Çürümüş kumaş gibi neresinden tutarsan elinde kalıyor. Çürümüş ağaç gibi neresine çivi çakarsan tutmuyor. Besmeleyle döşenen lağım boruları çürümüş, neresine dokunursan patlıyor. Ülkenin sınırlarını aşan pis kokular dünyaya yayılıyor. Burun deliklerini kapatırsan nefessiz kalıp boğuluyorsun, bir soluklanayım dersen ciğerlerine mikrop dolar, ölürsün. Yüz yaşındaki bir ülkeyi bu hale nasıl getirebildiler. Aklım ermiyor.
Yönetenler iktidar uğruna yalan söylüyorlar. Cahil halk onlara inanıyor, yeter ki cümle bir ayetle bitmiş olsun. . Yöneticileri tarafından kandırılan bir halk için daha onur kırıcı ne olabilir? Şan şöhret, itibar uğruna halkı aç bırakıp onursuzlaştırdılar. Halkın arasına ekilen nifak tohumları kuzukulağı çimi gibi hızla yayılıyor. Düşmanlık, şiddet, sokak ortalarında kadın cinayetleri, gasp hırsızlık ürkütüyor hepimizi. Hukuk ve adalete inancını yitirmiş halk, öz savunma yapmak için bireysel silahlanmaya gidiyor.
Yalan dolan, çalan talan, kandıran, kandırılan, boş beyinleriyle ceplerini dolduran, ülkesinin toprağını satan, içerde caka satan, dışarıda metelik dilenen, rüşvet ve yolsuzluğa bulaşmış zebanilere emanet edilmiş güzel ülkem için yastayım. Abartmıyorum. Politik düşünmüyorum. Gördüğümü yazıyorum.