Özgür Özel: 'Erdoğan, derenin derinliğini MHP'ye ölçtürecek'

Gündem 19.11.2025 - 16:55, Güncelleme: 19.11.2025 - 16:55
 

Özgür Özel: 'Erdoğan, derenin derinliğini MHP'ye ölçtürecek'

Özgür Özel: 'Erdoğan, derenin derinliğini MHP'ye ölçtürecek'
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nu Silivri'de ziyaret etti. Özel, ziyaret sonrası açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.   ÖZEL'DEN BAHÇELİ'YE: 'GURUR DUYMASI LAZIM GRUBUYLA...' Dün MHP lideri Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında "İmralı'ya gitmeme izin veriyor musunuz?" diye sorması ve grubunun ayağa kalkıp alkışlaması üzerine konuşan Özel, "Gurur duyması lazım grubuyla. Ayağa kalkıp alkışlıyorlar. İşin o boyutuna benim söyleyecek sözüm yok. İp attığında da adaya ben gideceğim dese de ayağa kalkıp alkışlıyorlar. İşin o boyutuna benim söyleyecek bir sözüm yok. Hep aynı şeye ayağa kalkmıyorlar ama hep ayağa kalkıyorlar" dedi. "ERDOĞAN DERENİN DERİNLİĞİNİ MHP'YE ÖLÇTÜRECEK" Gündemdeki "Komisyon İmralı'ya gidecek mi?" tartışmalarına dair de konuşan Özel, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirdi. Özel, "Bir süreç yürüyecek. Bu süreç içinde derenin derinliğini MHP'ye ölçtürecek. Hem menfaat bekleyecek. Tamamen kendisini kenara çekecek. Geçmişte olduğu gibi. Böyle konforlu siyaset bitti Tayyip Bey için, bilsin. Bu ülkeyi yönetiyorsa sorumluluk alacak. Bu millet görüyor" diye konuştu. CHP lideri Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: “2 BİN 400 YIL İSTENİYOR, O KENDİNDEN EMİN” “Birincisi şunu söyleyelim, başta Ekrem Başkan olarak, tüm arkadaşlarımız açısından verilemeyecek bir hesabımızın görülmesinden duydukları memnuniyeti ifade ediyoruz. Moraller gayet yüksek. Ben hatta 2 bin 400 yıl ceza istenen biriyle görüşme yapıyorum. Ama kendisinden, şehre hizmet etmiş olmaktan bu kadar emin… Birilerinin elde ettiği rantla kendileri zenginleşirken, bakanlarının odalarından kutu kutu para çıkan birilerinin, önce ‘O parayı FETÖ’cüler koydu’ deyip sonra faiziyle geri verip, sonra o paraların kendilerinin olduğunu kabullenmiş birilerinin, o gün için ‘Yolsuzluk devletin cebinden çıkmıyorsa…’ yani ‘Birileri verdiyse yolsuzluk değildir’ demişti Sayın Erdoğan, o noktada birilerinin bizim arkadaşlarımızın evlerinde, ofislerinde, iş yerlerinde, yakınlarının evinde, babasının bahçesindeki kuyunun dibinde bir kör kuruş bulunmayacak olmanın özgüvenini yaz boyunca burada konuştuk. ‘İddianame çıksın göreceksiniz, yargılanmayacağız, yargılayacağız bu iddianameyi’ demiştik.” “SAVCI OLARAK DEDİKLERİNİN KANITINI BULACAKSIN” “Şimdi iddianame çıktı. Arkadaşlarımız, avukatlar iddianameyi gördü. Sizler gördünüz. 19’u ile 23’ü arasında dört gün boyunca Ekrem Başkan’a ve arkadaşlarımıza ‘Bir gizli tanık var. Bu gizli tanığın ifadeleri var…’ Teker teker söylediler. ‘Meşe, şunu söyledi, ne diyeceksin? Meşe bunu söyledi ne diyeceksin?’ Cevapları hep şu, ‘Kabul etmiyorum. Asla yok. İspatlanamaz. Kesinlikle reddediyorum.’ ‘Hayır, ben Meşe’ye inandım, sana inanmadım. Tutuklu kalacaksın’ Şimdi iddianamede Meşe yok arkadaşlar. Meşe yok. İddianamede o gün ‘Meşe bunları dedi.’ Meşe süreç içinde yedinci kata ters düşmüş. Girişi yasaklanmış, altıncı katta intihara kalkışmış, bağırmış, çağırmış.   Bakmışlar, ‘Bu Meşe’yi hakim karşısına çıkarırsak zaptedemeyeceğim. Verdiğimiz taahhütle yetinmiyor, fazlasını istiyor, o oluyor, bu oluyor, psikolojiyi de bozdu. Meşe’yi çıkardık, biz bunu İlke yaptık. Savcılık değil miyiz? İster Meşe koyarım, ister Çınar koyarım, ister İlke koyarım.’ Önce üç tane odun koymuşlardı, sonra ‘Doğan, Şahin, Kartal’, üç hayvan çıktı. Şimdi Meşe’nin bütün dediklerini İlke’ye dedirtmişler. Arkadaşlar, bilgisayar oyunu oynamıyoruz. Bilgisayardaki bir karakterin ‘Bu öldü, isim değiştirdim, Bunu, buna yükledim’ diyemezsiniz. Sizin iddianız adalet önündeki sorumluluğunuz, gerçekte olan bir kişinin, gerçekte şahit olduğu bir mevzuyu, gerçeğe uygun beyanlarıyla ifade edip, yüzünü gizlediğiniz ki kanun izin veriyor, yüzünü bulandırdığınız, sesini değiştirdiğiniz şekilde söyleyip, Anayasa Mahkemesi de diyor ki ‘Sırf bunun demesiyle olmaz.’ Doğrusu o. Bu dediklerinin kanıtlarını bulacaksınız siz savcı olarak. Bu diyecek ki ‘Bu, buna şunu verdi.’ Sen o verdiğini bulacaksın. Ya da verişinin şahidini bulacaksın, kamerasını bulacaksın, teknik takip bulacaksın.” “BU GERÇEĞİN TA KENDİSİ, İNSANLARIN HAYATI” “Şimdi bu Meşe’ye dünya kadar iftirayı attır. Sonra Meşe kafayı yesin. Meşe gidecek, Meşe’nin fonksiyonunu İlke’ye yükleyeceksin. Bu olmaz. Hani bir gerçek kişiydi, olayların şahidi buydu? Sadece yüzü gizliydi, adı gizliydi. Sen Meşe’yi aldın, koydun. Yerine getirdin. Artık Meşe yok, İlke var. ‘Bunu, bu söylüyor.’ Yok kardeşim olmaz. Bak Anadolu Ajansı’nın yerine Now gelir, Meşe’nin yerine İlke gelmez. Yanlış. Bütün insanlara söylüyorum. Hani bu gerçekten konuları bilen bir gerçek kişiydi, yüzü gizliydi. O gidince yerine oyuncu değişikliği olmaz. Basketbolda, futbolda, voleybolda, su topunda oyuncu değişir. Mahkemede savcı oyuncu değiştiremez. Çünkü oyun değil bu. Bu, insanların hayatı, bu, gerçeğin ta kendisi. Sen nasıl diyorsun, ‘Tamam Meşe yok, yerine İlke var. İlke’yi getirdim.’ 19 Mart günü sen İlke diye birinden bahsettin mi? Yok. Meşe, Ladin, Çınar. Yoktu İlke. İlke’yi şimdi icat ettin. 19 Mart’ta Meşe’nin dediğini, İlke de deseydi, ‘Meşe öldü, gelmiyor. Ama İlke de demişti’ dersin. E o gün Meşe vardı, gitti. Yerine İlke geldi. Oyuncu değiştiriyor savcılık. Yok böyle bir şey arkadaşlar. Ne Meşe’nin, ne İlke’nin söylediklerinin bir yerde bir tane kanıtı var.”   “VİDEOMUZU TAYYİP BEY DE ÇOK BEĞENMİŞ” “Arkadaşlar dünkü videoyu çok beğenmişler. Tayyip Bey’in de çok beğendiğini, bugün reaksiyon verdiğini de duyduk. Öyle bu iş. Ne dedik biz? Yaz boyunca yalan attılar. Yaz boyunca. Bakın, üç kişi usanmadı. Bir, yalanı atanlar usanmadı ve onlar utanmadı. Bir siz takip etmeye usanmadınız. Ben de doğrusunu anlatmaya usanmadım. Ne oldu günün sonunda arkadaşlar? Bin 200 cep telefonu iddianamede yok. Patladı, yalan çıktı. Yalanı koyuyoruz. ‘E bize yalan vuruyor.’ Sen yalanı atmaya utanmıyorsun da ben damgayı vurmaya mı çekineyim sana? Yaz boyunca haysiyetimizle oyna, bin 200 tane CHP delegesine İBB, telefon dağıtmış. Topladım bin 200 delegeyi kaldırttım telefonları, utanmadın. İddianameye koyamadılar. Yok. ‘Parkenin altından 2 milyon dolar para çıktı’ diyeceksin. Yalan damgası gelince, bir de çok da hoş, gördüm şimdi. ‘Ya bazen insanlar yalan söyler.’ Yok arkadaş. Biz o insanlardan değiliz. ‘Bazen insanlar yalan söyler, Ağzımdan kaçmış.’ Adamın ağzından, ‘Parkenin altından 2 milyon dolar çıktı’ diye laf mı kaçar ya? Ağzından kaçacak laf bellidir. İstemediğin sert bir söz çıkar, birine bir şey dersin, özür dilersin. ‘Savcılıkta videosu var’ diye adam çıkmış, ‘Ekrem İmamoğlu, Fatih Keleş, bilmem bir yerde toplandılar. Çıkarken para dolu çantalar. Videosu var’ diyorsun, ‘Teknik takip yapılmış’ diyorsun. İddianamede yok. Sonra yalanı yiyince, ondan sonra ‘Bana damga vurdu.’ Vuracağım tabii. Daha bakın bundan sonra da yalan atmış olanların, iftira atmış olanların attıkları iddialar ispatlanmadıkça, o iftiracıların alnına böyle ‘dan’ diye ‘yalanı’ da ‘iftiracıyı’ da vuracağım. Gazetecilik faaliyetine laf etmem. Eleştiriye açığız. Neler neler söylüyorlar. Ama kardeşim burada yatan insanların çoluğu var, çocuğu var, komşusu var. Yaz boyunca sen bunların haysiyetiyle oyna, sonra ‘İnsanlar bazen yalan atar.’ Atmaz. Dün akşam canlı yayında söylüyor. ‘Beni yalanlamış’ diyor. ‘Ağzımdan kaçmış’ diyor. Ağzından, ‘Parke altından 2 milyon dolar çıkmış’ kaçar mı bir adamın ya?”   “‘YAPMAYIN’ DEDİK, UYARDIK” “Bu arkadaşların ayrı ayrı her birisinin de maalesef tabii, ‘Yapmayın’ dedik, uyardık, söyledik, ‘Nasıl Zekeriya Öz kaçtı, kendini kurtardı. Siz kalırsınız ortalarda’ dedik. Hem itirafçısına, Zekeriya Öz’ün itirafçıları burada yatıyor şimdi. Onlar kendini kurtarır. Yaz boyunca kullandılar sizi. Kendi mi söylemiş gazeteci onu? Savcılıktan sızdırıyorlar, ‘İddianamede bu olacak diye.’ O da anlatıyor, anlatıyor. Yeminler ediyor. sonra mahcup oluyorlar. Dün altı, yedi tane büyük yalanı nasıl deşifre ettik? Bak bu alet burada değil mi? Siz duruyorsunuz, ben duruyorum, kamera burada, Silivri orada. Yaz boyunca demedim mi bunların her birini teker teker, ‘Yalan, iftira. İddianame gelince göreceksiniz, biz onları yargılayacağız.’ Sırf iddianame uzun olsun diye her sanığın altına bütün sanıkların ismini koyuyorlar. 450 sayfa öyle uzatmış iddianameyi. Sonra millet görünce... Şimdi o iddianameyi hadi bakalım çıksınlar, savunsunlar ve anlatsınlar.” “MORAL VERMEYE GELDİK, MORAL BULDUK” “İçerinin ortak talebidir. Bu artık hepimizin ortaklaştığı noktaya geldi. Canlı yayın istiyoruz. İsteyen her televizyonun canlı vereceği frekans istiyoruz. TRT’nin hiç olmazsa başka işlerle meşgul olmayacağı, kanalın tahsis edileceği ve yargılamanın TRT’den canlı izleneceği, o sırada bir münafıklığın yapılamayacağı bir kanal istiyoruz. Hiç olmazsa iddianame okunur, cevapları verilir televizyondan da. TRT’nin de o kanalı hiç olmazsa benim paramla, benim vergimle bana karşı haksızlık yapmak yerine bir canlı yayın gerçekleştirir. Bu açıdan Silivri’ye her zamanki gibi arkadaşlarımıza yüksek bir güven, büyük bir moral vermeye geldik. Moral vermeye geldik, moral bulduk. Hepsinin keyfi son derece yerinde. Şundan yerinde; Kendileri bir şey olmadığını biliyordu. Biz de biliyorduk. Hepimiz biliyorduk ama konusunun komşusunun, okuldaki çocuğunun yan sırasında oturanın ailesi ‘Ya demek ki var bir şey’ diyordu ya. Şimdi, ‘Yok bir şey’ diyor ya. Arkadaşlarımız bu iddianameyle, bu, rüşvettir, irtikaptır, odur, budur, bunlardan aklandı ya. Geri kalan o iftira, miftira mahkemede çürütülür.” “SANA SENELERCE ‘YOLSUZLUK YAPTIN’ DEDİLER” “Bugün, Sayın Erdoğan’ın konuşmasına şöyle bir baktım. Dün bizim kendisine bir çağrımız vardı. Bugün yani Allah için bak, ‘Geri vites yaptın filan demeyeceğim.’ Çünkü bir çağrıdan sonra buraya dönüyorsa bu dönüş anlamlıdır. ‘Geri vites yaptın’ bilmem ne filan demeyeceğim. Geçen hafta böyle tutuyordu kürsüyü. Diyordu ki ‘Hırsız, yolsuz’ bilmem ne? Yahu dedik ki ‘İspatlanmamış bir şey. O oradan, çıkar amaçlı suç örgütü der. Bu buradan hırsız.’ Sana senelerce, ‘Hırsızlık, yolsuzluk, ihaleye fesat’ dediler. Yargılanırken suçun kesinleşene kadar kimse sana bir şey söylemedi. ‘Yanlış yapıyorsunuz’ dedik. Ve dedim ki dün, artık iddianame çıktı. Yani Ak Toroslar çetesinin etki ve ilgi alanı eğer siyasi irade Ak Toroslar çetesinden kurtarmak isterse Çağlayan Adliyesi’ni, huzur verirlerse yargılama evresine, bu evreye, bu evrede Ak Toroslar çetesine yaptığımız muameleyi yapmayız. Bir tutuksuz yargılamayla birlikte, nasıl Erdoğan yıllarca tutuksuz yargılandı, tutuksuz yargılamalarla birlikte tensipte, bir de TRT canlı yayını olursa, Türkiye’de normalleşir, bu gerginlik azalır. ‘Efendim, yurtdışına gidip bizi şikayet ediyor’ diye söylediği, yurtdışındaki kardeş partilere, dost ülkelere, Türkiye’deki darbe girişiminin anlatılma zarureti yerine gider oraya daha önce de vaktimizin önemli kısmını verdiğimiz Eurofighter için olumlu konuşmalar yapılır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için gayret gösterilir. ‘Türkiye’nin yararına siyasette yarışalım’ dedim, hizmette yarışalım.” “MİLLET BOŞUNA MI YÜZDE 65’İ CHP’YE VERİYOR” “Bugün bir video koymuş, bizim videodan şey yapıyor… ‘Efendim onlar bunu gösteriyor.’ Dünkü filmi ben mi çektim? Dünkü filmi siz çektirdiniz. Senaristi Çağlayan Adliyesi’nde, oyuncuları bütün yaz boyunca yandaş kanallardaydı. Biz sadece parçaları yapıştırdık. AK Toroslar çetesi gururla sunar… AK Toroslar’ın sözüne inanan mağdur, yandaş yazarlar filmi. Yazık. O ona inanmış, yemin edecek neredeyse bütün yaz ‘Var’ diye. İddianamede yok. ‘Niye bana söyledi’ de, ‘Sana söyledim, sen söyle diye söyledim’, ‘Doğrusunu sana da söylemedim’e kurban gitmiş arkadaşlar. Kendi filmi, filminde TUSAŞ’ımızın KAAN’ını gösteriyor. KAAN, hepimizin KAAN’ı. Gel, AK Partili belediyelerle CHP’li belediyelerin hizmetlerini karşılaştıracağımız… Bir kent lokantasını markalaştırmak kolay iş mi? Sıfır kreş yaptın. Türkiye’de 770 kreş yapmışız bu kadar zamanda, kolay iş mi? Sıfır yurdun olduğu yerde 78 tane yurt açmışız, kolay iş mi? Sırf İstanbul’a 17 tane yurt kazandırmışız. Diyor ki ‘Efendim bizle hizmette yarışamıyor.’ Ben senin yaptığın, yaptırdığın işlerle uğraşmaktan yaptığımız güzel işleri video yapıp sana gösteremedim. Gelecek haftalarda onu da gösteririz. Millet biliyor. Boşuna mı yüzde 65’ini CHP’ye veriyor? Boşuna mı senin memnuniyet anketlerinde yüzde 59 CHP’li belediyelere memnuniyet çıkıyor? O açıdan. Ama Sayın Erdoğan’ın şimdi ‘Ben bu davanın savcısı değilim, bir yerinde yokum, alakam yok’ demesi için ki bal gibi savcısısın da şu ana kadar, bundan sonra tutuksuz yargılamanın önünü açması lazım. İddianamenin başında senin siyasi sloganın var, ‘ahtapotun kolları’nı adam iddianameye yazmış. Yani hani başta diyor ya ‘Eşime, kızıma ithaf ediyorum.’ ‘Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ithaf ediyorum kitabımı’ diye yazmamış Akın Gürlek. Başlangıcı senin sloganınla, başta bir siyasi değerlendirme ve sonunda ‘Hedef; CHP’ye kapatma davası’... Allah Akın Gürlek’ten gani gani razı olsun. Çok teşekkür ediyorum kendisine. Benim sekiz ayda yapmaya çalıştığıma iddianamenin iki satırında yaptı. ‘Bu dava siyasidir’ diyorduk. ‘Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapatılması lazım. Bunun için ihbarda bulunuyorum Cumhuriyet Başsavcılığı‘na’ dedi. Biz ‘Bu dava siyasidir’ diyorduk başına sayfalarca siyasi değerlendirme koymuş.” “İDDİANAMEYİ HAZIRLAYAN YARGI KOLLARI BAŞKANIN” “Arkadaşlar herkes her yerini göremiyor. Ekrem İmamoğlu‘nun kurultay sonucunu ilan etmesini, ‘Özgür Özel şu kadar oyla kazandı’ diye ilan etmesini, ‘Cumhuriyet Halk Partisi’nde amacına ulaştığı ile ilgili…’ Yahu adam Divan Başkanı. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu önerdi, ben kabul ettim. Hepimizin oylarıyla Divan Başkanı seçilmiş. Teşekkür konuşmamda ‘Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında önemli bir görev üstlendiğiniz oybirliği ile’ diyorum. O kadar şuursuz ki… O ‘oybirliği’ lafında, ‘Bütün salon hep birlikte seni Divan Başkanı yaptık, alnınızın akıyla çıktınız’ diyorum. Diyor ki ‘Cumhuriyet’in ikinci yüzyılındaki görev’ derken devletin başına geçme ile ilgili hedefi kastediyor. Zaten bu suç değil, olamaz da Divan Başkanına teşekkür konuşmasıyla Cumhurbaşkanlığı aday konuşmasını birbirine karıştıracak kadar şuursuzlaşmışlar yani. Türbinler slogan atıyormuş, ‘Güzel günler göreceğiz’ diye. Bu günler, Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı, partimizi iktidar yaptığımız günlere hazırlandığımız kurultaydan gösteriliyor. Tabii öyle. ‘Özgür gelecek yazmış, baştan planladılar bunu’ diyor. ‘Baştan planladılar bunu. ‘Özgür gelecek’ yazdılar.’ Sloganım benim o; ‘Özgür gelecek.’ Geldim zaten. Şuursuz. Oralardan suç çıkarmışlar. Sonra ‘Bu dava siyasi değil.’ Erdoğan bugün diyor, ‘Yargı davası.’ Yahu savcısı yargı kolları başkanı. İddianameyi hazırlayan. Sorun orada. Buradan sonrası siyasileşmeyecekse; tutuksuz yargılama ve canlı yayın. Ondan sonra hukuk; mahkeme yapılır, bütün sorulara arkadaşlarımız cevap verir. Ekrem Başkan’ın deyimiyle ‘Cevap veremeyeceğim, kanıtını ortaya koyamayacağım, çürütemeyeceğim bir soru sorulmadı. Hepsinin cevabı var. Hazır’ dedi. İddianame çıktıktan beri de bunun iç huzuruyla savunmalarına hazırlanıyorlar.” “ERDOĞAN’IN İBB BAŞKANLIĞI DÖNEMİNDE ‘SİSTEM’ DERLERMİŞ” Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin deprem konutları için çalışırken Cumhuriyet Halk Partisi’nin davayı siyasallaştırmaya çalıştığı, yargıyı hedef aldığı şeklindeki iddiaları içeren son açıklamasının sorulması üzerine şunları söyledi: “Bir kere deprem bölgesindeki konut meselesi bir övünç değil utanç meselesidir. Siz milletin karşısına çıkıp ‘Biz bir yıl içinde konutları bitireceğiz’ dediniz. Sanki o bir yılın sonundaymışız gibi konuşuyor. Üç yılın sonundayız. Halen daha şu anda 350 bin depremzede konteynerde yaşıyor. Üç yıl olmuş, 350 bin kişi konteynerde ya da gurbette başkalarının yanında. Hatta 350 bini konteynere ve daha 150 bin, 200 bin gurbette, başka yerde. Bunlar ‘Biz konut üretiyoruz’ diyorlar. Bir kere bu yalan. İkincisi çok net bir şey söyleyeyim. Bu davada ‘Yok, o da CHP’li, bu da CHP’li…’ Bu davanın savcısı AKP’li. Bir kere bunu bilelim. İddialar o savcıya ait. Bakan yardımcındı senin, aldın getirdin. Bu iddiaları ilk baştan itibaren sistem, yani senin ona anlattığın… Bir kafa var, ahtapotun kolları var. O kişi kendinden bilir işi. Tayyip Bey’in işi o. Yıllarca yaptığı, kurduğu kendisi. Tayyip Bey yargılanırken Albayraklarla yaptıkları işlere o dönemde ‘sistem’ diyorlar. Ben ‘sistem’ lafını ilk bu savcının aldığı ifadelerden duydum. ‘Bir sistem varmış, sistem varmış…’ Sonra döndük, baktık ki İBB’nin Recep Tayyip Erdoğan döneminde Albayraklara fon oluşturmak ve iktidara hazırlanmak için yaptıkları şeye ‘sistem’ derlermiş. Kişi kendinden bilir işi. ‘Bir sistemleri var bunların’ demiş. ‘Başı Ekrem İmamoğlu, kolları belediyeler ve bütün Türkiye’ye uzanıyor’ demiş. ‘Git, evlerine git. Bak, para bulacaksın’ demiş. Kişi kendinden biliyor işi. ‘Kaz’ demiş… Çok eminim, içeride de söyledim arkadaşlara. Çok eminim o günlerde bunlar bir de bir kuyuda para saklamışlar. Çok eminim İBB’yi AK Parti yönetirken kuyuda para saklamışlar. İkide bir kuyu aramalarının sebebi ondan. Bizim kuyulardan bir şey çıkmadı Allah’a şükür. ‘Git, sen bütün reklamcıları topla. Biz öyle yapmıştık…’ Hatta İstanbul’u kaybetmeden bir sene önce bütün İETT duraklarını 20 yıllığına yandaş şirkete veren bunlar değil mi? ‘Karşılığında da yüzde şu kadar para almıştık, bulursun’ dedi. Savcı o niyetle geldi. Savcı AKP’li. Fikri veren AKP’nin başı, siparişi veren o. Ama bunun dışında herkesi aldı içeriye, şirketine el koydu. Sonra ‘Bu iftiranameyi imzalarsan çıkarsın’ dedi. İmzalayan çıktı, imzalamayan burada duruyor. Ama oradakinin bir ispatı yok; ne para, ne başka bir şey.” “BİZİMKİLERİN DEĞİL, GARİBANIN BOĞAZINDAN GEÇMİŞ” “Bir tek şey o arkadaşlar, onları görürsünüz, duyarsınız. Onunla da gurur duyarız. Geçmişte şirketlerden para alanlar, parayı alıp cebimize koyup yiyeceğimizi sanmışlar. Bizimkilerin paraya el sürdüğü falan yok. ‘Ayıptır söylemesi bu ihaleyi alıyorsun, bilmem ne yapıyorsun. Bize de soruyorsun ‘Yapacağım bir şey var mı?’ diye. Bu sorunun cevabı AK Parti’de başka, ayakkabı kutusu falan. Bizde kreş. Kreş.’ CHP kreş yaptırmış. Parayı alıp da yaptırmamış. ‘Şuraya bir kreş yap’ demiş, ‘Şu yurdun içini doldur’ demiş. ‘Kent lokantası’ demiş. ‘Ramazan’da koli, koli yerine bilmem ne kartı’ demiş. Bizimkilerin boğazından bir kuruş geçmemiş, garibanın boğazından geçmiş. Garibanın çocuğu barınıyor. Garibanın çocuğu üç yaşında kreşe kavuşuyor. Bu ihaleleri alanların gönülleriyle yaptırdıkları kreşten suç icat edecekseniz, buyrun edin. Bizde sıfırlama yok. Parayı alıp da evden sıfırlamamışız. Sıfır olan kreşi 770’e çıkarmışız. Bundan dolayı hapis yatacaksa da yatsınlar. İki sene seçime kadar aslan gibi yatarlar, iki sene sonra kahraman gibi çıkarlar. Kahraman olarak çıkarlar. Ama bu süreç, AK Parti’yi çok daha dibe çekiyor. Farkında. Bugün de gördü. Diyor ki ‘Ben bu işte yokum.’ Olduğunu millet biliyor kardeşim. Eğer bu işin içinde senin bilgin yoksa, senin düzenli olarak bilgi alman yoksa, birbirinize ahtapot anlatmıyorsanız, hep birlikte bu işleri konuşup planlamıyorsanız Allah benim cezamı versin. Yapıyorsanız Allah sizi bildiği gibi yapsın. Kimseye bela okumuyorum.” “‘DERENİN DERİNLİĞİNİ MHP ÖLÇSÜN BAKALIM’ DİYOR” Genel Başkan Özel, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında İmralı’ya ziyarete ilişkin açıklamasının sorulması üzerine ise şunları söyledi: “Değerli arkadaşlar ben dünkü konuşmaları dinledim. Dünkü konuşmalardan sonra gerçekten Sayın Bahçeli açısından şunu söylemek lazım. Takdir etmek lazım. Gurur duyması lazım grubuyla. İp attığında da aynı şeyde ayağa kalkıp alkışlıyorlar. ‘Adaya ben gideceğim’ deyince de alkışlıyorlar. Yani işin o boyutuna benim söyleyecek bir sözüm yok. Çünkü hep aynı şeye ayağa kalkmıyorlar. Ama hep ayağa kalkıyorlar. Sayın Erdoğan’a söyledi dün söylediklerinin hepsini. Ben baktım cevabını görmedim bugün. Ne ‘ada’ diyor, ne ‘İmralı’ diyor, ne başka bir şey diyor Tayyip Bey. Bir süreç yürüyecek, bu sürecin içinde derenin derinliğini MHP’ye ölçtürecek. Kendi hem bu sürecin çözümünden menfaat bekleyecek, hem de bırak elini taşın altına sokmayı tamamen kendisini buradan kenara çekecek geçmişte olduğu gibi. ‘Oslo görüşmelerini devlet yapıyordu, duble yolları AK Parti.’ Öyle mi? Böyle konforlu bir siyaset alanı bitti Tayyip Bey’in. Bilsin. Öyle Oslo görüşmelerini devletimizin yapıp, duble yolları AK Parti’nin yaptığı konfor alanından çıktık artık. Sorumluluk alacak, bu ülkeyi yönetiyorsa sorumluluk alacak. ‘Ben bu dereyi geçeceğim ama önce MHP’liler bir girsin bakalım. Boğuyorsa derinliği onlar boğulsun, biz burada kuru duralım.’ ‘Sonra Tayyip Bey’e sorulmayan soruyu Özgür Bey’e soralım.’ Şahsınıza bir şey söylemiyorum, yani beklentileri var. ‘Herkes konuşsun, biz konuşmayalım. Sonra cuma günü kapalı oturum yapalım, içeride konuşup bir şey yapalım. Bunu da millete göstermeyelim. Sonra da bir şeyler olsun, bu işin faydası bana olsun, hasarı müşterek olsun.’ Hesap bu. Bunu millet görüyor. O yüzden ben Tayyip Bey’in cevabını, AK Parti’nin tutumunu bir göreyim. Ekrem Bey’le biz siyaset de konuşuyoruz, sohbet de ediyoruz, hasret de gideriyoruz. Tabii böyle bir konu olduğunda bu konuları da konuşuyoruz. Tespitlerimiz de ortak. Milletin Cumhuriyet Halk Partisi’nden beklentisi, size de daha önce söylemiştim: Bizim komisyona girmemiz doğrudur. Kalmamız doğrudur. Her türlü oyunu bozmamız doğrudur. Bundan sonra da arkadaşlarımızla, yetkili organlarımızla alacağımız kararları alındıktan sonra size duyuracağız. Teşekkür ediyoruz arkadaşlar.”
Özgür Özel: 'Erdoğan, derenin derinliğini MHP'ye ölçtürecek'

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nu Silivri'de ziyaret etti.

Özel, ziyaret sonrası açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 

Image

ÖZEL'DEN BAHÇELİ'YE: 'GURUR DUYMASI LAZIM GRUBUYLA...'

Dün MHP lideri Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında "İmralı'ya gitmeme izin veriyor musunuz?" diye sorması ve grubunun ayağa kalkıp alkışlaması üzerine konuşan Özel, "Gurur duyması lazım grubuyla. Ayağa kalkıp alkışlıyorlar. İşin o boyutuna benim söyleyecek sözüm yok. İp attığında da adaya ben gideceğim dese de ayağa kalkıp alkışlıyorlar. İşin o boyutuna benim söyleyecek bir sözüm yok. Hep aynı şeye ayağa kalkmıyorlar ama hep ayağa kalkıyorlar" dedi.

"ERDOĞAN DERENİN DERİNLİĞİNİ MHP'YE ÖLÇTÜRECEK"

Gündemdeki "Komisyon İmralı'ya gidecek mi?" tartışmalarına dair de konuşan Özel, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirdi.

Özel, "Bir süreç yürüyecek. Bu süreç içinde derenin derinliğini MHP'ye ölçtürecek. Hem menfaat bekleyecek. Tamamen kendisini kenara çekecek. Geçmişte olduğu gibi. Böyle konforlu siyaset bitti Tayyip Bey için, bilsin. Bu ülkeyi yönetiyorsa sorumluluk alacak. Bu millet görüyor" diye konuştu.

CHP lideri Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“2 BİN 400 YIL İSTENİYOR, O KENDİNDEN EMİN”

“Birincisi şunu söyleyelim, başta Ekrem Başkan olarak, tüm arkadaşlarımız açısından verilemeyecek bir hesabımızın görülmesinden duydukları memnuniyeti ifade ediyoruz. Moraller gayet yüksek. Ben hatta 2 bin 400 yıl ceza istenen biriyle görüşme yapıyorum. Ama kendisinden, şehre hizmet etmiş olmaktan bu kadar emin…

Birilerinin elde ettiği rantla kendileri zenginleşirken, bakanlarının odalarından kutu kutu para çıkan birilerinin, önce ‘O parayı FETÖ’cüler koydu’ deyip sonra faiziyle geri verip, sonra o paraların kendilerinin olduğunu kabullenmiş birilerinin, o gün için ‘Yolsuzluk devletin cebinden çıkmıyorsa…’ yani ‘Birileri verdiyse yolsuzluk değildir’ demişti Sayın Erdoğan, o noktada birilerinin bizim arkadaşlarımızın evlerinde, ofislerinde, iş yerlerinde, yakınlarının evinde, babasının bahçesindeki kuyunun dibinde bir kör kuruş bulunmayacak olmanın özgüvenini yaz boyunca burada konuştuk. ‘İddianame çıksın göreceksiniz, yargılanmayacağız, yargılayacağız bu iddianameyi’ demiştik.”

“SAVCI OLARAK DEDİKLERİNİN KANITINI BULACAKSIN”

“Şimdi iddianame çıktı. Arkadaşlarımız, avukatlar iddianameyi gördü. Sizler gördünüz. 19’u ile 23’ü arasında dört gün boyunca Ekrem Başkan’a ve arkadaşlarımıza ‘Bir gizli tanık var. Bu gizli tanığın ifadeleri var…’ Teker teker söylediler. ‘Meşe, şunu söyledi, ne diyeceksin? Meşe bunu söyledi ne diyeceksin?’ Cevapları hep şu, ‘Kabul etmiyorum. Asla yok. İspatlanamaz. Kesinlikle reddediyorum.’ ‘Hayır, ben Meşe’ye inandım, sana inanmadım. Tutuklu kalacaksın’ Şimdi iddianamede Meşe yok arkadaşlar. Meşe yok. İddianamede o gün ‘Meşe bunları dedi.’ Meşe süreç içinde yedinci kata ters düşmüş. Girişi yasaklanmış, altıncı katta intihara kalkışmış, bağırmış, çağırmış.

 

Bakmışlar, ‘Bu Meşe’yi hakim karşısına çıkarırsak zaptedemeyeceğim. Verdiğimiz taahhütle yetinmiyor, fazlasını istiyor, o oluyor, bu oluyor, psikolojiyi de bozdu. Meşe’yi çıkardık, biz bunu İlke yaptık. Savcılık değil miyiz? İster Meşe koyarım, ister Çınar koyarım, ister İlke koyarım.’ Önce üç tane odun koymuşlardı, sonra ‘Doğan, Şahin, Kartal’, üç hayvan çıktı. Şimdi Meşe’nin bütün dediklerini İlke’ye dedirtmişler. Arkadaşlar, bilgisayar oyunu oynamıyoruz.

Bilgisayardaki bir karakterin ‘Bu öldü, isim değiştirdim, Bunu, buna yükledim’ diyemezsiniz. Sizin iddianız adalet önündeki sorumluluğunuz, gerçekte olan bir kişinin, gerçekte şahit olduğu bir mevzuyu, gerçeğe uygun beyanlarıyla ifade edip, yüzünü gizlediğiniz ki kanun izin veriyor, yüzünü bulandırdığınız, sesini değiştirdiğiniz şekilde söyleyip, Anayasa Mahkemesi de diyor ki ‘Sırf bunun demesiyle olmaz.’ Doğrusu o. Bu dediklerinin kanıtlarını bulacaksınız siz savcı olarak. Bu diyecek ki ‘Bu, buna şunu verdi.’ Sen o verdiğini bulacaksın. Ya da verişinin şahidini bulacaksın, kamerasını bulacaksın, teknik takip bulacaksın.”

“BU GERÇEĞİN TA KENDİSİ, İNSANLARIN HAYATI”

“Şimdi bu Meşe’ye dünya kadar iftirayı attır. Sonra Meşe kafayı yesin. Meşe gidecek, Meşe’nin fonksiyonunu İlke’ye yükleyeceksin. Bu olmaz. Hani bir gerçek kişiydi, olayların şahidi buydu? Sadece yüzü gizliydi, adı gizliydi. Sen Meşe’yi aldın, koydun. Yerine getirdin. Artık Meşe yok, İlke var. ‘Bunu, bu söylüyor.’ Yok kardeşim olmaz. Bak Anadolu Ajansı’nın yerine Now gelir, Meşe’nin yerine İlke gelmez. Yanlış. Bütün insanlara söylüyorum. Hani bu gerçekten konuları bilen bir gerçek kişiydi, yüzü gizliydi.

O gidince yerine oyuncu değişikliği olmaz. Basketbolda, futbolda, voleybolda, su topunda oyuncu değişir. Mahkemede savcı oyuncu değiştiremez. Çünkü oyun değil bu. Bu, insanların hayatı, bu, gerçeğin ta kendisi. Sen nasıl diyorsun, ‘Tamam Meşe yok, yerine İlke var. İlke’yi getirdim.’ 19 Mart günü sen İlke diye birinden bahsettin mi? Yok. Meşe, Ladin, Çınar. Yoktu İlke. İlke’yi şimdi icat ettin. 19 Mart’ta Meşe’nin dediğini, İlke de deseydi, ‘Meşe öldü, gelmiyor. Ama İlke de demişti’ dersin. E o gün Meşe vardı, gitti. Yerine İlke geldi. Oyuncu değiştiriyor savcılık. Yok böyle bir şey arkadaşlar. Ne Meşe’nin, ne İlke’nin söylediklerinin bir yerde bir tane kanıtı var.”

 

“VİDEOMUZU TAYYİP BEY DE ÇOK BEĞENMİŞ”

“Arkadaşlar dünkü videoyu çok beğenmişler. Tayyip Bey’in de çok beğendiğini, bugün reaksiyon verdiğini de duyduk. Öyle bu iş. Ne dedik biz? Yaz boyunca yalan attılar. Yaz boyunca. Bakın, üç kişi usanmadı. Bir, yalanı atanlar usanmadı ve onlar utanmadı. Bir siz takip etmeye usanmadınız. Ben de doğrusunu anlatmaya usanmadım. Ne oldu günün sonunda arkadaşlar? Bin 200 cep telefonu iddianamede yok. Patladı, yalan çıktı. Yalanı koyuyoruz. ‘E bize yalan vuruyor.’ Sen yalanı atmaya utanmıyorsun da ben damgayı vurmaya mı çekineyim sana? Yaz boyunca haysiyetimizle oyna, bin 200 tane CHP delegesine İBB, telefon dağıtmış. Topladım bin 200 delegeyi kaldırttım telefonları, utanmadın. İddianameye koyamadılar. Yok. ‘Parkenin altından 2 milyon dolar para çıktı’ diyeceksin. Yalan damgası gelince, bir de çok da hoş, gördüm şimdi. ‘Ya bazen insanlar yalan söyler.’

Yok arkadaş. Biz o insanlardan değiliz. ‘Bazen insanlar yalan söyler, Ağzımdan kaçmış.’ Adamın ağzından, ‘Parkenin altından 2 milyon dolar çıktı’ diye laf mı kaçar ya? Ağzından kaçacak laf bellidir. İstemediğin sert bir söz çıkar, birine bir şey dersin, özür dilersin. ‘Savcılıkta videosu var’ diye adam çıkmış, ‘Ekrem İmamoğlu, Fatih Keleş, bilmem bir yerde toplandılar. Çıkarken para dolu çantalar. Videosu var’ diyorsun, ‘Teknik takip yapılmış’ diyorsun. İddianamede yok. Sonra yalanı yiyince, ondan sonra ‘Bana damga vurdu.’ Vuracağım tabii. Daha bakın bundan sonra da yalan atmış olanların, iftira atmış olanların attıkları iddialar ispatlanmadıkça, o iftiracıların alnına böyle ‘dan’ diye ‘yalanı’ da ‘iftiracıyı’ da vuracağım.

Gazetecilik faaliyetine laf etmem. Eleştiriye açığız. Neler neler söylüyorlar. Ama kardeşim burada yatan insanların çoluğu var, çocuğu var, komşusu var. Yaz boyunca sen bunların haysiyetiyle oyna, sonra ‘İnsanlar bazen yalan atar.’ Atmaz. Dün akşam canlı yayında söylüyor. ‘Beni yalanlamış’ diyor. ‘Ağzımdan kaçmış’ diyor. Ağzından, ‘Parke altından 2 milyon dolar çıkmış’ kaçar mı bir adamın ya?”

 

“‘YAPMAYIN’ DEDİK, UYARDIK”

“Bu arkadaşların ayrı ayrı her birisinin de maalesef tabii, ‘Yapmayın’ dedik, uyardık, söyledik, ‘Nasıl Zekeriya Öz kaçtı, kendini kurtardı. Siz kalırsınız ortalarda’ dedik. Hem itirafçısına, Zekeriya Öz’ün itirafçıları burada yatıyor şimdi. Onlar kendini kurtarır. Yaz boyunca kullandılar sizi. Kendi mi söylemiş gazeteci onu? Savcılıktan sızdırıyorlar, ‘İddianamede bu olacak diye.’ O da anlatıyor, anlatıyor. Yeminler ediyor. sonra mahcup oluyorlar. Dün altı, yedi tane büyük yalanı nasıl deşifre ettik?

Bak bu alet burada değil mi? Siz duruyorsunuz, ben duruyorum, kamera burada, Silivri orada. Yaz boyunca demedim mi bunların her birini teker teker, ‘Yalan, iftira. İddianame gelince göreceksiniz, biz onları yargılayacağız.’ Sırf iddianame uzun olsun diye her sanığın altına bütün sanıkların ismini koyuyorlar. 450 sayfa öyle uzatmış iddianameyi. Sonra millet görünce... Şimdi o iddianameyi hadi bakalım çıksınlar, savunsunlar ve anlatsınlar.”

“MORAL VERMEYE GELDİK, MORAL BULDUK”

“İçerinin ortak talebidir. Bu artık hepimizin ortaklaştığı noktaya geldi. Canlı yayın istiyoruz. İsteyen her televizyonun canlı vereceği frekans istiyoruz. TRT’nin hiç olmazsa başka işlerle meşgul olmayacağı, kanalın tahsis edileceği ve yargılamanın TRT’den canlı izleneceği, o sırada bir münafıklığın yapılamayacağı bir kanal istiyoruz. Hiç olmazsa iddianame okunur, cevapları verilir televizyondan da. TRT’nin de o kanalı hiç olmazsa benim paramla, benim vergimle bana karşı haksızlık yapmak yerine bir canlı yayın gerçekleştirir.

Bu açıdan Silivri’ye her zamanki gibi arkadaşlarımıza yüksek bir güven, büyük bir moral vermeye geldik. Moral vermeye geldik, moral bulduk. Hepsinin keyfi son derece yerinde. Şundan yerinde; Kendileri bir şey olmadığını biliyordu. Biz de biliyorduk. Hepimiz biliyorduk ama konusunun komşusunun, okuldaki çocuğunun yan sırasında oturanın ailesi ‘Ya demek ki var bir şey’ diyordu ya. Şimdi, ‘Yok bir şey’ diyor ya. Arkadaşlarımız bu iddianameyle, bu, rüşvettir, irtikaptır, odur, budur, bunlardan aklandı ya. Geri kalan o iftira, miftira mahkemede çürütülür.”

“SANA SENELERCE ‘YOLSUZLUK YAPTIN’ DEDİLER”

“Bugün, Sayın Erdoğan’ın konuşmasına şöyle bir baktım. Dün bizim kendisine bir çağrımız vardı. Bugün yani Allah için bak, ‘Geri vites yaptın filan demeyeceğim.’ Çünkü bir çağrıdan sonra buraya dönüyorsa bu dönüş anlamlıdır. ‘Geri vites yaptın’ bilmem ne filan demeyeceğim. Geçen hafta böyle tutuyordu kürsüyü. Diyordu ki ‘Hırsız, yolsuz’ bilmem ne? Yahu dedik ki ‘İspatlanmamış bir şey. O oradan, çıkar amaçlı suç örgütü der. Bu buradan hırsız.’ Sana senelerce, ‘Hırsızlık, yolsuzluk, ihaleye fesat’ dediler. Yargılanırken suçun kesinleşene kadar kimse sana bir şey söylemedi. ‘Yanlış yapıyorsunuz’ dedik. Ve dedim ki dün, artık iddianame çıktı.

Yani Ak Toroslar çetesinin etki ve ilgi alanı eğer siyasi irade Ak Toroslar çetesinden kurtarmak isterse Çağlayan Adliyesi’ni, huzur verirlerse yargılama evresine, bu evreye, bu evrede Ak Toroslar çetesine yaptığımız muameleyi yapmayız. Bir tutuksuz yargılamayla birlikte, nasıl Erdoğan yıllarca tutuksuz yargılandı, tutuksuz yargılamalarla birlikte tensipte, bir de TRT canlı yayını olursa, Türkiye’de normalleşir, bu gerginlik azalır. ‘Efendim, yurtdışına gidip bizi şikayet ediyor’ diye söylediği, yurtdışındaki kardeş partilere, dost ülkelere, Türkiye’deki darbe girişiminin anlatılma zarureti yerine gider oraya daha önce de vaktimizin önemli kısmını verdiğimiz Eurofighter için olumlu konuşmalar yapılır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için gayret gösterilir. ‘Türkiye’nin yararına siyasette yarışalım’ dedim, hizmette yarışalım.”

“MİLLET BOŞUNA MI YÜZDE 65’İ CHP’YE VERİYOR”

“Bugün bir video koymuş, bizim videodan şey yapıyor… ‘Efendim onlar bunu gösteriyor.’ Dünkü filmi ben mi çektim? Dünkü filmi siz çektirdiniz. Senaristi Çağlayan Adliyesi’nde, oyuncuları bütün yaz boyunca yandaş kanallardaydı. Biz sadece parçaları yapıştırdık. AK Toroslar çetesi gururla sunar… AK Toroslar’ın sözüne inanan mağdur, yandaş yazarlar filmi. Yazık. O ona inanmış, yemin edecek neredeyse bütün yaz ‘Var’ diye. İddianamede yok. ‘Niye bana söyledi’ de, ‘Sana söyledim, sen söyle diye söyledim’, ‘Doğrusunu sana da söylemedim’e kurban gitmiş arkadaşlar. Kendi filmi, filminde TUSAŞ’ımızın KAAN’ını gösteriyor. KAAN, hepimizin KAAN’ı. Gel, AK Partili belediyelerle CHP’li belediyelerin hizmetlerini karşılaştıracağımız…

Bir kent lokantasını markalaştırmak kolay iş mi? Sıfır kreş yaptın. Türkiye’de 770 kreş yapmışız bu kadar zamanda, kolay iş mi? Sıfır yurdun olduğu yerde 78 tane yurt açmışız, kolay iş mi? Sırf İstanbul’a 17 tane yurt kazandırmışız. Diyor ki ‘Efendim bizle hizmette yarışamıyor.’ Ben senin yaptığın, yaptırdığın işlerle uğraşmaktan yaptığımız güzel işleri video yapıp sana gösteremedim. Gelecek haftalarda onu da gösteririz. Millet biliyor. Boşuna mı yüzde 65’ini CHP’ye veriyor? Boşuna mı senin memnuniyet anketlerinde yüzde 59 CHP’li belediyelere memnuniyet çıkıyor? O açıdan. Ama Sayın Erdoğan’ın şimdi ‘Ben bu davanın savcısı değilim, bir yerinde yokum, alakam yok’ demesi için ki bal gibi savcısısın da şu ana kadar, bundan sonra tutuksuz yargılamanın önünü açması lazım. İddianamenin başında senin siyasi sloganın var, ‘ahtapotun kolları’nı adam iddianameye yazmış.

Yani hani başta diyor ya ‘Eşime, kızıma ithaf ediyorum.’ ‘Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ithaf ediyorum kitabımı’ diye yazmamış Akın Gürlek. Başlangıcı senin sloganınla, başta bir siyasi değerlendirme ve sonunda ‘Hedef; CHP’ye kapatma davası’... Allah Akın Gürlek’ten gani gani razı olsun. Çok teşekkür ediyorum kendisine. Benim sekiz ayda yapmaya çalıştığıma iddianamenin iki satırında yaptı. ‘Bu dava siyasidir’ diyorduk. ‘Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapatılması lazım. Bunun için ihbarda bulunuyorum Cumhuriyet Başsavcılığı‘na’ dedi. Biz ‘Bu dava siyasidir’ diyorduk başına sayfalarca siyasi değerlendirme koymuş.”

“İDDİANAMEYİ HAZIRLAYAN YARGI KOLLARI BAŞKANIN”

“Arkadaşlar herkes her yerini göremiyor. Ekrem İmamoğlu‘nun kurultay sonucunu ilan etmesini, ‘Özgür Özel şu kadar oyla kazandı’ diye ilan etmesini, ‘Cumhuriyet Halk Partisi’nde amacına ulaştığı ile ilgili…’ Yahu adam Divan Başkanı. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu önerdi, ben kabul ettim. Hepimizin oylarıyla Divan Başkanı seçilmiş. Teşekkür konuşmamda ‘Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında önemli bir görev üstlendiğiniz oybirliği ile’ diyorum. O kadar şuursuz ki…

O ‘oybirliği’ lafında, ‘Bütün salon hep birlikte seni Divan Başkanı yaptık, alnınızın akıyla çıktınız’ diyorum. Diyor ki ‘Cumhuriyet’in ikinci yüzyılındaki görev’ derken devletin başına geçme ile ilgili hedefi kastediyor. Zaten bu suç değil, olamaz da Divan Başkanına teşekkür konuşmasıyla Cumhurbaşkanlığı aday konuşmasını birbirine karıştıracak kadar şuursuzlaşmışlar yani. Türbinler slogan atıyormuş, ‘Güzel günler göreceğiz’ diye. Bu günler, Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı, partimizi iktidar yaptığımız günlere hazırlandığımız kurultaydan gösteriliyor. Tabii öyle. ‘Özgür gelecek yazmış, baştan planladılar bunu’ diyor. ‘Baştan planladılar bunu. ‘Özgür gelecek’ yazdılar.’

Sloganım benim o; ‘Özgür gelecek.’ Geldim zaten. Şuursuz. Oralardan suç çıkarmışlar. Sonra ‘Bu dava siyasi değil.’ Erdoğan bugün diyor, ‘Yargı davası.’ Yahu savcısı yargı kolları başkanı. İddianameyi hazırlayan. Sorun orada. Buradan sonrası siyasileşmeyecekse; tutuksuz yargılama ve canlı yayın. Ondan sonra hukuk; mahkeme yapılır, bütün sorulara arkadaşlarımız cevap verir. Ekrem Başkan’ın deyimiyle ‘Cevap veremeyeceğim, kanıtını ortaya koyamayacağım, çürütemeyeceğim bir soru sorulmadı. Hepsinin cevabı var. Hazır’ dedi. İddianame çıktıktan beri de bunun iç huzuruyla savunmalarına hazırlanıyorlar.”

“ERDOĞAN’IN İBB BAŞKANLIĞI DÖNEMİNDE ‘SİSTEM’ DERLERMİŞ”

Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin deprem konutları için çalışırken Cumhuriyet Halk Partisi’nin davayı siyasallaştırmaya çalıştığı, yargıyı hedef aldığı şeklindeki iddiaları içeren son açıklamasının sorulması üzerine şunları söyledi:

“Bir kere deprem bölgesindeki konut meselesi bir övünç değil utanç meselesidir. Siz milletin karşısına çıkıp ‘Biz bir yıl içinde konutları bitireceğiz’ dediniz. Sanki o bir yılın sonundaymışız gibi konuşuyor. Üç yılın sonundayız. Halen daha şu anda 350 bin depremzede konteynerde yaşıyor. Üç yıl olmuş, 350 bin kişi konteynerde ya da gurbette başkalarının yanında. Hatta 350 bini konteynere ve daha 150 bin, 200 bin gurbette, başka yerde. Bunlar ‘Biz konut üretiyoruz’ diyorlar. Bir kere bu yalan. İkincisi çok net bir şey söyleyeyim. Bu davada ‘Yok, o da CHP’li, bu da CHP’li…’ Bu davanın savcısı AKP’li. Bir kere bunu bilelim. İddialar o savcıya ait. Bakan yardımcındı senin, aldın getirdin. Bu iddiaları ilk baştan itibaren sistem, yani senin ona anlattığın…

Bir kafa var, ahtapotun kolları var. O kişi kendinden bilir işi. Tayyip Bey’in işi o. Yıllarca yaptığı, kurduğu kendisi. Tayyip Bey yargılanırken Albayraklarla yaptıkları işlere o dönemde ‘sistem’ diyorlar. Ben ‘sistem’ lafını ilk bu savcının aldığı ifadelerden duydum. ‘Bir sistem varmış, sistem varmış…’ Sonra döndük, baktık ki İBB’nin Recep Tayyip Erdoğan döneminde Albayraklara fon oluşturmak ve iktidara hazırlanmak için yaptıkları şeye ‘sistem’ derlermiş. Kişi kendinden bilir işi. ‘Bir sistemleri var bunların’ demiş. ‘Başı Ekrem İmamoğlu, kolları belediyeler ve bütün Türkiye’ye uzanıyor’ demiş. ‘Git, evlerine git. Bak, para bulacaksın’ demiş. Kişi kendinden biliyor işi. ‘Kaz’ demiş…

Çok eminim, içeride de söyledim arkadaşlara. Çok eminim o günlerde bunlar bir de bir kuyuda para saklamışlar. Çok eminim İBB’yi AK Parti yönetirken kuyuda para saklamışlar. İkide bir kuyu aramalarının sebebi ondan. Bizim kuyulardan bir şey çıkmadı Allah’a şükür. ‘Git, sen bütün reklamcıları topla. Biz öyle yapmıştık…’ Hatta İstanbul’u kaybetmeden bir sene önce bütün İETT duraklarını 20 yıllığına yandaş şirkete veren bunlar değil mi? ‘Karşılığında da yüzde şu kadar para almıştık, bulursun’ dedi. Savcı o niyetle geldi. Savcı AKP’li. Fikri veren AKP’nin başı, siparişi veren o. Ama bunun dışında herkesi aldı içeriye, şirketine el koydu. Sonra ‘Bu iftiranameyi imzalarsan çıkarsın’ dedi. İmzalayan çıktı, imzalamayan burada duruyor. Ama oradakinin bir ispatı yok; ne para, ne başka bir şey.”

“BİZİMKİLERİN DEĞİL, GARİBANIN BOĞAZINDAN GEÇMİŞ”

“Bir tek şey o arkadaşlar, onları görürsünüz, duyarsınız. Onunla da gurur duyarız. Geçmişte şirketlerden para alanlar, parayı alıp cebimize koyup yiyeceğimizi sanmışlar. Bizimkilerin paraya el sürdüğü falan yok. ‘Ayıptır söylemesi bu ihaleyi alıyorsun, bilmem ne yapıyorsun. Bize de soruyorsun ‘Yapacağım bir şey var mı?’ diye. Bu sorunun cevabı AK Parti’de başka, ayakkabı kutusu falan. Bizde kreş. Kreş.’ CHP kreş yaptırmış. Parayı alıp da yaptırmamış. ‘Şuraya bir kreş yap’ demiş, ‘Şu yurdun içini doldur’ demiş. ‘Kent lokantası’ demiş. ‘Ramazan’da koli, koli yerine bilmem ne kartı’ demiş. Bizimkilerin boğazından bir kuruş geçmemiş, garibanın boğazından geçmiş.

Garibanın çocuğu barınıyor. Garibanın çocuğu üç yaşında kreşe kavuşuyor. Bu ihaleleri alanların gönülleriyle yaptırdıkları kreşten suç icat edecekseniz, buyrun edin. Bizde sıfırlama yok. Parayı alıp da evden sıfırlamamışız. Sıfır olan kreşi 770’e çıkarmışız. Bundan dolayı hapis yatacaksa da yatsınlar. İki sene seçime kadar aslan gibi yatarlar, iki sene sonra kahraman gibi çıkarlar. Kahraman olarak çıkarlar. Ama bu süreç, AK Parti’yi çok daha dibe çekiyor. Farkında. Bugün de gördü. Diyor ki ‘Ben bu işte yokum.’ Olduğunu millet biliyor kardeşim. Eğer bu işin içinde senin bilgin yoksa, senin düzenli olarak bilgi alman yoksa, birbirinize ahtapot anlatmıyorsanız, hep birlikte bu işleri konuşup planlamıyorsanız Allah benim cezamı versin. Yapıyorsanız Allah sizi bildiği gibi yapsın. Kimseye bela okumuyorum.”

“‘DERENİN DERİNLİĞİNİ MHP ÖLÇSÜN BAKALIM’ DİYOR”

Genel Başkan Özel, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında İmralı’ya ziyarete ilişkin açıklamasının sorulması üzerine ise şunları söyledi:

“Değerli arkadaşlar ben dünkü konuşmaları dinledim. Dünkü konuşmalardan sonra gerçekten Sayın Bahçeli açısından şunu söylemek lazım. Takdir etmek lazım. Gurur duyması lazım grubuyla. İp attığında da aynı şeyde ayağa kalkıp alkışlıyorlar. ‘Adaya ben gideceğim’ deyince de alkışlıyorlar. Yani işin o boyutuna benim söyleyecek bir sözüm yok. Çünkü hep aynı şeye ayağa kalkmıyorlar. Ama hep ayağa kalkıyorlar. Sayın Erdoğan’a söyledi dün söylediklerinin hepsini. Ben baktım cevabını görmedim bugün. Ne ‘ada’ diyor, ne ‘İmralı’ diyor, ne başka bir şey diyor Tayyip Bey. Bir süreç yürüyecek, bu sürecin içinde derenin derinliğini MHP’ye ölçtürecek. Kendi hem bu sürecin çözümünden menfaat bekleyecek, hem de bırak elini taşın altına sokmayı tamamen kendisini buradan kenara çekecek geçmişte olduğu gibi. ‘Oslo görüşmelerini devlet yapıyordu, duble yolları AK Parti.’ Öyle mi?

Böyle konforlu bir siyaset alanı bitti Tayyip Bey’in. Bilsin. Öyle Oslo görüşmelerini devletimizin yapıp, duble yolları AK Parti’nin yaptığı konfor alanından çıktık artık. Sorumluluk alacak, bu ülkeyi yönetiyorsa sorumluluk alacak. ‘Ben bu dereyi geçeceğim ama önce MHP’liler bir girsin bakalım. Boğuyorsa derinliği onlar boğulsun, biz burada kuru duralım.’ ‘Sonra Tayyip Bey’e sorulmayan soruyu Özgür Bey’e soralım.’ Şahsınıza bir şey söylemiyorum, yani beklentileri var. ‘Herkes konuşsun, biz konuşmayalım. Sonra cuma günü kapalı oturum yapalım, içeride konuşup bir şey yapalım. Bunu da millete göstermeyelim. Sonra da bir şeyler olsun, bu işin faydası bana olsun, hasarı müşterek olsun.’ Hesap bu. Bunu millet görüyor.

O yüzden ben Tayyip Bey’in cevabını, AK Parti’nin tutumunu bir göreyim. Ekrem Bey’le biz siyaset de konuşuyoruz, sohbet de ediyoruz, hasret de gideriyoruz. Tabii böyle bir konu olduğunda bu konuları da konuşuyoruz. Tespitlerimiz de ortak. Milletin Cumhuriyet Halk Partisi’nden beklentisi, size de daha önce söylemiştim: Bizim komisyona girmemiz doğrudur. Kalmamız doğrudur. Her türlü oyunu bozmamız doğrudur. Bundan sonra da arkadaşlarımızla, yetkili organlarımızla alacağımız kararları alındıktan sonra size duyuracağız. Teşekkür ediyoruz arkadaşlar.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve medyakorkusuz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat