Bir İlçenin Halet-i Ruhiyesi
O ilçede GÜN geçmiyor ki yeni bir skandal duyulmasın. Her sabah güne “bugün acaba kim kime iftira attı, kim kimi aşağıladı, kim kimi boğazlamaya kalktı” sorularıyla uyanıyor insanlar. Sanki bir kabare sahnesi ama trajedisi bol, komedisi halkın sabrıyla sınırlı bir oyun oynanıyor.
Yönetim şekli?
Emir-komuta zinciri. Bildiğiniz askerî nizam. Ama burada rütbeler cübbe gibi , yetki ise yandaşlıkla ölçülüyor. Memurlaştırılmış insanlar, akıl yürütmeyi bırakmış, sadece düğmeye basan parmakları izliyor. “Akıl var, mantık var” dediğinizde, önce sizin aklınızı sorguluyorlar.
Biraz da sosyolojik yapıdan bahsedelim:burda cemaat dediğimiz çıkar için oy için yapılan ne olursan ol değil gel bana oy ver cemmatinden bahsediyoruz. Cemaat ve çıkar ağları öyle örülmüş ki, örümcek bile utanır. Hele gelen konukları aşağılama ve “kim daha çok bağırırsa o haklıdır” düsturu ile yapılan boğazlamalar yok mu… Mahalle kavgasını geçmiş. Eskiden siyasette nezaket aranırdı, şimdi “kim daha çok yalan söylerse o daha çok makbuldür” devrindeyiz.
Ve iftira sanatı…
Resmen bir sistem haline getirilmiş: “Suç at, izi kalsın.” Dedikodular, kurgu hikâyeler, millete yedirilmeye hazır menüler gibi servis ediliyor. Öyle ki, mahalledeki gençlere önce iş vaadi verip, sonra “biz dedik ama yapmadılar” deyip her yere iftira atanlar, kendi kurdukları tuzağın içine düşenlere bakıp kahkaha atıyor.
Bakın, burada bir fıkrayı hatırlatmadan geçemeyeceğim:
Bir köyde muhtar köylüye diyor ki: “Size yol yapacağız.” Köylü seviniyor. Ertesi gün “ama asfalt pahalı, stabilize olacak.” Bir hafta sonra “stabilize çok toz yapıyor, toprak daha doğal.” En sonunda köylü diyor ki: “Biz en iyisi yürümeye devam edelim, siz de yalan söylemeye.”
Aslında olan bitenin özeti bu. Toplumda yaratılmak istenen şey tam da bu: Güvensizlik, şüphe, kutuplaşma. Herkes birbirinden kuşkulanır hale gelmiş. AKP düzeni gibi, toplumu bu hale getirerek tam da hedefine ulaşıyor: Parçala, yönet, sonra tekrar suçla.
Bir başka fıkrayla bitirelim:
Adamın biri sürekli başkalarının eşyasını çalar,
sonra da “ben çalmadım, o bana verdi” der.
Bir gün kendi ceketini kaybeder. “Kim aldı acaba?” derken aynada kendini görür ve
“ha işte bu hırsız!” deyip aynayı kırar.
İşte bu kadar karikatürize bir yönetimden bahsediyoruz.
Yani sevgili okur, bu ilçede olanlar yerel değil, evrensel bir rezaletin yansıması. Kimsenin kimseden emin olamadığı bir ortamda, hakikati aramak bile lüks oldu.