Mesela diyelim ki;
Bir memleket de anayasa cumhurbaşkanı düzeyinde defalarca (her işine gelmediğinde) çiğneniyor, yokmuş gibi davranılıyorsa, orada gösterilen cüret, polis uygulamalarına sirayet ediyor ve polis de anayasa'ya değil vali bakan keyfiyetine hizmet etmeye başlıyorsa, bunu gören hukuki süreç de anayasaya bağlı işlemiyorsa o memlekette ANAYASA YOK EDİLMİŞ DEMEKTİR.
Anayasa YOK edilmişse, o memlekette artık ne bir devletin varlığından ne de saygın makamların varlığından söz edilemez...
Öyle bir durumda her hangi bir kimseye, ne "Cumhurbaşkanı" ne "vali" ne "kaymakam" denemez. Kimse ne komiser ne komutan ne de polis değildir. Çünkü bütün bu makamlar rütbeler ve san'lar anayasal tertibin içinde anlamlıdırlar.
Vatandaşın, devleti temsil eden kişi ve makamlara gösterdiği itibar ve saygı, elindeki silah gücünden değil anayasa ya bağlılıktan doğar. Anayasayı yok hükmüne düşürüp yurttaşları elindeki silah gücü ile saygı göstermeye zorlayanlar, ancak herhangi bir eşkiyanın göreceği saygıyı görebilirler...
Peki beğenmediği anayasaya uymayan bu kimseler yeni bir anayasa yapabilirler mi?
Anayasa'nın olduğu memleketlerde anayasayı değiştirmenin anayasal yolları vardır. Anayasa ancak anayasaya uyarak değiştirilebilinir.
Var olan bir anayasayı yok eden, (onunla birlikte kendi itibarınıda yok eden) itibarsız kimseler bir yerlerinden uydurarak anayasa yapamazlar...
Ayrıca anayasal ve hukuki yolları çiğneyerek yeni bir anayasayı, bilinmeyen bir niyet ve keyfiyetle eşkiya gücüyle dayatmaya kalkışmak darbe yapmaktır. Halkın bunu kabul etmesi, kendi namus ve şerefini çiğnetmesi demektir.
Artık bu muameleye maruz kalmış bir halkın, kendi istikbalini kurtarmak için direnmesi meşru ve ahlaki bir ödevdir.
İktidar güçleri tarafından anayasa yok sayılıp, kimbilir hangi mihrakların menfaatine zemin olacak bir karanlıklar kanunnamesi topluma dayatılmaya kalkışılırsa, siyasi partilerin ve bütün resmi ve sivil toplum kuruluşlarının, önde kendileri olmak üzere halkı müdahalede bulunmaya davet etmeleri, onların namus ve vicdan sorumluluğudur...
Bunu yapabilmeleri için, siyasi partilerin, dernek, sendika ve odalar gibi bütün kitle örgütlerinin önderlikleri bir araya gelerek, bir direniş birliği oluşturmalı ve aşağıdakine benzer bir çağrı metni hazırlayıp, bunun okunmasıyla eş zamanlı olarak, ulusal çapta üretimden ve tüketimden gelen gücü birleştirerek, evrensel ölçekte bir genel boykot ve genel grev başlatmalıdırlar.
Bütün örgütler kendi tabanları ile, "koyulacak bu eylemin emperyalist kapitalist ve siyonist barbar devletlerin, Ortadoğu başta olmak üzere bütün dünyayı savaş iklimine sokarak yoksulların cesetleri üzerinden petrol, maden ve su gemilerini yüzdürmeye çalıştıklarını" anlatmalıdırlar.
Bunlara karşı bütün dünya halklarını, önce kendi işbirlikçi hükümetlerine karşı ayağa kalkmaya, grev ve boykot ile önce onların lojistiklerini kesmeye, akabinde kent meydanlarında toplanarak zaptedilemez eylem ve direnişler ile onları hükmedemez yönetemez hale getirip bu şeytanları felç etmeye çağırmalıdırlar. Örneğin, sadece Türkiye'de AKP'ye karşı eylem koymak yetmez.
Türkiye, CHP sayesinde üyesi ve yönetiminde olduğu sosyalist enternasyonal aracılığıyla bu eylemi bütün dünyaya yaymayı önemsemelidir.
Böylece kurtuluş savaşını, sadece kapı itiyle değil ol kapının kendisiyle yapmayı göze almalıdır. Zaten kurtuluş savaşı her şeyden önce emperyalizme karşı verilmeli değil mi?
Siyonizm ve emperyalizm orada güven içinde iken burada onların himayesinde ki bir çeteye savaş açmak çok sığ bir politika olur.
Aşağıda ki metin, Türkiye'de Türk halkına, İngiltere'de İngiliz halkına Fransa'da Fransız halkına hitap edecek şekilde tasarlanıp duyurularak, antiemperyalist savaş, işbirlikçi bir partiye değil kötülüğün bizzat kendisine karşı başlatılmalıdır...
Örnek metin:
"Atatürkçü, cumhuriyetçi, laik ve sosyal hukuk devletimizin asil ve onurlu halkı;
Emperyalist ve siyonist projelerin içimizdeki işbirlikçileri, anayasamızı ilga devletimizi lağvetmek istiyorlar!
İçinde hayat bulduğumuz vatanın parçalanıp bölünmesine, kendimizin ve evlatlarımızın istikballerinin baskıcı ve zorba bir karanlığa hapsedilmesine seyirci kalmayacağız...
Biz, Gazı Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, Ortadoğu denilen bu kan deryasının ortasında bir demokrasi ve insan hakları adası inşa etmeyi başarmış bir milletiz. Gazze'de Libya'da Tunus'ta Irak'ta Suriye'de ve İran'da, daha çok kan dökerek deryayı derinleştirerek, "Türkiye" dediğimiz bu güzide demokrasi adamızı batırmayı deniyorlar...
Bu kendini bilmez cahil zorbalar, tarih boyu hiç bir gücün başaramadığını yapıp Türk milletinin boynuna bu yolla tasma takmayı akıllarından geçiriyorlar.
Yarından itibaren süresiz genel grev ve boykot ile bu şeytani örgütün lojistiğini durduruyoruz.
Sizinde, bu ülkenin yurtseverleri devrimcileri ve gerçek milliyetçileri olarak eve dönmeyi aklınızdan çıkararak bulunduğunuz kentlerin meydanlarını doldurmanız ve bu kötü gidişi durdurmak için bütün şalterleri indirmeniz gerekiyor.
Bu bir seferberliktir.
Bu bir namus meselesidir
Bu bir yurt savunmasıdır.
Tarih milletimizin kahramanlıklarını yazmaktan başını kaldıramaz oldu. Bizler, önünde tarihin baş eğdiği yüce Türk milletiyiz. Bizler yayılan ama dağılmayan bir milletiz. Özgürlük ve bağımsızlık bizim karakterimizdir.
Kent meydanlarını dolduran, boykota ve genel greve katılan kahraman halkımıza karşı zor kullanmayı aklından geçirecek olan güvenlik güçlerine de sesleniyoruz:
Bu işbirlikçi hainlerin, epmeryalist siyonist güçlerin bir aparatı olarak ülkemizi parçalamak ve yok etmek için çalışan bir ajanlık kuruluşu olduğu attığı her adımda görülüyor artık. Bu kötülüğün bir parçası olup olmamak her şeyden önce sizin vicdan ve namus muhasebesi ödevinizdir.
Bunu bilerek, Türk halkının arkasında durmaz ve kötülüğü seçerseniz, o emperyalistler ve siyonistler pençeleriyle gırtlaklarınıza yapıştığında, sizde arkanızda Türk halkını bulamayacaksınız..
Bu gün belki arkanızda bir süreliğine İsrail ve Amerika duracaktır. Ama o koşullarda bile elinizdeki silahtan başka bir gücünüz olmayacaktır.
Bu kötülüğün safında yer alırsanız şunu bilin:
Şanlı Türk aydınlanma tarihi, şanlı Türk devrim tarihi, şanlı Türk savaş gelenekleri ve şanlı Türk başeğmezliği, şimdi karşısına dikildiğiniz o yüce Türk halkının arkasında olacaktır. Aklınızı başınıza çağırın ve ait olduğunuz milletinize zorbalık yapmaya kalkmayın.
Sevgili halkımız;
Koskoca bir tarih bizim arkamızdadır.
Tarih atlaslarına sığmayan zaferler bizim arkamızdadır. Ve önümüzde, bu aklını namusunu vicdanını yitirmiş emperyalizmin işbirlikçisi eşkiyalar ezilmeyi bekliyorlar.
Anayasayı yok ettikleri gün tutunabilecekleri bütün meşru dalları da kaybettiler. Tastamam meşru bir zemindesiniz.
Ulu önderimizin şu sözü rehberiniz olsun:
"Türk yurdu, dünya durdukça, laik sosyal, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı, akıl ve bilimi rehber edinmiş bir cumhuriyet olarak ilelebet yaşayacaktır. Türk halkı her lazım olduğunda yediden yetmişe asker olup bu memleketi iç ve dış düşmanlara karşı koruyacaktır"