Selahattin Demirtaş, Kürt halkının teveccühü bakımından Dem Parti ve PKK'nın boyunu aşmış durumdadır. Özgürken de gölgesinde kalıyordular. Hapiste de, her geçen gün, Dem partisinin kürt halkı üzerinde ki etkisi, kendiliğinden Demirtaş koşuluna bağlı hale gelmeye başladı.
Apo'dan daha geniş bir kesimde sevildiği gibi, Apo'ya paha biçen kesimde Demirtaş önceliğine sahiptir. Bu durum Kürt yurttaşların ferasetini göstermesi bakımından çok değerlidir.
Ancak emperyalistler, İran Irak Suriye ve Türkiye topraklarındaki Kürtlerin tamamının kaderini, Apo işbirliği ile belirlemek istiyorlar. Bunun için Akp-pkk ittifakının Demirtaş'ın gölgesinden çıkması gerekiyor. Ortadoğu kürtlerine bir Turan rüyası gördürmek istiyorlar yani.
"Kurucu önderlik" mavalı ile Türkiye kürtlerine; "Demirtaş'ı unutun sizin önderiniz Apo'dur" mesajını, (hemde) Devlet Bahçeli üzerinden veriyorlar.
Dem partililer sürekli; "Selo nerede? ne zaman çıkacak? neden onun için hiç mücadele etmiyorsunuz?" sorularına maruz kalmalarına rağmen, ne hikmetse meclis çatısı altında "selo'ya özgürlük" diye değil "biji serok Apo" diye sloganlar attırılıyor. O sloganı atanlar da attıranlar da gayet bilinçli bir manipülasyonun parçasıdırlar.
Devlet Bahçeli'nin de ikide bir "heyetlerin İmralı'ya gitmesi gerektiğini, Apo'nun meclise gelip konuşması gerektiğini" söylemesi, yine Kürthalkına "Apo devlet adamı yerine kondu. Baksana Bahçeli'ye bile kendini kabul ettirdi" algısı yüklemek içindir.
Yani dediğimiz şudur:
Emperyalizm bop denilen ortadoğunun yeniden dizaynı projesinde muteahhitliği akp-mhp'ye ihale etti. Dem partisini şantiye olarak kullanacaklar. Apo'ya bu şantiyenin şefliği görevi verildi...
Bence Kürt halkının kendini en çok bu dönemde kollaması gerekiyor. Bunların gördüğü rüya iyi bir rüya değil.
PKK'nın Kürt halkını temsil etme önceliği ile hareket etmediği, esas varlık sebebinin bop projesinde aktörlük olduğu gerçeği, sürekli emperyalizm ile uyumlu hareket etmesinden anlaşılıyor zaten.
PKK'nın, (İlgili coğrafyada Kürt halkı yaşadığı için) Kürt kimliği giydirilmiş bir terör örgütü olarak dış bir arz ile kurulduğu kabak gibi ortadadır.
Dünyada, bugüne kadar verilmiş hak mücadeleleri, başlamış süren veya bitmiş tüm özgürlük hareketleri hep kapitalist-emperyalist siyonist sistemlere ve onların beslediği dinamiklere karşı olmamış mıdır?
Peki nasıl oluyorda bu terör örgütü, rüyalarını, Amerika ve İsrail'in çizdiği haritalara sığdırıyor?
Suriye'de İran'da ve Irak'ta yapılanması olan bu terör örgütünün, bu üç ülkede cirit atan Amerikan askeri ve gizli servisleri ile sorun yaşadığına şahit oldunuz mu hiç? PKK'nın antiemperyalist bir duruşunu gören var mı bu güne kadar?
Yani Dünyada hiçbir bitki, hayvanat ve insanlığın, Amerika ve İsrail ile çıkarları örtüşmemiş de Kürt halkının mı örtüşmüş?
Diğer bir soru işareti;
Apo'nun, tek kelime Kürtçe bilmediği gibi Karayılan'ında Laz olduğunu göz önüne alırsak, bunlar neden Kürt halkı için savaşıyor olsunlar ki?
Bileşenlere bakar mısınız: Kürtçe bile bilmeyen Apo, Laz Karayılan, emperyalist Amerika ve siyonist İsrail el ele verip Kürt halkının yararına projeler üretip savaşıyor öyle mi?
Ayrıntıya gel: Onların hepsinin aksine Demirtaş antiemperyalist bir kürttür. Apo'nun Demirtaş ile sorunları da burada başladı sanıyoruz. Enternasyonalist bir Kürt ile, Kürt olduğu bile şüpheli bir Kürt milliyetçiliği oyuncusu, elbette aynı ipte oynayamaz.
Apo'nun isteği ile siyasi arenadan kovulmaya bile çalışıldı bir ara değil mi..?
Demirtaş'ın, Kürt halkının ağzına sürülecek bir parmak bal uğruna emperyalizm ile bu kadar uyumlu hale gelmeyi kabul edeceğini hiç sanmıyoruz. O, olsa olsa Apo'nun şef olduğu Dem şantiyesinde sendikal faaliyet yürüten bir çıban başıdır ve Apo onun çıkışını verdirmek istiyordur. (Dem partisinin içinde Selo'nun güçlü bir desteği olduğunu ancak, Parti üzerindeki Apo etkisinden dolayı çok öne çıkamadıklarını da tahmin etmek zor değil)
Akp-pkk itifakının, Amerika'nın çizdiği yolda güvenle devam edebilmeleri için, Demirtaş etkisini kırmanın haricinde, önemli bir handikapları daha var. Zaman kısıtı oluşmuştur. Oyları yüzde yirmilere düşen Erdoğan'ın, o lain yürüyüşü tamamlaması için bir seçim daha kazanması gerekmektedir.
Bop kurmayları oyun kurmaya devam ediyorlar tabii ki. Önce "millet ittifakı" tabirini yok etmek için CHP'ye eklemlenerek muhalefet cephesinde duran minik partiler ile Erdoğan'ın arasını onarmaya, onaramazlarsa CHP ile aralarını bozmaya yönelik çalışacaklar...
Öte yandan, CHP'yi kendi içinde, marjinalleştirmeye, ikiye bölmeye, kısaca politika üretemez hale getirmeye çalışıyorlar zaten... Her kulvarda olduğu gibi tabii ki CHP'de de çok fazla kripto konuşlandırılmıştır. (Burada da en büyük özveri ve dikkat sorumluluğu yine sol kadroların boynundadır...)
Bütün çabaların içindeki muhtemel en önemli detay, Demirtaş etkisini kırarken, onun varlığından da istifade etmenin yolunu bulmaktır. Zaten başka türlü onun etkisi kırılamaz
Onun muhtemel mizanseni de hazırdır. (O süreç başladığında bizim bu yazımız bir süreliğine boşa düşmüş gibi görünecektir. Onun için önceden yazmış olalım.)
Bu mizansen de (muhtemelen) Demirtaş'ı Dem'in cumhurbaşkanı adayı yapıp birinci tura 3 aday ile gitmeyi deneyebilirler. Demirtaş'ın %10 üzeri alacağı oy, AKP'den değil millet ittifakından gelecek oy olur. Bu da seçimin ikinci tura gitmesine sebep olur.
Bop kurmaylarının diğer bir hazırlığı da, 1. turda Demirtaş'a gelen %10 oyun 2. turda millet ittifakına geri dönmesini engellemek olacaktır.
Oyları bölmesi' üzerinden yapılacak eleştirilerin dozu ve içeriği, ya da sadece şeytanın aklına gelebilecek türden manipülasyon ile 2. turda bazı Kürtlerin AKP'ye oy vermesine yol açacağı gibi bazı kürtlerinde sandığa gitmemesine yol açabilir. Zaten İmamoğlu esir tutulduğu için, millet ittifakının adayı muhtemelen ya sağcı muhaliflerin ya solcu muhaliflerin oy vermekte zorlanacakları birisi olur. Aşağı yukarı her siyasetçinin boynuna bir yafta asılıdır nasıl olsa.
Yinede bu teorinin gerçekleşebilmesi için halletmeleri gereken önemli bir sorunları daha vardır:
Demirtaş'ı cumhur başkanı adayı olmaya ikna etmek... Şu anda onunla, özgürlüğü üzerinden bunun pazarlığının yapıldığını tahmin ediyoruz.
Sürecin pek çok farklı koldan pek çok besleyenleride olacaktır tabi ki.
CHP'nin bazen -tam zamanında- ortaya çıkan 'manidar' sürç-i lisanları, (ki, hiç biri gözden kaçmıyor)
Kayyum kadrosu ve 'akp yargı kolları isbirliğinin' şu an ön göremediğimiz hareketleri,
MHP'nin barış havariliğindeki performansı, Erdoğan'ın YSK avantajı, TRT ve AA'nın manipülatif ahlaksızlıkları, minik muhalefetlerin damlaya damlaya AKP'de göl olması vs bileşenlerle birlikte düşününce, teoriye göre sidik zoruyla da olsa Erdoğan'a bir kere daha seçim kazandırılabilinir. Bizler bir kere daha emeklerimizin çöp oluşunu izlemek zorunda kalabiliriz!!!
Kurgunun, ihanet cephesine en önemli katkılarından biri de, (gerçekleşmesi halinde) Demirtaş, itibar olarak muhalif kamuoyunda Sinan Oğan seviyesine düşürülmüş olarak 3.sınıf bir siyasi figüre dönüşmüş olur. Ve en önemlisi Demirtaş'ın anti emperyalist kimliği yerle bir olmuş olur. Böyle bir dönemde, kazanamayacağını bildiği halde, alacağı oyun %15'i geçmeyeceğini ben vasat aklın bile gördüğü halde aday olması, AKP-PKK ittifakıyla uyumlu hale gelmiş olmak demektir
zira.
Böylece meydan uzun bir süre daha Akp-pkk ittifakına kalmış olur.
Gelelim bütün kurnazca kurgulara rağmen aşılması zor olan o kritik soruya:
Demirtaş bu oyunu oynar mı..?
Özgürlük şüphesiz insanın canından daha değerli olan tek şeydir.
Ancak Demirtaş, özgürlük uğruna da olsa onur ve erdemden taviz verecek biri değildir tanıdığımız kadarıyla. Onların kurduğu sahnede bu oyunu oynamaz diye umuyor ve inanıyoruz...
Süreç onların kurguladığı gibi devam ederse, biz bunu durduramaz ve Ulus devletimizi koruyamazsak,
İran'ı ve Türkiye'yi de, Suriye ve Irak gibi parçalarlarsa, o bölgede kurulacak küçük devletlerin emperyalizme karşı savaşabilecek kabiliyetleri olmayacak. Şu andaki silahlarını onlar veriyor zaten. İran'dan Irak'tan Suriye'den ve Türkiye'den koparılan o küçük devletçiklerin her biri çok hızlı bir şekilde Gazze'den beter duruma düşürülecekler..!