İstanbul Barosu'ndan Yeni adli yıl protestosu: Adaletin olmadığı kara yıl
İstanbul Barosu'ndan Yeni adli yıl protestosu: Adaletin olmadığı kara yıl
İstanbul Barosu'ndan Yeni adli yıl protestosu: Adaletin olmadığı kara yıl
İstanbul Barosu, 2025-2026 Adli Yılı'nın ilk gününde baro binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıya İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri katıldı. Kaboğlu, geçen yılın İstanbul Barosu için kara yıl olduğunu söyleyerek, "Geçen adli yıl, adil yargılanma açısından bir kayıp yıl olmuştur. Bu nedenle yeni adli yılın bir adil yargılanma yılı olması için tüm barolar, başta İstanbul Barosu olmak üzere, çaba göstermeye devam edecektir" dedi.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Kaboğlu, konuşmasına 1 Eylül Dünya Barış Günü'ne dikkat çekerek başladı. "Barış ancak adaletin varlığı, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve insan haklarına saygı ile mümkün olur. 2025-2026 adli yılı, 2024-2025'ten daha kötü olmasın, daha iyi olsun. İkincisi barış; hem ülkemizde hem bölgemizde hem de dünyada hâkim olsun, geçerli olsun" ifadelerini kullandı.
Geçen adli yılın İstanbul Barosu açısından "kara yıl" olarak geçtiğini hatırlatan Kaboğlu, buna rağmen baronun tarihi ve coğrafyasıyla dünyanın en saygın hukuk kurumları arasında yer aldığını vurguladı. Kaboğlu, "Biz İstanbul Barosu olarak azim ve umutla 2025-2026 adli yılını açıyoruz" dedi.
Kaboğlu, konuşmasında hukuk devletinin yalnızca söylem düzeyinde kaldığını, uygulamada ise anayasal hakların zincirleme biçimde ihlal edildiğini vurguladı.
Kaboğlu, konuşmasının çerçevesini şu başlıklarla özetledi:
- Hukuk devleti söylemi ile anayasanın ihlalleri arasındaki çelişki,
- Demokrasiye ve seçilmiş temsilcilere yönelik müdahaleler,
- Yargı ve savunma hakkına dönük baskılar,
- Toplumsal hak ihlalleri,
- Medyanın çifte standardı,
- Avukatların içine sürüklendiği kriz,
- Seçim de adaletle sağlanmalıdır.
İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, adalet kavramını farklı boyutlarıyla ele alarak şunları söyledi: "Hukukun üstünlüğü, savunma görevi, yurttaşların savunması ve seçenlerin iradesi... Tüm bunlar baroların varlık nedenidir. İstanbul Barosu'nun etkinlikleri üç yelpazeli adalet eksenine dayanıyor: yargılamada adalet (hukuk devleti), toplumda adalet (sosyal devlet) ve çevrede adalet (çevresel devlet). Seçimde adalet (siyasal adalet) ise bu üçü için çatı işlevi görür. Yargılamada adalet, sosyal adalet ve çevresel adaletin güvencesi, seçimde adalettir. Buradaki adalet, yalnızca sandık ve oy tercihi ile sınırlı değildir; siyasal iktidarın değişmesine giden yolların açık tutulmasıdır. Bu yolun kapatılmasına yönelik irade, 2024–25 adli yılında zirve yaptı."
Özellikle suçsuzluk karinesi, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı gibi insan haklarının "sert çekirdeğinin" ihlal edildiğini belirten Kaboğlu, Esenyurt Belediye Başkanı'nın 30 Ekim 2024'teki gözaltına alınma süreci ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın şafak baskınıyla gözaltına alınmasını örnek gösterdi. Kaboğlu, "Yalnız sandığın kurulduğu gün değil sandığa giderken de adli yarışmanın sağlanması sağlanmalıdır. Geçen sene gördük ki potansiyel adayların tutuklanarak hapiste tutulması, olası siyasal iktidarın seçimle el değiştirilmesini zorlaştırmaktadır" dedi.
"Anayasamızın demokratik devlet kuralı yalnızca Cumhurbaşkanı veya milletvekilleri için geçerli değildir. Yerel yönetim temsilcileri de seçimle belirlenmektedir. Ancak belediye başkanlarının gözaltına alınması ve tutuklanması demokratik devlet kuralının açık ihlalidir. Bu süreç yalnızca yöneticilerle sınırlı kalmamış, onları destekleyen yurttaşlar, öğrenciler, gençler de kitlesel gözaltılara ve tutuklamalara maruz bırakılmıştır" dedi.
Kaboğlu, adil yargılanma hakkının da ciddi biçimde zedelendiğini belirterek, "Bağımsız ve tarafsız mahkeme hakkı, savunma hakkı, gerekçeli karar hakkı ve suçsuzluk karinesi zincirleme biçimde ihlal edilmektedir. Hukuk devleti söylemi Ankara'da tekrarlanırken, İstanbul'da ve Türkiye genelinde anayasal mücadeleler bastırılmaktadır" diye konuştu.
Kaboğlu, İstanbul Barosu'nun görevinin "anayasanın sahte bir metin olmaktan çıkarılarak gerçekten uygulanabilir bir toplumsal sözleşmeye dönüştürülmesi" olduğunu vurguladı.
Kaboğlu, "Geçen adli yıl, adil yargılanma açısından bir kayıp yıl olmuştur. Bu nedenle yeni adli yılın bir adil yargılanma yılı olması için tüm barolar, başta İstanbul Barosu olmak üzere, çaba göstermeye devam edecektir" dedi.
"Barolar hedef alındı"
Kaboğlu, özellikle son bir yılda baroların da siyasi operasyonların hedefi haline geldiğini söyledi. 22 Aralık 2024'ten bu yana süren operasyonlarda İstanbul Barosu'nun kurumsal olarak ve yöneticileri üzerinden baskı altında bırakıldığını belirten Kaboğlu, bir yönetim kurulu üyesinin haksız şekilde tutuklu kaldığını hatırlattı.
"Avukatlık faaliyetleri nedeniyle avukatların sorgulanması, gözaltına alınması, tutuklanması ve aylarca hapiste tutulması kabul edilemez. Avukatlar kamu görevlisidir ve savunma hakkı yargının kurucu unsurudur. Bu saldırılar yalnızca avukatlara değil, yurttaşların savunma hakkına yöneliktir" diye konuştu.
Avukatlara yönelik baskılar
Kaboğlu, İstanbul'daki adliyelerde avukatların görevlerini yapmasının sistematik şekilde engellendiğini ifade ederek, "Avukatlar adliye koridorlarında saldırıya uğruyor, dava dosyalarına ulaşmaları engelleniyor, Bazı adliyelerde avukatların bazı katlara çıkmalarına dahi izin verilmiyor. Bu durum savunma hakkını fiilen ortadan kaldırmaktadır" dedi.
Altı başlıkta hak ihlalleri
İstanbul Barosu'nun 40 komisyonunun çalışmalarından süzülen raporları paylaşan Kaboğlu, hak ihlallerini altı kategoride topladı:
- Avukatlar: Gözaltılar, tutuklamalar, görev sırasında fiziksel müdahaleler, müvekkille görüşme hakkının engellenmesi.
- Genç Avukatlar: İşsizlik, güvencesizlik, düşük ücretler ve meslekte işçileşmenin yarattığı sorunlar.
- Emekçiler: Grev yasakları, iş cinayetleri ve cezasızlık politikaları.
- Kadınlar: Cinsiyetçi yargı kararları, uygulamayan koruma tedbirleri ve artan şiddet.
- Mahpuslar: Hapishanelerde keyfi uygulamalar, sağlık hakkının ihlali ve insanlık dışı koşullar.
- Demokratik Muhalefet: Barışçıl gösterilere katılan yurttaşların toplu gözaltıları, tutuklamalar ve siyasal baskılar.
"Medyanın iki yüzü"
Kaboğlu, medyanın da çifte standardına dikkat çekti: "Bir yanda iktidara yakın medya, demokratik kurumları hedef göstererek karalama kampanyaları yürütüyor. Öte yanda ise doğru bilgi vermeye çalışan basın kuruluşları yayın yasakları ve kapatma kararlarıyla susturuluyor. Bu, medyanın iki yüzüdür."
İstanbul Barosu'ndan Adli yıl protestosu...
Basın toplantısı sonrası İstanbul Barosu, baro binasına "Savunmanın susturulmaya çalışıldığı, adaletin olmadığı Adli Yıl Kara Yıl" yazılı dev siyah pankart asarak adli yıl açılışına tepki gösterdi.
İstanbul Baro Başkanı Başkanı İbrahim Özden Kaboğlu ve yönetim kurulu üyelerinin astığı pankartta ayrıca, "Geçinemiyoruz, itibarsızlaştırılıyoruz, engelleniyoruz, sömürülüyoruz, saldırıya uğruyoruz, hedef gösteriliyoruz, tacize uğruyoruz, tehdit ediliyoruz, gözaltına alınıyoruz, yargılanıyoruz, tutuklanıyoruz" diyen yaşadıkları sorunları dile getirdi.
"Savunma susmadı, susmayacak" sloganı atan avukatlar, alkışlarla yeni adli yılın açılışını protesto etti.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.