cesur olmak zorunda kalıyorsak kime karşı cesur olmak zorunda kalıyoruz? Karşımızda Yunan işgalcisi mi var İngiliz işgalcisi mi var İtalyan Fransız işgalcisi mi var? Biz cumhuriyeti savunmak için bugün neden cesur olmak zorunda kalıyoruz, ey Türk polisi ey Türk ordusu? Bugün tehdit altında olan ve savunduğumuz şu maddeler, senin de bağlı olduğun anayasanın maddeleridir.  Türkiye Cumhuriyeti devleti'ni teşekkül haline getiren anayasanın ilk 4 maddesi: MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir. MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır. MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Evet, Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti yurtdaşı bu yasaları değiştirmeye ihtiyaç duymaz. Bu yasaları değiştirmek arzusu, sadece bir zamanlar bu ülkeye Sevr antlaşması'nı dayatmaya kalkışan ve kuvv-ii Milliye'nin tokadıyla serseme dönen emperyalistler olabilir. Ülkenin iç güçleri nerede durduklarını ve kime hizmet ettiklerini hesap etmek zorundadırlar. Emir demir'i kesebilir. Lakin, kendi varlığını sonsuz kılabilmek ve kendi varlığını dünyaya kabul ettirebilmek için demirden dağları eritmiş bir milletin istikbali ile oynanmayacağını, bu varoluş kavgasının önünde emirle durulamayacağınıda hesap etmek gereklidir.
Ekleme Tarihi: 09 Eylül 2025 -Salı

CHP'NİN İÇİNE ÇEKİLDİĞİ BU MESELE, BİR İÇ MESELE DEĞİLDİR.

Cumhuriyet Halk partisi'ne çekilen bu operasyon, parti içi bir meseleden doğmuyor ve asla parti içi bir sorun değildir.
Şu anda Türkiye 2 paralel operasyona maruz kalmaktadır.
Cumhuriyet'e ve Cumhuriyet Halk partisine karşı eş zamanlı operasyonlar çekildiği gözle görünür durumdadır.
Yönetim şeklimizi belirleyen ve misak-ı millimizi güvenceye alan anayasal teminatları sırayla yok ederek ilerliyorlar.
Kuvvetler ayrılığını ve hukukun üstünlüğü ilkesini tek adam rejimi ile yok ettiler zaten. Yasama yürütme ve yargının Erdoğan'a bağlı olmadığını iddia etmek için aptal olmak lazım. Bu durum elbette ki cumhuriyetin temellerini sarsan bir durumdur ancak Cumhuriyeti kökten ve resmen yok eden bir durum değildir.
Cumhuriyeti resmen yok edebilmek için anayasanın ilk 4 maddesi kaldı saldırılacak. Şimdi, bayrak dil ve vatandaşlık konularında tahrifat yapmaya hazırlanıyorlar.

Terör örgütlerine  her istediklerini vermekle mükellef kılınmış emperyalizmin proje partisi AKP, bu ihanetleri CHP'ye rağmen yapamazdı. 
Cumhuriyet'e karşı başlatılacak savaşın  taktikleri oluşturulurken, CHP de aynı stratejinin içinde bir iç güç olarak masanın üzerindeydi.

Bu akşamdan sabaha gelişen bir durum değildir. Nasıl paşa kadrosunun içine sızmışlarsa nasıl Polis teşkilatının içine sızmışlarsa nasıl yargının içine sızmışlarsa aynı yöntemle CHP'nin içine de tabii ki sızdılar. 
yıllar içinde partinin içine yerleştirilmiş işbirlikçiler, klikler, mayınlar sırası geldikçe patlatılıyor...

Bir taraftan, ittifak yaptıkları
Hizbullah'ın uzantısı Hüda parın ağzıyla anayasanın ilk 4 maddesi gündeme taşınıyor. Bir taraftan doğrudan kendileri yeni anayasa yapmak için çırpınıyor, bir taraftan PKK ile ittifak yapıp komisyon çalışması başlatıyorlar... Bir taraftan karbon ayak izi projesine imza atıyorlar, bir taraftan İsrail ile siyasi askeri ve ticari ilişkileri artırıyorlar. (Hep savunma sanayisi üzerindeki kabiliyeti ile övündükleri Selçuk Bayraktar,  İsrail şirketleri ile anlaşma yapıyor. Selçuk Bayraktarın 'bizim savunma sanayimizi güçlendirdiği' iddiasını taşıyan ürünler üzerinde değilse bu anlaşma, marul maydanoz alıp satma işine mi giriyor israille..?)
Kesinlikle ilişkileri ticaretten daha fazla bir amaç taşıyor. Bu gelişmelerle birlikte düşününce,
Suriye'de İsrail karşıtı duruşu olan Esad'ı devirip, yerine Amerika ve İsrail işbirliği ile yetiştirilip silahlandırılmış colaninin geçmesi için  harcadıkları çaba yukarıda saydıklarımızla birlikte düşününce çok daha anlamlı hale geliyor  
İşte bütün bunlar ile eş zamanlı olarak Cumhuriyet Halk partisi'ne karşı hücuma kalkmış olmaları da, bu ihanet sürecinin çok bilinçli kararlı ve yüksek bir irade ile sürdürüldüğünün ispatıdır?
CHP, Ordu kadar yargı kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasal varlığının teminatı olacak güçlerden biridir netekim. Tam da bu günler bu iddiamızın ispatıdır. Çünkü cumhuriyetin korunması için şu anda merkezde duran ve sesini yükselten sadece Cumhuriyet Halk Partisi vardır.

Tek adam rejimine geçildiği andan bu yana Cumhuriyeti yeniden kurmak azmi ve kararlılığını taşıyan CHP'yi öz savunma yapmak zorunda bırakarak, diğer taraftan yürüttükleri vatanın bölünmez bütünlüğüne yönelik suikastin güvenliğini sağlamış oluyorlar. 
Hem zaten Cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyen bir dinamik Cumhuriyet Halk partisi'ni de ortadan kaldırmak isteyecektir.

Bu sıcak süreçte görev alan emniyet mensupları için karar verme sürecinin ateşten bir gömlek olduğunu bilerek, ama, vatanın istikbali için bu zor günlerde can bedeli hareket etmekten başka çare olmadığını da hatırlatarak şu açık hatırlatmayı da yapmak zorundayız:

Kuvvetler ayrılığı ilkesi yargı bağımsızlığı hukukun üstünlüğü ve anayasanın ilk dört maddesi bu ülkenin varlığının temelini oluşturur. Bunlarla uğraşan bu ülkede Türk varlığı ile, vatanın bölünmez bütünlüğü ile uğraşıyor demektir. 
Böyle bir hain dinamiğe karşı gücünü kullanmayan, ancak onun daha rahat bu işleri yapabilmesi için yurtseverlere karşı güç kullanan ne ordu bizim ordumuzdur ne polis bizim polisimizdir...
Erdoğan'a karşı yapılan;
"Millet ile polisi karşı karşıya getiriyor" eleştirisini sadece milletten duyuyorsak, polis de askerde bu eleştiriyi yapmıyorsa, milletle karşı karşıya gelmeye gönüllü iseler, artık onlar bu millete ait olamazlar. 
İşte ilk açılım saçmalığı günlerinden bu yana yaşıyor ve görüyoruz ki, CHP'liler, sadece CHP'yi korumak için hareket etmiyorlar. Chpliler, bu operasyonun paralelinde cumhuriyete misakı milliye, bayrağımızın şekline, vatandaşlık tanımımıza, dilimize, Türkiye Cumhuriyeti devletine çekilen operasyonu protesto ediyorlar... Taa ilk açılım sürecinden bu yana... İşte polis burada şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Kiminle niçin karşı karşıya geldiğinin hesabını yapmak zorunda olan odur. 
Biz doğru taraftayız. Doğru olanı savunuyoruz doğru olanı yapıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Onun ilelebet yaşayabilmesi için elimizle beslenmesi gerekiyorsa elimizle besleyeceğiz etimizle beslenmesi gerekiyorsa etimizle besleyeceğiz kanımızla beslenmesi gerekiyorsa kanımızla besleyeceğiz...
Biz bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için cesur olmak zorunda kalıyorsak kime karşı cesur olmak zorunda kalıyoruz? Karşımızda Yunan işgalcisi mi var İngiliz işgalcisi mi var İtalyan Fransız işgalcisi mi var? Biz cumhuriyeti savunmak için bugün neden cesur olmak zorunda kalıyoruz, ey Türk polisi ey Türk ordusu?

Bugün tehdit altında olan ve savunduğumuz şu maddeler, senin de bağlı olduğun anayasanın maddeleridir. 

Türkiye Cumhuriyeti devleti'ni teşekkül haline getiren anayasanın ilk 4 maddesi:

MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.

MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Evet,
Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti yurtdaşı bu yasaları değiştirmeye ihtiyaç duymaz. Bu yasaları değiştirmek arzusu, sadece bir zamanlar bu ülkeye Sevr antlaşması'nı dayatmaya kalkışan ve kuvv-ii Milliye'nin tokadıyla serseme dönen emperyalistler olabilir.
Ülkenin iç güçleri nerede durduklarını ve kime hizmet ettiklerini hesap etmek zorundadırlar.
Emir demir'i kesebilir. Lakin, kendi varlığını sonsuz kılabilmek ve kendi varlığını dünyaya kabul ettirebilmek için demirden dağları eritmiş bir milletin istikbali ile oynanmayacağını, bu varoluş kavgasının önünde emirle durulamayacağınıda hesap etmek gereklidir.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat