Bursa'da CHP'li başkanlardan gündeme dair önemli açıklamalar
Bursa'da CHP'li başkanlardan gündeme dair önemli açıklamalar
Bursa'da CHP'li başkanlardan gündeme dair önemli açıklamalar
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş ve ilçe belediye başkanları gündemdeki gelişmelere ilişkin kamuoyuna açıklamalarda bulunuyor.
CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Türkiye, yorucu ve kasvetli bir süreçten geçiyor. Halkımız, bir yandan derin yoksulluk, diğer yandan da adaletsizlik altında yaşam mücadelesi veriyor. Maalesef vatandaşlarımız, bugün gıdaya, konuta ve en temel ihtiyaçlara dahi ulaşmakta zorlanıyor; ağır şartlar altında hayatta kalma savaşı veriyor. Türkiye, dünyada en yüksek enflasyon oranına sahip ilk beş ülke arasında yer alıyor. Marketlerin adeta enflasyon müzesine döndüğü bir ortamda, asgari ücrete zam yapılmamış, emekliye ise açlık sınırının neredeyse yarısı kadar maaş uygun görülmüştür.
Geniş tanımlı işsizlik oranı %32'yi aşmış, işsizlik her geçen gün hızla artmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nın açtığı 3.000 kişilik temizlik personeli ilanına tam 1 milyon 600 bin vatandaşımız başvurmuştur. Halkımız adeta borç batağındadır. Son iki yılda yasal takibe düşen kredi kartlarındaki artış %928'e ulaşmıştır.
Türkiye, uzun süredir bilimden uzak ekonomik yaklaşımlar ve siyasi ömrü uzatma çabasıyla adaletin hiçe sayılması nedeniyle her geçen gün daha da yoksullaşmaktadır. İşte bu karanlık tablo içinde halkımız, 31 Mart yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'ni bir umut olarak görmüş ve yerel iktidarı bizlere teslim etmiştir. Bursalı hemşehrilerimiz sandığa giderek iradelerini ortaya koymuş ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na Sayın Mustafa Bozbey'i seçmiştir. Bugün ilçeler bazında Bursa nüfusunun büyük kısmı Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları tarafından yönetilmektedir. Osmangazi, Nilüfer, Mustafakemalpaşa, Mudanya, Gemlik ve Harmancık'ta halkımız sandığa giderek belediye başkanlarımızı bağrına basmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi, Bursa'da hem sahil bandında, hem dağ köylerinde, hem şehir merkezinde, hem de ovalarda halkın hizmetindedir. Ancak belediye başkanlarımız, göreve geldikleri günden bu yana bir yandan AKP'nin yarattığı kent yoksulluğunu ortadan kaldırmak, bir yandan da şehrimizi hak ettiği seviyeye taşımak için yürekli bir mücadele veriyor. Aynı zamanda türlü engellemelere, ayak oyunlarına ve siyasi baskılara da göğüs germek zorunda kalıyorlar.
1 Mart'tan sonra yayımlanan tasarruf tedbirleri genelgesiyle birlikte CHP'li belediyelerin eli kolu bağlanmaya çalışılmış; vergi ve sigorta kesintileri, belediye mülklerine el koymalar ve çeşitli cezalarla baskı devam ettirilmiştir. Ancak tüm bu zorluklara rağmen belediye başkanlarımız, Bursa için tek yürek olup büyük bir kararlılıkla mücadele vermiş ve iktidarın planlarını boşa çıkarmıştır.
Değerli basın mensupları; seçimi kaybettikten sonra, "Geride tertemiz bir belediye bırakıyoruz" diyenler, bizlere Türkiye'nin en borçlu belediyesini bırakmıştır. Bursa Büyükşehir Belediyesi, 31,8 milyar TL gibi akıl almaz bir borçla devralınmıştır. Belediyenin kaynakları tüketilmiş, mali yapısı zayıflatılmış, kamu zararına neden olan uygulamalarla kurum felce uğratılmıştır. Ancak Sayın Mustafa Bozbey öncülüğünde başlayan değişim, Bursa'ya yeniden nefes aldırmıştır.
211 milyon TL'ye bitmesi gereken bir işin 782 milyon TL'ye mal edilmesi, 162 milyon TL harcanan yerle ilgili hiçbir belgenin düzenlenmemesi sorumsuzluk örneğidir. 3.500 kişilik stadı yıkıp yerine 3.000 kişilik stat yapmak, suyun olmadığı yere gölet inşa etmek gibi akıl dışı uygulamalar tarihe karışmıştır. 100 binlik imar planıyla Bursa'nın geleceği planlanmış, tüm kent dinamiklerinin katılımıyla bir 'kent anayasası' hazırlanmış, akılcı belediyeciliğe geçilmiştir.
Gerçekleşmemiş projelerin temellerini atan aldatıcı anlayış sona ermiş, şeffaf ve dürüst belediyecilik anlayışı hâkim olmuştur. Tarlada kalan mahsul satın alınarak fabrikalar açılmış, üretilen ürünler halka hibe edilmiştir. Mazot desteği sağlanarak borç içindeki çiftçimizin yanında olunmuştur. Uygulanan mali disiplinle birlikte geçmişten kalan borçlar azaltılmıştır. "Bursaspor'a belediye bütçesinden para aktaramayız" diyenlere inat, şehrimizin gözbebeği Bursaspor yeniden ayağa kaldırılmıştır.
Hem büyükşehirde hem de ilçelerde kent lokantaları, kreşler, sosyal tesisler açılmış; sosyal yardımlar genişletilerek halkın yanında olunmuştur. En önemlisi, iktidarın kutuplaştırıcı diline prim verilmeden 17 ilçemize de eşit hizmet götürülmüştür.
Değerli basın mensupları, artık Bursalının parası yine Bursalı için harcanıyor. Başımız dik, alnımız ak; çünkü her kuruşun hesabını veriyoruz. Ülkenin içinden geçtiği karanlık döneme rağmen mücadele azmimiz yüksek; çünkü biz gücümüzü milletten alıyoruz.
Halkın bize olan güvenini sarsmak için aylarca belediye başkanımıza ve partimize kumpas kuranlara sesleniyoruz: Ne yaparsanız yapın, Cumhuriyet Halk Partisi Bursa'nın birinci partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin birinci partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi, bu ülkenin umudu ve geleceğidir.
Haftalar önce 'CHP'liler birbirinin yüzüne bakamayacak' diyenlere sesleniyoruz: Ben bugün gönül rahatlığıyla söylüyorum, bu partinin il başkanı olmaktan her geçen gün daha fazla onur ve gurur duyuyorum. Mücadele arkadaşlarımın yüzüne baktığımda gurur duyuyorum. Belediye başkanlarımız, tarihin en zorlu döneminde Bursalı hemşehrilerimiz için yürekli bir mücadele veriyor. Her biriyle gurur duyuyorum.
Bugün sokağa çıkmaya, halkın gözünün içine bakmaya korkanlar bizleri anlayamaz. Ama herkes bilsin ki hiçbir şey bizi yıldıramaz. Çünkü bizim sevdamız Bursa sevdasıdır, bizim sevdamız Türkiye sevdasıdır."
Harmancık Belediye Başkanı Haşim Ali Arıkan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Evet, Bursa'nın en uzak ilçesi olan Harmancık'ta 2024 yılında seçimi kazandık. O günden bugüne kadar güzel işler yaptık. Hem ilçemize hem çevremize hem de Bursa ile olan ilişkilerimizi geliştirdik.
İlçemizin avantajları ve dezavantajları var. Avantajı; çam ormanlarının içerisinde, temiz havaya sahip bir ilçe olması. Akşamları hâlâ serin, klima kullanılmayan evlerimiz var.
Ama dezavantajlarımız da var; en önemlisi yol problemimiz. Yarın 15 Temmuz Tüneli'nin açılacağını duydum, bu bizim için önemli bir gelişme. Öte yandan Orhaneli ile Harmancık arasındaki yol çalışması da bitmek üzere. Umarım bu sorun da tamamen çözülecek.
Neler yaptığımızı uzun uzatmayacağım ama şunu söyleyebilirim: Biz Harmancık'ta birbirinden uzak olmayan, birbirini seven bir iklim yarattık."
Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren'in konuşmasından satır başları şöyle:
"Gemlik için "zeytinin başkenti" diyoruz. Gemlik, hakikaten cennetten bir köşe gibi... Coğrafyası 413 km²'ye tekabül ediyor. En uzak noktamız Akköy, merkeze 38 km. Ancak ciddi bir dağlık yapıya sahip. Köyleri az olsa da Karadeniz'i andıran bir doğası var.
20 yıl önce Gemlik olarak Mudanya'nın on yıl önündeydik. Bugün Mudanya bizden 20 yıl ileride. Ben 50 yıldır Gemlik'te yaşıyorum ve her sene Gemlik'in gelişememesini gördükçe bunu bir türlü anlayamıyorum. Ama siyasetin içine girdiğimizde şunu gördük: İnsanlar bir şeyleri değiştirmeye çalışıyor ama hep aynı şeyleri yapıyorlar. Böyle bir şey olmaz. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde edemezsiniz.
Bugün bizim farklı şeyler yapmamız gerekiyor. Mevlana'nın dediği gibi: "Düne ait her şey dünde kaldı cancağızım..." Bizim yeni şeyler söylememiz lazım. Siyaset olarak da yeni şeyler söylememiz lazım. Çünkü biz, gelişen dünyada Z kuşağını yakalayamama tereddüdümüz nedeniyle onları farklı görüyoruz. Aslında biz kendimizi değiştiremedik. Konfor alanlarımızdan çıkmak istemiyoruz. Kimse özeleştiri yapmıyor. Ülkemizdeki en büyük sorun da bu zaten. Siyasetin temelinde de bu var. "Senlik-benlik" meselesi Türkiye'nin bütün damarlarına işlemiş durumda. Bugün yaşadığımız siyasi konjonktürde de bu hava hâkim.
Vatandaşımızın, milletimizin uyanması gerekiyor. Bu uyanışı gerçekleştirebiliyorsak, haklıya "haklı", haksıza "haksız" diyebiliyorsak, işte o zaman bir şeyleri başaracağız demektir. Gemlik'e geldiğimizde, ilçemizin beş temel sorunu var. Birinci sorunumuz: Deprem.
Hepimiz 6 Şubat depremini hatırlıyoruz. Hatay'da çok acıklı bir manzara vardı. Kızının elini iki gün bırakmayan bir babanın görüntüsü... O el hâlâ aklımızda. Gemlik, maalesef o molozun altındaki kızın eli gibi. Gerçekten ciddi bir deprem riskiyle karşı karşıyayız. Ama nedense biz, hep bir şeyler olduktan sonra harekete geçiyoruz. Oysa önceden önlem almalıyız. Bu konuda bir araya gelmeliyiz.
%48 oranında ruhsatsız yapının olduğu bir kentte yaşıyoruz. 100 bin yapının olduğu yerde, neredeyse yarısının ruhsatsız olduğunu düşünün. Bu binalardan biri yıkıldığında doğacak sonuçları söylemek bile istemiyorum. En basit anlamıyla ifade ediyorum. Göreve geldiğimiz günden bu yana bu konuyla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Burada tüm siyasi parti başkanlarımıza da çok teşekkür ediyorum. Herkes bu konuda aynı görüşte.
Biz bu işe ilk günden beri başladık. Çok net söylüyorum, sorgulayabilirsiniz. Geldiğimiz günden itibaren liyakat sahibi kim varsa, onu göreve getirdik. Eğer bir alanda ihtiyaç varsa, o ihtiyacı karşılayacak liyakatte ve beceride insanları görevlendirdik. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin de bu anlamda neler yaptığını çok iyi biliyorum. 1/1000 ve 1/5000 plan örneğinde de bunu yaşadık. Biz, birlik ve beraberlik içinde bu sorunlarımızı ortak bir akılla çözebilirsek, ülkeyi de daha iyi bir noktaya taşıyabiliriz.
İkinci büyük sorunumuz: Bağımlılık. Bu konuda da çalışmalarımız var. Sokakta olmaya çalıştık. Bu mücadeleyi inatla ve kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu bizim görevimiz."
Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Yaşadığımız dönem, bir yerel yöneticinin yalnızca hizmet üretmesiyle değil; aynı zamanda direnç göstermesiyle tanımlanır. Ekonomik krize, kaynak kesintilerine, bürokratik gecikmelere, siyasi baskılara ve hedef göstermelere rağmen halk için, halkla birlikte hizmet üretmeye devam ediyoruz.
Bize oy verenler kadar vermeyenlerin de yaşam kalitesini yükseltmeyi görev sayıyoruz. Bu görevi yerine getirirken her gün karşımıza çıkan mazeretleri değil, engelleri birer kararlılık testi olarak görüyoruz.
Bugün Mudanya'da yeni bir belediyecilik anlayışı var ve bu anlayış kendini yalnızca projelerde değil, o projelerin anlamında gösteriyor. Tarihini unutmayan ama geleceğini de planlayan bir Mudanya için; mülkiyetine sahip çıktığı Cumhuriyet Müzesi'ni açtık, Uğur Mumcu Kültür Merkezi'ni restore ediyoruz. Trilye zeytinyağının coğrafi işaret alması için çalışıyoruz. Çünkü biz, geçmişe saygıyı sadece anmalarla değil, ürettiğimiz politikalarla da gösteririz.
Marmara'da büyük bir deprem beklenirken -- biraz önce Cumhur Şükrü Başkanımızın da ifade ettiği gibi -- yapı envanterimizi çıkardık, risk analizlerimizi yaptık ve uydu tabanlı izleme sistemini devreye aldık. Çünkü biz afetleri "olduğunda" değil, olmadan önce planla karşılarız.
Çocuklara oyun sokakları, kadınlara ve gençlere yaşam alanları kuruyoruz. Çünkü biz gelecek sadece söylenerek değil, inşa edilerek kurulur diyoruz. Tarımı ve yerel üretimi kooperatif çatısı altında topladık. Zeytinimizi, incirimizi, şeftalimizi kurutup markaya dönüştürdük. Çünkü ekonomiyi vergi yükünü artırarak değil, değerleri büyüterek kalkındırabiliriz.
Mudanya'da kültürü, Güzelyalı'da halkı, Tirilye'de üreticiyi yaşatıyoruz. Çocukların kırsalda olmaları nedeniyle Köy Akademileri ve Çocuk Merkezleri kurduk. Yeni sosyal merkezler açıyoruz. Tüm bunları yaparken ise yalnız bırakıldık. Biraz önce il başkanımızın da söylediği gibi; desteklenmek yerine engellendik. Hatta varsa itibarı itibarsızlaştırılmak istendik.
Projeler değil, dedikodular konuşuldu. Harcamalar değil, harcamadıklarımız sorgulandı. Hizmet değil, hata arandı. Ama bazıları kulaklarını denize değil, fısıltılara verdi. Biz ise geri adım atmadık. Çünkü halkın ihtiyacı, bizim için siyasi manevralardan daha önemlidir.
Tüm bunlar kendiliğinden olmadı. Bizim belediyeciliğimiz, bir "rağmen belediyeciliğidir." Yerel yönetimler hedef haline getiriliyor; soruşturmalarla, kayyum tehdidiyle baskı altına alınmak isteniyor. Bu baskılar sadece bizi değil, yerel demokrasi iradesini hedef alıyor.
Bu yüzden biliyoruz: Kaynak kesilebilir ama umut kesilmez. Yetki budanabilir ama meşruiyet halktan gelir. Soruşturma açılabilir ama halkın gönlüne kimse kayyum atayamaz.
Ben burada sadece Mudanya'yı anlatmıyorum; aslında hepimiz aynı hikâyeyi yaşıyoruz. Bir yanda düşen gelirler, bir yanda büyüyen halk ihtiyaçları ve sosyal devletin eksikliği... Diğer yanda ise kısılan yetkiler... Ama tüm bunlara rağmen bir aradayız. Çünkü çok iyi biliyoruz ki birlikte durmazsak, ayrı ayrı düşeriz.
Farklı ilçelerdeyiz ama aynı taraftayız. Halkın tarafında, çocukların, emeklilerin, çiftçilerin, gençlerin, kadınların yanındayız. Biz birbirimizi tamamlamak için buradayız. Çünkü bu iktidarın en çok istediği şey bizi birbirimize düşürmek... Ama biz birbirimizin rakibi değil, emeğinin tamamlayıcısıyız.
Şimdi ihtiyacımız olan tek şey; bu "rağmen belediyeciliğini" yalnızlaştırmamaktır. Biz masa etrafında toplanan başkanlar değiliz; ortak kaderi paylaşan yöneticileriz. Dayanışmayla ilerliyoruz. Ne yaşıyorsak birlikte yaşıyoruz ve çok iyi biliyoruz ki: Başarılı bir Mudanya, başarılı bir Bursa'dır. Başarılı bir Bursa, umut veren bir Türkiye'dir.
Biz halkımız için buradayız. Onlara rağmen değil, onlarla birlikteyiz. Bizi halkımızdan, birbirimizden yabancılaştıramayacaklar. Çünkü sırtımızı başka yere değil, halkımıza yasladık.
Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi'yiz. Ve bu dönem, pes etme değil; direnç gösterme dönemidir."
Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Şükrü Erdem'in konuşmasından satır başları şöyle:
"Göreve geldiğimiz gün, belediyenin borç listesini duvardan aşağıya sallandırdım. Bu bir cesaret işiydi. Yapmamız da gerekiyordu. İnanın, belediye o kadar kötü idare edilmişti ki; eğer aynı anlayışla yönetilmeye devam edilseydi, bugün belediye iflas etmiş olacaktı.
İlk gün tasarruf tedbirlerini uygulamaya koyduk. Personel çıkarmak zorunda kaldık. Bu benim için gerçekten çok zordu. Yılların siyasetçisiyim, Mustafa Kemalpaşa halkının teveccühüne mazhar olmuş biriyim. Çok yakınım olan ailelerin çocuklarını, yeğenlerini işten çıkardık. Onlara iş bulmaya çalıştım ama fabrikalarda çalışmak istemediler. Bu durum da beni bu uygulamada biraz rahatlattı.
Bu tasarruf sayesinde daha önce %2 komisyonla çalışan Petrol Ofisi ile yolları ayırdık. Yeni bir ihale açtık. Komisyon oranı %2'den %13,30'a çıktı. Buradan ciddi bir gelir elde ettik. Personel giderlerinden de tasarruf sağlandı. Ancak ne yazık ki daha önce 2,5 yılda geri dönen bazı kararlar artık 15 günde geri dönmeye başladı. Bu da bizi maddi açıdan çok zorladı. Tazminatlar da vardı, hiç ödenmemişti. Şimdi onları da ödüyoruz.
Sigorta borçları %60 faizle karşımıza çıktı. Rakamlar uçmuştu. Ama onları da ödedik. 500 milyon liralık borçtan geriye sadece 70 milyon lira gibi bir miktar kaldı. Büyük ölçüde rahatladık. Personelimizin maaşını günü gününe ödüyoruz. Yatırım da yapmaya çalışıyoruz.
Daha önce kamuoyunun da bilgisi dâhilinde gündeme gelen Göllüce-Ortaçekle Sanayi Bölgesi vardı. Biz, bu satışa karşı çıktık. Çünkü 18. madde uygulaması yapılmamış, kadastro düzenlemesi tamamlanmamıştı. Bu dönem içinde gerekli düzenlemeleri yaptırdık. Her bir parsel, geleceğe yönelik harcamalarımızda belediyemiz için önemli bir kaynak olacak. Yaklaşık 3 milyon liralık bir değer söz konusu.
Altyapı çalışmaları hâlâ tamamlanmadı. Altyapı bitmeden üstyapı da tamamlanmış sayılmaz. Bu noktada, Büyükşehir Belediye Başkanımıza huzurunuzda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Çünkü bu konu bizim için elzem bir ihtiyaçtı. Kendisinin desteğiyle bu işi en kısa sürede tamamlayacağımıza inanıyorum.
Park açılışları yapıyoruz. Halkımızın ısrarla talep ettiği mahallelerde, bugüne kadar hiç yapılmamış parkları hayata geçiriyoruz. Öyle çok zor işler de değil aslında. "Yap-İşlet-devret" modeliyle gerçekleştirdik. Mahmut Çolakoğlu Parkı'nı ve Aziz Sancar Parkı'nı açtık. Bunlar ciddi bir ilgi görüyor. Halkımız da bu konuda oldukça memnun.
Değerli arkadaşlarım, bizim burada bulunmamızın sebebi sadece yan yana oturmak değil; omuz omuza, güçlü adımlarla hedeflere yürüdüğümüzü göstermek içindir.
Sanıyorum ki Bursa'daki en eski, en deneyimli siyasetçilerden biriyim. Doğru Yol Partisi döneminde bakanlık yaptım. Merhum Süleyman Demirel'in telkinleriyle Hüsamettin Cindoruk'la birlikte Demokrat Türkiye Partisi'ni kurduk. Orada da siyaset yaptım. Açıkça söyleyeyim, siyaseti hiçbir zaman sevmedim. Uzun süre uzak kalmaya da çalıştım ama bu iş beni bırakmadı.
Sonra Meral Akşener aradı, "Sen rahat mısın? Oturuyorsun. Gel, bizimle birlikte yürü. Ülke çok kötü yönetiliyor," dedi. Yola çıktık. Seçim günü sabaha karşı elektrikler kesildi, sandık başında 200 oy farkla kaybettik. Ama aslında o seçimi kazanmıştım.
"Artık siyasetten kurtulduk" diyordum ki bu sefer de Özgür Özel aradı, ısrarla aday olmamı istedi. Büyükşehir Belediye Başkanımızla birlikte... Ona da hayır diyemedim. Yine yollara koyulduk, çalıştık ve Mustafa Kemalpaşa tarihinde bir devrim gerçekleştirdik. Yüzde 50 oyla seçim kazandık. Bu, Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. 47 yıl önce de kazanılmıştı ama o zaman Adalet Partisi seçime katılmamıştı. Cumhuriyet Halk Partisi tek başına yarışmıştı.
Bu zafer benim için çok anlamlıydı. Çünkü ben bu partide siyaset yapmama rağmen başta kazanacağımıza pek inanmamıştım. Doğru Yol Partisi'nde, Demokrat Parti'de, İYİ Parti'de yaşadıklarımı anlatsam roman olur. Ama Cumhuriyet Halk Partisi'nde gerçekten huzurlu bir ortamda çalışıyorum. Arkadaşlarla çok iyi bir diyalog içindeyiz ve bu uyum, halkımıza da yansıyor.
Anlayamadığım bir konu var; sanki parti içinde kavga varmış gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Ama açıkça söyleyeyim, bu kavga dediğiniz şey, geçmişte gördüklerimizin yanında çok küçük kalıyor.
Genel merkezimizin yaptırdığı ankette Mustafa Kemalpaşa'da ciddi bir memnuniyet oluşmuş. Halkın bize olan teveccühü %80'in üzerine çıkmış durumda. Bu da beni motive ediyor, gayretlendiriyor.
Halkımızın güvenine layık olmak için elimizden geleni yapacağız. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum."
Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"İçinde bulunduğumuz durumu, siyaseten Cumhuriyet Halk Partisi'nin tavrını ve tarihi gerçeklikleri uzatmadan anlatacağım. O konulara fazla girmeyeceğim çünkü süreç, bütün çıplaklığıyla yurttaşlarımız tarafından izleniyor, görülüyor, tartılıyor ve günü geldiğinde sandıkta en güzel cevabı verecek; bunda hiç şüphe yok.
Biz böyle bir toplantıda niçin bir araya geldik? Malumunuz, Bursa büyük bir destek sağlıyor ancak aynı zamanda küçük bir yer. Dedikoduların, bazen yanlış bilgilerin ortamda dolaştığı yer. Dayanışma adına bir arada olduğumuzu göstermek, karşınıza birlikte çıkma kararı almak için buradayız.
Buradaki çekişmeler, fındık kabuğunu doldurmayacak kadar küçük meselelerin birkaç kişinin arasına sıkışıp kalması gibi bir hal aldı ve sanki Türkiye'nin bütün derdi parti içindeki meselelermiş gibi yansıtıldı. Bu açıdan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tabiriyle "dosta güven, düşmana korku" vermek amacıyla bir aradayız. Bu işin esprisi tabii biz de basınla, Osmangazi olarak zaman zaman bir araya geliyoruz. Gerek açılışlarda, gerek meclis toplantılarında derdimizi anlatıyoruz. Sayın Bakan gibi gelip "Borçları duvardan aşağı sallandırmadık," "Enkaz edebiyatı yapmadık," "Uyandık, kül olduk" demedik. Biz dedik ki, biz buraya hizmet için geldik. Hizmet odaklıyız. Sorunları, borcu, sıkıntıları biliyoruz. Zaten millet bu işe bu görevi verdi.
Onlar devam etseydi, sandıkta memnun olsaydı, bu görevler değişmezdi. Biz de günden itibaren çalışmaya koyulduk. Şu ana kadar 23 açılış yaptık, on küsur tane temel attık; temel atmalarımız devam edecek.
Son meclis toplantımızda muhalefet, "Şunu yapmadınız, bunu yapmadınız" dedi. Biz de "Siz beş yıllık hizmetleri hemen bir yanımda bitirelim istiyorsunuz" dedik. Tabii ki zaman gerekiyor. Ufacık bir karar için izin almak, bir mahkeme kararını bir yılda çıkartabilmek... Normalde birkaç ayda çıkabilecek süreçler bunlar ve bunlarla da mücadele ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi, savaş meydanlarında kurulmuş bir partidir; avukat ofislerinde kurulmuş bir parti değildir. Bugün de 100 yıl öncesine benzer bir süreçten geçiyoruz. O gün nasıl büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ülkenin kurtuluşuna öncülük ettiyse, bugün de Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel liderliğinde bütün parti örgütümüz ve siyasi yöneticilerimiz aynı kararlılıkla mücadeleye devam edecektir."
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'in konuşmasından satır başları şöyle:
"Bugün sizlerin karşısında birlik ve beraberlik içinde oturuyoruz. Her bir belediye başkanıma, yaptıkları hizmetlerden dolayı yürekten teşekkür ediyorum. Birlikte güzel işlere imza atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz. Her birinin yaptığı hizmetler son derece kıymetli.
Biz de Büyükşehir Belediyesi olarak, onların yanında duruyor; bulundukları bölgelerdeki altyapı ve üstyapı sorunlarını gidermek, bu sorunları tamamen ortadan kaldırmak için yoğun bir mesai harcıyoruz. Şu anda bile belediyemiz, 24 saat çalışma prensibiyle hizmet üretmeye devam ediyor.
Altyapı ve üstyapı çalışmalarımızla sürdürülen bu hizmet anlayışımızın, hem vatandaşlarımız hem de Bursalılar tarafından takdir edildiğini yapılan araştırmalarla da görmekteyiz.
Elbette bizler, Büyükşehir Belediyesi olarak doğumdan ölüme kadar her alanda hizmet verdiğimizin farkındayız. Aynı şekilde, ilçe belediyelerimizin de yaşamın her anına dokunan bu hizmetlerini çok önemsiyoruz.
Ancak bu hizmetleri yaparken, bunu birilerine göstermek ya da göze sokmak için değil; tam tersine topluma gerçekten fayda sağlayan, insanların hayatına dokunan, onları mutlu eden hizmetleri önceleyerek yapıyoruz.
Yangın konularının aslında bizler tarafından çıkarıldığını... Hadi diyelim ki, hadi diyelim ki bir kısmı elektrik tellerinden olsun. Ancak yine insan odaklı, hatalı olduğunu hiç unutmayalım. Tedbirsizlik. Defalarca söylüyorum sevgili köylülerimiz, kırsalda çalışanlar; artık anız yakmayın, yakmayın! Birçok, birçok ağacımızı maalesef bu sayede yitirdik. Bu anız yakma işini kim çiftçimizin, köylümüzün kafasına soktuysa da... Gerçekten yani, ne diyelim onlara? Binlerce canlı yok oluyor orada o anız yakıldığında. Doğanın dengesi bozuluyor.
Bunun yanında bacalarımızı temizleyelim, elektrik tesisatlarımızı kontrol ettirelim. Evlerimizde de bunu yapmak zorundayız. Sonra "Tüh, neden yapmadık?" demeyelim. Onun için bu tedbirleri aldığımız takdirde, inanın yangınlarla ilgili çok önemli bir mesafe kazanmış olacağız.
İnanır mısınız, her yerde bazen iki, bazen üç yerde orman yangınıyla karşılaştık. Bunlar tamamen bizim, insan odaklı yangınlar. Ve elbette ki müdahale ediyoruz, müdahale ediliyor. Ancak o itfaiye tarafından, itfaiye kurumu tarafından dağıttığımız ve 100 civarında dağıttık, 100 civarında satın almasını yapıyoruz, yangın tankerlerinin ne kadar işe yaradığını da görüyoruz. Bölgeye, muhtarlarımıza teslim ettik. Yangın esnasında, yakın köylerde birbirlerine destek olarak o araçları götürerek yangının önlenmesinde ya da söndürülmesinde katkı sağladılar. Onlar daha çabuk yetişiyorlar, önce onlar gidiyorlar. Onun için önemsiyoruz. Ve kırsalda birçok köyümüze yine dağıtmaya devam edeceğiz.
Yangın olmaması en büyük dileğimiz. 10 dakikada, 15 dakikada bir yangın ihbarı alan bir Bursa'dan bahsediyoruz. Onun için de bir taraftan itfaiye grubunun teknik kapasitesini, insan kapasitesini çoğaltıyor; bir taraftan da bilgilendirme konularında devam ediyoruz yoğun biçimde.
Bir başka konuştuğumuzda su tasarrufu konusu. Ardından da son günlerde birilerinin farklı algılar yöneterek, başka türlü maalesef konuşmalarıyla vatandaşın kafasını bulandıran ulaşımdaki fiyat düzenlemeleri ile ilgili sizleri bilgilendireceğim.
Değerli arkadaşlar, tabii ki tüm algı çalışmalarının karşısında gerçekten veriye dayalı gerçekleri sizlerle, Bursalılarla paylaşmak bizim için bir sorumluluktur. Bundan önce de hemen hemen her ay bunları yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü bizler kendi paramızı kullanmıyoruz. Büyükşehir Belediyesi olarak, diğer belediyelerimiz olarak biz vatandaşın parasını kullanıyoruz.
Para benim değil; para, 3 milyon 300 bin insanın bütçesi, insanın parası. Onun için bu bütçeyi kullanırken gelen bütçenin daha yeni doğmuş çocuğun dahi hakkı olduğunu düşünerek, ona göre kullanmak, ona göre değerlendirmek, ona göre gerçekten olumlu yere harcamakla biz kendimizi sorumlu hissediyoruz. Ve bugüne kadar bunu yaptık, bundan sonra da bunu yapacağız.
Kimse bu belediyenin parasını çarçur etmemizi ya da başka kanallara aktarmamızı talep etmesin. Böyle bir yanlışımız olmadı, olamaz da. Biz bu gelen bütçenin tamamını olumlu ve hakkaniyet ölçüsünde de, yine yapmış olduğumuz sosyal desteklerle birlikte vatandaşlarımızın istediği yerlere, onların bize tarif ettiği yerlere, talep ettiği yerlere aktarmak bizim sorumluluğumuz.
Bunu yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.
Önümüzdeki süreçte suyla ilgili konuya gelirsek, hakikaten zaman zaman sizlerle paylaşıyoruz değerli arkadaşlar. Bakın, artık belediyelerin ekonomik anlamdaki safiyetleri, ekonomik alandaki durumları gitgide kötüleşiyor. Geçen yıl, 36,5 milyar TL civarında bir bütçe belirlemiştik Bursa Büyükşehir Belediyesi bütçesi olarak. Ancak geldiğimiz noktada, altıncı ayın sonu itibarıyla yaklaşık 13 milyar civarında toplam gelirimiz oldu.
Bu, altıncı ayın sonu. Yıl sonu 26 milyar... Hadi 1 milyar da böyle farklı yerlerden gelsin diye belirleyelim dedik, vergilerin artması gelecek diyelim. Yani yaklaşık bütçemizden 10 milyar civarında daha düşük bir gelire sahip olmuş olacağız. Bunlar herkes tarafından bilinmesi lazım. Sebebi belli: ekonomideki durgunluk, ekonominin getirdiği sonuçlar.
Yani bunları düşünmeksizin biz geleceği planlayamayız. Vergi toplamadaki maalesef azalmalar, Bursa dahil olmak üzere... Bursa'da yılbaşından bu tarafa, sizlerin de birçoğunuzun bilgisi dahilinde olduğu gibi, birçok fabrika maalesef kapandı. Ve birçok iş arayan gencimiz sokaklara döküldü ve iş arıyorlar.
Ve bunların birçoğu, "Belediyeye acaba gelebilir miyiz?" umudunu taşıyor. Ve inanın, il başkanımızı, milletvekillerimizi, meclis üyelerimizi her devreye sokarak iş sahibi ya da İBİŞ'te çalışmayı hedefliyor.
Öyle manzaralar, öyle duygusal alanlar yaşıyoruz ki... İnanın bana, burada anlatacağım gibi değil.
Zaman zaman bir araya geliyoruz. İnanın, konuştuğum birçok insanın yatırım yapmaktan kaçındığını, hatta yatırım yapmayacağının beyanını duyuyorum. Ne demek arkadaşlar, biliyor musunuz? Bursa'da önümüzdeki süreçte, eğer iflasları, konkordatoları falan da katarsak işin içine, daha da artacağa benziyor.
Ve Bursa, belki kentlerin içerisinde en fazla uyarıyı alacak olan kentlerin başında gelmektedir. Onun için Bursa'da farklı bir anlayışa geçmemiz lazım.
Ve hizmet sektörünün, turizm sektörünün, diğer alanların; katma değeri yüksek alanların buluşmasına Bursa'da örnek olmamız lazım. Eğer hizmet sektörü ile sanayiyi ayrı düşünürsek, kesinlikle olmayacağını görüyoruz.
Ama hizmet sektörünü çoğaltıp, diğer ticaret ve sanayi nefes almaya başlar ve birçok insanımız iş bulur diye düşünüyoruz.
Bizler, bu ekonomi koşulları çerçevesinde bazı düzenlemeleri hem suda hem ulaşımda, bu konulardaki düzenlemeleri yapmakla kendimizi sorumlu hissediyoruz sürdürülebilir olması için.
Bakın, bu BUSKİ'de bir metreküp suyun maliyeti 72 TL arkadaşlar. Şu anda ne alıyoruz? 22-23 TL alıyoruz. Bakın, maliyeti 72 TL.
Cumhurbaşkanlığı'nın genelgesi var. Diyor ki: "Maliyeti hesaplayın, maliyetin altında alamazsınız."
Biz bunun tamamını bu şekilde alalım diye bir düşüncemiz yok. Biz de katkı sağlıyoruz, destek oluyoruz vatandaşlarımıza. Niye farklı hizmetleri yapmıyoruz? Öteliyoruz. Ama vatandaşımızın sorununa en azından katkı sağlamak adına destek olmak için bir payı da oraya ayırıyoruz.
Ve bu BUSKİ, Büyükşehir Belediyesi'nden sonra üç aydır, dört aydır artık para alarak oradaki hizmetleri sürdürmeye devam ediyor.
Bunu buraların bilmesi lazım. Neden? Nedeni belli. Ben hep söylüyorum: BUSKİ'nin durumu gerçekten vahim. BUSKİ'nin yıllardır yapılan yanlışlıkların sonucu olarak bugün bizim karşımıza geldi.
Biz bunu düzelteceğiz, emin olun. Biz bu kurumu sürdürülebilir hâle getireceğiz, getirmek zorundayız. Eğer sürdürülebilir bir Bursa, bir belediye oluşturamazsak, zaten belediyenin her tarafı, diğer konularda önümüzdeki süreçte hizmet edemeyecek duruma geliyor.
Buna 20 yıldır getirilen sonuçlar sebep oldu.
VATANDAŞLARIMIZI SU TASARRUFU ÇAĞRISI
Bursa gerçekleri konuşalım. Bursa öyle önemli bir kent ki... Ancak BUSKİ'ye zaman zaman hatırlatırım, sizlere de. Sizler de o toplantılarda vardınız. BUSKİ, Büyükşehir Belediyesi'ne para aktaran kurumdu.
Şimdi başka, Büyükşehir Belediyesi'nden para isteyen kurum hâline geldi.
Birileri cevap versin. Demagojiye gerek yok, gerçekleri konuşalım. Benim kimseyle ne derdim var ne sorunum var? Benim sorunum, bu kentte bu belediyenin sürdürülebilir bir anlayışla ve güvenilir hizmet üreterek vatandaşını gülümseten bir seviyeye gelmesi.
Bütün çalışanlarımızla, belediye başkanlarımızla birlikte... Çünkü biz sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Ve bunu paylaşmakla da kendimizi sorumlu hissediyoruz.
Belki paylaştığımız için bize gülüyor bazıları, görüyorum. "Başkan niye sen BUSKİ'yi batırdılar " diyorsun."
Ya arkadaşlar, gerçek bu değil mi? Gerçeği niye saklıyoruz?
Ha gelin o zaman, siz de bir katkı sağlayın. Siz de gelin. Deyin ki:
"Doğru, bak, yanlışlar yapılmış."
Yapılmış, bu yapılmış.
Ama bir yerde bir çözüm noktası bulalım. Hizmetleri sürdürülebilir hâle getirelim. Ve bu konu bizim için önemli.
Bugün, bakın, barajlardaki su seviyemiz %43'e düştü arkadaşlar.
Pardon, 43 günlük suyumuz var.
Yani hadi diyelim kuyularımızı da koyduk, 45 günlük bir su...
Ama şuna inanın, huzurlarınızda yine vatandaşlarımızı su tasarrufuna davet etmek istiyorum.
Özellikle Bursalılar, bahçelerini şebeke suyuyla sulamasınlar. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Su kullanımını azaltmamız gerekiyor.
Elbette ki ihtiyacımızı görürüz ama çayı içtikten sonra musluğu açık bırakmamamız gerekiyor.
Bunu önemsiyoruz. Ve Bursalılardan, tasarruf konusunda, suyu dikkatli kullanma konusunda bir kez daha duyarlılık bekliyorum.
Ve bunu daha önce yaptılar, yapmaya da devam edeceklerine inanıyorum.
ULAŞIM ZAMMI
Diğer bir sorunumuz da, biraz önce söylediğim gibi, ulaşımdır.
Bugün gelinen noktada, hem ülke genelinde hem ekonomi yönetiminin hem de yerelde belediyelerle iştiraklerinin yaşadığı mali tablonun sorunlarını herkes bilmelidir. Bugün, ülkemizin içinden geçtiği stres sarmalının geliştiğini hep beraber görüyoruz.
Genel bir ekonomik sıkıntıyla karşı karşıyayız. Halkımızın her geçen gün alım gücünün düştüğünün farkındayız. Onun için Büyükşehir Belediyesi olarak sosyal desteklere de bir taraftan devam ediyoruz.
Ve aynı zamanda yine BUSKİ'de olsun, diğer konularda olsun, özellikle dövizin artışıyla zaman zaman BUSKİ'nin borcu 350 milyon TL artıyor arkadaşlar. Bunun bilinmesini istiyoruz.
Ve 31 Mart'ta dolar 40 TL'ydi. Akaryakıtta da aynı şekilde fiyat artışları devam ediyor. Doğalgazda da fiyat artışları devam ediyor.
Birileri diyor ya, "%300 ulaşım zammı yaptınız" diye. Allah aşkına arkadaşlar, bakın, doğru söylemiyorlar. Tekrar buradan sesleniyorum: Doğru söylemiyorlar.
Benim her söylediğim, belgeye, bilgiye dayalı. Ve gerçekten, Bursalılar bugüne kadar doğruları söyledik, doğruları söylemeye de devam edeceğiz.
Evet, biz göreve gelmeden önce ulaşımdaki rakam 12 TL idi. Fakat bir sene önce, yine bir sene boyunca enflasyon %60 olmasına rağmen UKOME kararı getirmemişler. Seçimden sonra artıracağız diye, halk otobüsleri dahil, bize ifade ettiler.
Seçimden sonra bize söz verdiler, artıracaklar diye bekletmişler ve yükü bizim üzerimize bırakmışlar.
Şimdi soruyorum, bu arada ne kadar destek olmuşlar?
Bakın, BURULAŞ'ın maalesef 2018'den itibaren bozulan bir dengesi var. Kendini döndürebilen bir kurumken ne yaptılar da, ya da ne yapamadılar da, kurumu belediyeye mahkûm hâle getirdiler?
Bunu kendileri de biliyor.
Ve önce %2 meclisten destek kararı alıyorlar. Ardından o yetmiyor, %6'ya çıkarıyorlar. O yetmiyor, %12'ye çıkarıyorlar.
Demek ki bir yönetim zafiyeti, bir yönetim hatası, bir işletme hatası ya da orada bilmediğimiz, bilemediğimiz başka senaryolar maalesef BURULAŞ'ın 300-350 milyon TL civarında her ay belediyeye mahkûm olmasını sağlamışlar.
Yaklaşık 2 milyar TL civarında bir SGK borçlarını da ödememişler. Vergiler... Onlar da bizim üzerimize kaldı.
Konuşuyorlar ya... Yani 2 milyar TL civarında vergi ve SGK borçlarını biz ödüyoruz arkadaşlar.
Nasıl ödediğimizi zaman zaman paylaşıyoruz ki bunların maliyetleri daha fazla da olabilir. Ortalama 2 milyar diyorum.
Onun için diğer taraftan baktığımızda, son 1-1,5 yılda: Osmangazi Köprüsü'nde %431, Çanakkale Köprüsü'nde %385, 15 Temmuz ve FSM Köprüleri'nde %569 fiyat artışı olmasına rağmen.
Maalesef bizim fiyat artışımızın anormal olduğunu ve halkı kandırarak, halka yalan söyleyerek %300 gibi bir rakam olduğunu ifade eden o arkadaşlarımızın, Bursalıları nasıl kandırdığını ve kandırmakta olduğunu da buradan belirtmek istiyorum.
Elbette ki bu sorunların tamamı, yanlış yönetim ve o anda yapılan, o yıllarda yapılan maalesef bilinçsiz ya da iş bilmezliğin getirdiği sonuçlardır. Biz, bir yıldır toparlamaya, çözmeye ve bu sorunları çözerek sürdürülebilir ulaşım sistemini yapmayı hedefledik.
Çünkü halkın bir yerden bir yere ulaşması, belediyenin sorumluluğudur, görevidir. Elbette ki en ucuza ulaşması da belediyenin sorumluluğudur.
Ancak belediye bütçesinin %15'ini, %20'sini siz oraya aktarırsanız, o zaman belediyenin yapması gereken diğer hizmetlerde çok önemli bir sıkıntıya girmiş olursunuz. Bunu belirtmek isterim.
Tabii ki belediye katkı sağlayacak, katkı sağlıyor da, sağlamaya da devam edecek. Sosyal belediyecilik kapsamında birçok proje yürütüyoruz. Ve altyapıdan üstyapıya birçok projeyi yaşama geçiriyoruz.
Diğer tarafta, ulaşım sistemleriyle ilgili farklı ulaşım sistemlerini devreye almak için, farklı yollar açmak için çabamız var, devam ediyor.
Bunların yapılabilmesi için, zaten belediye bütçemizin düşük olmasına rağmen, o kadar kısmını oraya aktarmamız söz konusu olmamalıdır diyorum.
Burada yapılacak olan; özellikle ülkenin bütçesinden gelen, Hazine'den ve İller Bankası'ndan gelen paylar konusunda ve diğer gelirler konusunda, belediye gelirlerinin mutlaka artırılması söz konusu olmalıdır.
Bakın değerli arkadaşlar, birçok ilçe belediyesi Ekim-Kasım aylarından itibaren maaşlarını dahi ödeyemeyecek duruma gelecekler.
Birçok ilçe, belde belediyesi Eylül-Ekim'den itibaren muhtemelen maaşlarını ödeyemeyecek duruma gelecekler. Bu, belediye gelirlerini artırmaktan geçer.
Ya da bizim otobüslerimizle ilgili, halk otobüsleriyle ilgili... Eğer toplu ulaşımla ilgili hükümetin de desteği, sadece 65 yaş üstü ya da diğerleri değil, burada ÖTV desteğini sağlarsa; o zaman hep beraber daha konforlu, daha ucuz bir yolculuk da yapmış oluruz.
Ancak bunun yanında hepimiz biliyoruz ki, merkezi yönetim bu konularda daha önce teklif götürülmesine rağmen herhangi bir adım atmamız söz konusu olmadı. Bizler de bekliyoruz tabii ki.
Ancak tekrar söylüyorum: Belediye gelirlerinin düşük olması, belediye hizmetlerinin önümüzdeki süreçte, özellikle Büyükşehirler için farklı kaynaklar söz konusu olsa da, ilçe ve belde belediyeler açısından baktığımda gerçekten önümüzdeki süreç pek olumlu süreç değil.
Birçok belediye, muhtemelen personel maaşlarını ödeyemeyecek, erteleyecek vesaire...
Ulaşımın daha detaylı kısmına geleceksek, arkadaşlarımız onları birazdan sizlere bilgilendirme yapacaklar.
Yaptınız diyen arkadaşlarımız geriye dönüp şöyle bir baksalar da aslında sadece 2019-2023 arasında dokuz kez, hatta 2022'de üç kez üst üste ne kadar fiyat artışı yaptıklarını görebilirlerdi.
Daha da vahimi, geçmiş yönetim sürecini kurtarmak adına da, tabii BURULAŞ'ta, birçok arazinin de bu tarihlerde satıldığını ifade etmek istiyorum.
Hâlen bu yanlışları savunanlar, aslında iflas ettirdikleri bir sistemi başarı gibi Bursalılar'a pazarlamaya ya da halkı yönetmeye çalışıyorlar.
Doğru söylemiyorlar.
Bu konuda alınan kararlar doğrultusunda, kentimizdeki ulaşım ücretlerine dair bir düzenleme hayata geçirilmiştir.
Yalnız bilmenizi isterim ki benzer düzenlemeler birçok belediyede olmasına rağmen, oralarda şu anda gündemi teşkil etmemektedir.
Oralarda da mutlaka ücret artışları, fiyat artışları yapılmak zorundadır ve yapılacaktır da.
Ekonomik koşullar her geçen gün zorlaşmaktadır.
Bu ortamda yalnızca biz değil, pek çok yerde yönetim bu tartışmaları özellikle fazlasıyla yapmaktadır.
Taksim, minibüs ve diğer toplu taşıma araçları da ekonomik anlamda gerçeklik karşısında ücretlerini yeniden belirlemek zorunda kalıyorlar ve kalmaya da devam edeceklerdir.
Tüm bu düzenlemeler, ekonomik tablonun karşılığı olarak yaşanmaktadır.
Bizleri eleştirenlere, bu kente özellikle getirdikleri duruma bakmaları, ondan sonra söz söylemeleri gerekmektedir.
Elbette hiçbirimiz bu tablo karşısında memnun değiliz.
Keşke hiçbir konuda; ne parçada, ne elektrikte, hiçbir artış olmasın, biz de artış yapmayalım ve bunu da tartışmayalım.
Elbette biz de bu konulardan memnun değiliz.
Yapıcı ve samimi eleştirilere elbette ki açığız.
Ancak kentimizde ulaşımın aksamaması, hizmetin devam etmesi için bu adımları atma gibi bir sorumluluğumuz vardır.
Ulaşım sisteminin sürdürülebilirliği gerçekten son derece önemlidir.
Bizler, Bursa'da yaşayan herkesin yararını gözetiyoruz.
Geçmişte zedelenen kurumları yeniden ayağa kaldırıyoruz.
ABONMAN SİSTEMİ
Abonman sistemi en çok tartışılan konu, gördüğünüz üzere. Onun için bir konuyu açıklamakta fayda görüyoruz.
Artık abonman yerine, kişiselleştirilmiş Bursa abonman sistemine geçiyoruz.
Bu yeni sistemle birlikte kullanıcılarımıza çeşitli avantajlar sunacak, özellikle de raylı sisteminin kullanımını teşvik etmiş olacağız.
Hem çağın gereklerine hem de kendi ihtiyaçlarımıza uygun dijital altyapıya sahip, vatandaşlarımızın lehine önemli iyileştirmeler içeren bu sistem için, bu UKOME sürecinde dahil olmak üzere kapsamlı bir hazırlık yürüttük.
Bursa'da, belki biliyorsunuzdur, 71 farklı ulaşım kartı vardı arkadaşlar.
Bunların sadeleşmesi gerekiyordu ve bu 71 kartı yaptığımız çalışmalarla birlikte dörde beşe indirilmesi söz konusu oldu.
Kontrol edilmesi, takip edilmesi ya da teknik olarak izlenebilme ihtimalinin ne kadar zayıf olduğunun farkındaydık.
Yeni kartlarımız kişiye özel, dijital altyapıya sahip, kişiselleştirilmiş BursaKartlar olacak.
Bu sistem, yapay zeka destekli bir yapıya da sahiptir.
Yani, hangi hatların yoğun olarak kullanıldığı, ne zaman, nerede, ne tür binişlerin gerçekleştiğini analiz edebilecek.
Böylece ulaşımda daha önemli planlamalar yapma imkânına da sahip olacaktır.
Bu veriler, iyileştirmelerimiz için güçlü bir altyapıyı da sağlamış olacaktır.
Ayrıca, şu anki sistemde bir kartı kaybettiğinizde, hem tüm bilgileriniz kaybolduğu gibi içinde bakiye varsa o da kayboluyordu.
Ancak yeni sistemde bunların hepsi ortadan kalkmış olacak.
Hem daha adil hem de sürdürülebilir, vatandaşın cebini de koruyan bir sistem olacak.
2 milyon kart sahibimiz var, bunların 100.000'i abone.
Bu 100.000 abonenin de 75.000'i öğrenci, yani 25.000'i tam bilet sahibi abonmanlar.
Özellikle öğrencilerimiz için yaptığımız araştırmalarda, öğrencilerimizin abonman kullanımının özellikle %60-70 civarında olduğunu görüyoruz.
%60-70 ortalaması var, ne kadar kullandıklarının ortalamasını baz aldığımızda, yeni sisteme geçişimizin ne kadar haklı olduğunu ortaya koyan verilere eriştik.
O yüzden bunu söylüyorum.
Aynı şekilde, gösteriyor ki abonman sayısından çok daha düşük binişler oldu.
Onun için kişiselleştirilmiş Bursa abonman kartına geçiyoruz.
Bugün yeni bir dönem devreye alacağımız kişiselleştirilmiş BursaKart abonman sistemi sayesinde herkes avantajlı kullanım hakkına sahip olacak.
100 biniş hakkı 2.900 TL olacak. Kişiselleştirilmiş Bursa Kent abonmanı ise 790 TL ile yine buralara vermiş olacağız. Ayrıca uzun hatlarla ilgili de çalışmalarımız devam ediyor. Ücretsiz raylı sistem kullanımı, bu yeni sistemle, yakın süreç içerisinde hemşerilerimizle de paylaşacağız ve kullanıma sunacağız. Biz kendimizi yönetirken her adımda hakkaniyet gözetiyoruz, adil olmayı ve kurumlarımızın da sürdürülebilirliğini önemsiyoruz.
İsterim ki, şu an 35 TL olan tam abonman üzerinden hesapladığımızda aslında biz 35 TL'ye iki yolcu taşıyoruz. Çünkü %50'ye yakını kullananların ücretsiz ya da çok daha indirimli olması, bu da demek oluyor ki taşıma kapasitemizin neredeyse yarısı herhangi bir gelir oluşturmadan karşılanıyor.
Tüm bu gerçekler, taşıma maliyetlerine ve kurumun içinde neden ciddi bir sorumluluk haline geldiğini açıkça ortaya koyuyor.
Ancak tüm bu zorluklara, ekonomik koşulların giderek ağırlaştığı bu döneme rağmen bizler Bursamızın geleceği için kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz.
Sadece bu günü değil, biz yarınları da düşünerek hareket ediyoruz.
Hakkaniyetle, adil, sürdürülebilir projelerle hemşerilerimizin yaşamını kolaylaştıran bir anlayışı hep birlikte inşa ediyoruz.
Geleceğin Bursa'sını akılla, dayanışmayla ve ortak iradeyle hep birlikte şekillendireceğiz.
Bu yolda hiçbir hemşehrimizi ötekileştirmeden, her birinin sesini duyarak ve karar alarak ilerleyeceğiz."
90 DAKİKA İÇİNDE BURSARAY ÜCRETSİZ OLACAK
90 dakika diyelim ki, Gemlik'ten çıkan bir yolcumuz 90 dakika içerisinde Bursasaray'ı ücretsiz olarak kullanıp bir yerden bir yere ulaşabilecek.
ANNE KART MÜJDESİ
Anne Kart uygulamamıza da geçiyoruz. 0-4 yaş arası çocuğu olan müracaat eden annelerimizin, yine ihtiyaç duyan, adını özellikle çizmek istiyorum. Birileri bir şey söylüyor, açıklıyorsunuz, herkese vermiyorsunuz. Bu yanlıştan kurtarmamız lazım kendimizi, arkadaşlar. Bizim şu anda sosyal desteğimiz, yaptığımız tüm destekler kanuna uygun, yönetmeliklere uygun, bakanlığın kriterlerine uygun biçimde yapılıyor ve yapılacaktır. Çünkü bunun sözünü verdik; ihtiyaç sahibi diyoruz. Bakın, altını çiziyorum, ihtiyaç sahibi desteklerimiz bunlar. Onun için bunu bir kez daha hatırlatmak isterim.
Anne Kart uygulamamıza müracaat eden annelerimize hemen başlayacağız. Bu müjdeyi de huzurlarınıza vermiş olalım."
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.