Muhammet karasu
Köşe Yazarı
Muhammet karasu
 

Asgari Ücretle Kurgulanan Yoksulluk: İktidarın Sessiz Stratejisi

Denizli Büyükşehir Belediyesi Meclis Toplantısı’nda AKP’li bir meclis üyesinin sözleri Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazı çıplak bir şekilde ortaya koydu: “İki asgari ücretli çalışan bile, devletin sosyal yardımlarına başvurduğunda yardım alıyor. Bu, asgari ücretin yetmediğini hükümetin bile kabul ettiğini gösteriyor.” Bu sözler yalnızca bir ekonomik tespitten ibaret değil. Aynı zamanda iktidarın yıllardır sürdürdüğü bir stratejinin de itirafı. Türkiye’de asgari ücretin düşük tutulması, yalnızca ekonomik değil; politik bir tercih olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bu sistemde çalışanlar, yaşamlarını sürdürebilmek için doğrudan hükümete bağımlı hale getiriliyor. Anadolu’nun kırsalında sıkça duyulan bir söz vardır: “Kendine muhtaç etmek.” Bu, bir tür bağımlılık ilişkisidir. Kişi, yaşamak için karşısındakine mecbur bırakılır ve artık iradesi kalmaz. İşte bugün Türkiye’de iktidarın uyguladığı ekonomi politikaları tam olarak bu mantıkla yürütülüyor. Asgari ücret, yaşam maliyetlerinin altında bilerek tutuluyor. Çünkü böylece milyonlarca insan devletin sağladığı sosyal yardımlar, doğalgaz destekleri, gıda kolileri, kira yardımları gibi uygulamalara muhtaç hale geliyor. Bu da hem ekonomik hem psikolojik bir bağımlılık yaratıyor. Bu yardım mekanizmaları ise “hükümet şefkati” gibi sunuluyor; oysa sistemin kendisi bu yardıma olan ihtiyacı doğuruyor. İktidar Oyunu: Geçim Değil, Gönül Bağı Devletin elindeki sosyal yardım ağı, artık sadece bir “destek sistemi” değil, aynı zamanda bir oy kontrol aracı haline gelmiş durumda. Asgari ücretin yükseltilmesi demek, yardım talebinin azalması ve bağımlı kitlenin çözülmesi demektir. Oysa iktidar, bu zinciri kırmak istemiyor. Sosyal yardımların bir hak değil, lütuf gibi gösterilmesi; vatandaşın bilinçaltına “bu HÜKÜMET olmasa ne yapardım” fikrinin işlenmesi, ülkenin ekonomik düzeninin en karanlık yönlerinden biri. Türkiye’de ekonomi yalnızca rakamlarla değil, bilinçle de oynanıyor. Ve bu oyunun en sessiz kurbanları her sabah işe giden, ama ay sonunda cebinde para kalmayan milyonlarca emekçi. Onlara yardım etmek değil, onları yardıma muhtaç etmeyecek bir düzen kurmak, gerçek refah devletinin işidir.
Ekleme Tarihi: 21 Eylül 2025 -Pazar

Asgari Ücretle Kurgulanan Yoksulluk: İktidarın Sessiz Stratejisi

Denizli Büyükşehir Belediyesi Meclis Toplantısı’nda AKP’li bir meclis üyesinin sözleri Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazı çıplak bir şekilde ortaya koydu:
“İki asgari ücretli çalışan bile, devletin sosyal yardımlarına başvurduğunda yardım alıyor. Bu, asgari ücretin yetmediğini hükümetin bile kabul ettiğini gösteriyor.”

Bu sözler yalnızca bir ekonomik tespitten ibaret değil. Aynı zamanda iktidarın yıllardır sürdürdüğü bir stratejinin de itirafı. Türkiye’de asgari ücretin düşük tutulması, yalnızca ekonomik değil; politik bir tercih olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bu sistemde çalışanlar, yaşamlarını sürdürebilmek için doğrudan hükümete bağımlı hale getiriliyor.

Anadolu’nun kırsalında sıkça duyulan bir söz vardır: “Kendine muhtaç etmek.” Bu, bir tür bağımlılık ilişkisidir. Kişi, yaşamak için karşısındakine mecbur bırakılır ve artık iradesi kalmaz.
İşte bugün Türkiye’de iktidarın uyguladığı ekonomi politikaları tam olarak bu mantıkla yürütülüyor.

Asgari ücret, yaşam maliyetlerinin altında bilerek tutuluyor. Çünkü böylece milyonlarca insan devletin sağladığı sosyal yardımlar, doğalgaz destekleri, gıda kolileri, kira yardımları gibi uygulamalara muhtaç hale geliyor. Bu da hem ekonomik hem psikolojik bir bağımlılık yaratıyor. Bu yardım mekanizmaları ise “hükümet şefkati” gibi sunuluyor; oysa sistemin kendisi bu yardıma olan ihtiyacı doğuruyor.

İktidar Oyunu: Geçim Değil, Gönül Bağı

Devletin elindeki sosyal yardım ağı, artık sadece bir “destek sistemi” değil, aynı zamanda bir oy kontrol aracı haline gelmiş durumda. Asgari ücretin yükseltilmesi demek, yardım talebinin azalması ve bağımlı kitlenin çözülmesi demektir. Oysa iktidar, bu zinciri kırmak istemiyor.

Sosyal yardımların bir hak değil, lütuf gibi gösterilmesi; vatandaşın bilinçaltına “bu HÜKÜMET olmasa ne yapardım” fikrinin işlenmesi, ülkenin ekonomik düzeninin en karanlık yönlerinden biri.

Türkiye’de ekonomi yalnızca rakamlarla değil, bilinçle de oynanıyor. Ve bu oyunun en sessiz kurbanları her sabah işe giden, ama ay sonunda cebinde para kalmayan milyonlarca emekçi. Onlara yardım etmek değil, onları yardıma muhtaç etmeyecek bir düzen kurmak, gerçek refah devletinin işidir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve medyakorkusuz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
İsmail Hakkı Karasu
(21.09.2025 12:26 - #212)
Paşanın sırayda yaşaması değil halkın insan gibi yaşaması itibardır
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve medyakorkusuz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat