CHP'li Deniz Yücel: “Parti Programımız, Türkiye’nin İhtiyacı Olan Yol Haritasıdır”

Gündem 25.11.2025 - 19:49, Güncelleme: 25.11.2025 - 19:49
 

CHP'li Deniz Yücel: “Parti Programımız, Türkiye’nin İhtiyacı Olan Yol Haritasıdır”

CHP'li Deniz Yücel: “Parti Programımız, Türkiye’nin İhtiyacı Olan Yol Haritasıdır”

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, 39’uncu Olağan Kurultay’da oylanacak parti programı için “Türkiye’nin birinci partisi olma sorumluluğuyla hazırlanan parti programımız, Türkiye’nin ihtiyacı olan yol haritasıdır. Ülkemiz ekonomiden hukuka, sosyal yaşamdan eğitime, sağlıktan dış politikaya, güvenlikten toplumsal huzura; kısacası her alanda büyük sınavlar vermektedir. Bu zor günlerde, yaşanan krizlere çözüm ve çare üreten, bu kara düzene son veren irade olmaktaki kararlılığımızı sürdürüyoruz ve tarihsel bir sorumluluk alıyoruz” dedi. CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, parti genel merkezinde kurultay hazırlıkları, program çalışmaları ve güncel siyasi gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi. Yücel, şunları kaydetti: “Bugün 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü. Kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri ne yazık ki ülkemizin gerçeği. Son bir yıl içerisinde Türkiye’de 282 kadın öldürüldü, 287 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Kadın cinayetleri politiktir. Kadını çalışma hayatından, sosyal hayattan soyutlayan, kadın erkek eşitliğinin fıtrata uygun olmadığını savunan, ‘Kadının tek kariyeri anneliktir’ diyen, kadını ikinci sınıf insan olarak gören anlayış kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin sorumlusudur. Kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi konusunda devletin kurumlarına aktif sorumluluk ve iş birliği yükümlülüğü getiren İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararnamesiyle çıkan anlayış, kadına şiddet ve kadın cinayetlerindeki artışın sorumlusudur. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde, CHP iktidarında İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden taraf olacağımızın; kadını sokakta, evde, işte ve her yerde, her türlü şiddetten koruyacağımızın sözünü buradan veriyoruz. “4-5 KASIM 2023, PARTİMİZ VE ÜLKEMİZ AÇISINDAN DEĞİŞİM FİTİLİNİN ATEŞLENDİĞİ TARİHTİ” 4-5 Kasım 2023 tarihi, partimiz ve ülkemiz açısından değişim fitilinin ateşlendiği tarihti. Bu değişimin ardından girdiğimiz ilk seçimde milletimizin teveccühüyle Türkiye'nin birinci partisi olmanın haklı gururunu yaşadık. 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’nin yükselişinin engellenmesi yerel seçimlerden sonra iktidarın en önemli amacı haline geldi. Bu süreçte bir yandan ekonomik buhranın yıkıcı etkilerini en kötü haliyle yaşayan milletimizin sesi olduk, bir yandan ardı arkası gelmeyen hukuksuzluklarla mücadele etmemiz gerekti. Millet iradesini yok sayan, demokrasiye vurulan her darbe karşısında, güçlü şekilde sesimizi yükselttik. Kimseyi geride bırakmadan milletimizle birlikte mücadele ettik. Yalanlar, kumpaslar, iftiralar, akla hayale gelmeyecek senaryolar, art arda gelen şafak baskınları ve algı operasyonları karşısında bir milim dahi geri adım atmadık, arkadaşlarımıza olan güvenimizi kaybetmedik. “BİRBİRİMİZE DAHA FAZLA KENETLENEREK MÜCADELE ETTİK” Belediye başkanlarımızın tutuklanmasıyla başlayan süreç kongrelerimize, kurultaylarımıza ve nihayetinde CHP’nin tüzel kişiliğine ve kurumsal kimliğine yöneldi. Savaş meydanlarında kurulan, köklerini Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri’nden alan, kurtuluşun ve kuruluşun partisi CHP’yi kapatmayı akıllarından geçirme cüretinde bulunanlara karşı, demokrasiden ve hukuk çizgisinden bir milim dahi sapmadan birbirimize daha fazla kenetlenerek mücadele ettik. Partimize yönelen bu saldırıları bertaraf etmek için bir taraftan olağanüstü kurultayımızı topladık, bir taraftan olağan kurultay takvimimizi işlettik. Mahallelerden başlayıp ilçelerde ve illerde sandık koyduk. 19 Mart süreci sonrasında yaşanan büyük üye katılımıyla 2 milyona ulaşan üyelerimizle seçim yaptık. Şimdi sıra 39’uncu Olağan Kurultayımızı yapmakta. “PARTİ PROGRAMIMIZLA CHP’NİN İKTİDARA GELDİĞİNDE SORUNLARI NASIL ÇÖZECEĞİNİ BİR BİR ANLATACAĞIZ” Göreve geldiğimiz günden bu yana geçen iki yıla; bir yerel seçim, bir tüzük kurultayı, iki olağanüstü kurultay, 72 miting ve sayısız mücadele ve kapsamlı çalışmalar sığdırdık. Bunlardan en önemlilerinden biri parti programımızdı. Uzun bir süredir üzerinde çalıştığımız parti programımız, 28-30 Kasım tarihleri arasında yapacağımız 39’uncu Olağan Kurultayımız ile son halini alacak. Biz halkımızın sorunlarını ve dertlerini de bunları çözmek için gerekli olan kaynakları ve imkanları da biliyoruz. Bugün ülkemizde yaşanan sorunların hiçbirinin bu toprakların, bu milletin kaderi olmadığını; bu sorunların hepsinin bir yönetim tercihi olduğunu biliyoruz. Bugüne kadar bu sorunları sokakta, Meclis’te, mitingde, meydanlarda, her platformda dile getirdik, halkımızın sesi olduk. Bundan sonraysa 39’uncu Olağan Kurultayımızda kabul edilecek olan parti programımızla CHP’nin iktidara geldiğinde bu ülkedeki sorunları nasıl çözeceğini bir bir anlatacağız. “PROGRAMIMIZA SON HALİNİ DELEGELERİMİZ VERECEK” Sizlerin de takip ettiği üzere geçtiğimiz hafta, geniş bir katılımla ‘Güçlü Yurttaş, Güvenli Gelecek, Kazanan Türkiye’ temalı parti programımızın tanıtım toplantısını gerçekleştirdik. Genel Sekreterimiz Sayın Selin Sayek Böke’nin kapsamlı sunumuyla halkımızla ve kamuoyuyla paylaştık. Katılımcı, kapsayıcı ve yenilikçi bir çalışmanın sonucu oluşan programımız, Eylül 2024’te gerçekleştirdiğimiz tüzük kurultayımızdan bu yana, kurultay delegelerimizle oluşturduğumuz yuvarlak masa çalışmalarıyla, 81 ilde, 973 ilçede gerçekleştirdiğimiz danışma kurulu toplantılarıyla, akademisyeninden sendikacısına, işçisinden emekçisine, çiftçisinden esnafına, her kesimden yurttaşımızın geniş katılımıyla büyük emekler verilerek şekillenmiş, kolektif bir çalışmanın ürünüdür. Bu nedenle de çok kıymetlidir. Büyük bir emek ve özveriyle hazırlanan parti programımızı cuma günü gerçekleştireceğimiz 39’uncu Olağan Kurultayımızda delegelerimizin oylarına sunacağız ve son halini delegelerimiz verecek. “NE SOKAKTA GÜVENDEYİZ NE İŞ YERLERİMİZDE NE OTEL TATİLİNDE NE DE EVLERİMİZDE” 19 Mart hukuk darbesiyle ete kemiğe bürünen, şiddetini her geçen gün daha da arttıran sistematik bir hukuksuzluğun içerisindeyiz. Millet iradesi yok sayılıyor, sandıktan çıkan irade zindanlara atılıyor ama mutfaktaki yangın, sokağın sesi ve halkın çaresizliği sarayın umurunda bile değil. Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere, bu ülkede hiç kimsenin can güvenliğinin kalmadığını her gün birbirinden acı olaylarla tecrübe ediyoruz. Geçtiğimiz haftalarda, İstanbul Fatih’te dört kişilik Böcek ailesi, kaldığı otelde zehirlenerek hayatlarını kaybettiler. Şanlıurfa’da 15 yaşındaki Muhammet Kendirci, marangoz atölyesinde iş arkadaşı tarafından hava kompresörüyle işkence yapılarak hayattan koparıldı. Kocaeli Gebze’de evlerinde otururken metro inşaatı nedeniyle çöken binada, dört kişilik bir aile hayatını kaybetti. Yine Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde, parfüm imalathanesinde çıkan yangında biri 16, biri 17 ve biri de 18 yaşında olmak üzere, yedi canımızı kaybettik. Bu yılın başında 36’sı çocuk, 78 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, 133 vatandaşımızın yaralandığı Bolu Grand Kartal Otel faciasının acısı dün gibi taze. Ve daha birçok acı olay bize gösteriyor ki ne sokakta güvendeyiz ne iş yerlerimizde ne otel tatilinde ne de evlerimizde. “PARTİ PROGRAMIMIZ, TÜRKİYE’NİN İHTİYACI OLAN YOL HARİTASIDIR” Sokak mutsuz, gençlerimiz geleceğinden umutsuz, ülke huzursuz ve hukuksuz. İşte tam da bu noktada Türkiye’nin birinci partisi olma sorumluluğuyla hazırlanan parti programımız, Türkiye’nin ihtiyacı olan yol haritasıdır. Ülkemiz ekonomiden hukuka, sosyal yaşamdan eğitime, sağlıktan dış politikaya, güvenlikten toplumsal huzura; kısacası her alanda büyük sınavlar vermektedir. Bu zor günlerde, yaşanan krizlere çözüm ve çare üreten, bu kara düzene son veren irade olmaktaki kararlılığımızı sürdürüyoruz ve tarihsel bir sorumluluk alıyoruz. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimleri ve altı okumuzun ilkeleri ışığında, programımızı dört temel başlıktan oluşturduk: ‘Demokrasi, Yönetim ve Adalet’, ‘Kalkınma ve Ekonomi’, ‘Sosyal Devlet’, ‘Dış Politika, Güvenlik ve Dirençlilik.’ Programımız üretim ve istihdamı önceleyen demokratik bir yönetim anlayışını; yargının tarafsız ve bağımsızlığının sağlandığı, herkesin hukuk güvencesini olduğu bir hukuk düzenini; çocuk yoksulluğunu sona erdirmeyi; üniversiteli gençlerimizin barınma sorununun giderilmesini; işsizlik sorununun temelden ve kalıcı bir şekilde çözümünü; her emekçinin iş güvenliğinin güvence altına alınmasını; asgari ücretin insan onuruna yakışır bir seviyeye yükseltilmesini ve istisnai ücret olmasını; her mahallede bir kreşi, kadının her alanda daha ön planda olmasını; erişilebilir sağlık hizmetlerini ve daha birçok hedefi barındırıyor. Kısacası programımızda halkımızın dertlerine derman olacak, sorunlarını bir bir çözecek olan reçeteyi göreceksiniz. “TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ OLMASI GEREKEN YARGIYI SİYASİ İKTİDARIN GÜDÜMÜ ALTINA KOYAN ADALET ANLAYIŞINI DA REDDEDİYORUZ” Demokrasinin olmadığı yerde adalet, adaletin olmadığı yerde demokrasi olmaz. Dolayısıyla demokrasi ve adalet ayrılmaz bir bütündür. Yargı bağımsızlığının ve hukukun üstünlüğünün olmadığı yerdeyse adalet olmaz. Biz demokrasiyi beş yılda bir sandık koyup seçim yapmaktan ibaret gören anlayışı Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını tanımayan, uygulamayan, tarafsız ve bağımsız olması gereken yargıyı siyasi iktidarın güdümü ve kontrolü altına koyan adalet anlayışını da reddediyoruz. O yüzden programımızın ‘Demokrasi, Yönetim ve Adalet’ başlığındaki temel hedefimiz; sadece sandıktan ibaret olmayan, halkın iradesini esas alan katılımcı bir demokrasi ve tarafsız ve bağımsız bir yargı düzeni içerisinde herkes için adalettir. Bu hedefler şeffaf ve hesap veren bir yönetim anlayışına dayandırılmıştır. Hazırlanan parti programımızla demokrasimiz gücünü aktif yurttaşlıktan alacak ve Türkiye demokrasiyle kazanacak. Bunu sağlamak için de Meclis’i güçlendireceğiz ve parlamenter sisteme geri döneceğiz. Halkımızın Meclis’teki yasa görüşmelerine ve bütçe süreçlerine katılabileceği, bütçenin sarayda değil Meclis’te yapıldığı, yani Türkiye’nin Saray’dan değil Meclis’ten yönetildiği, halkımızın aktif katılımının olduğu, Anayasamızda yazıldığı gibi ‘Egemenliğin kayıtsız şartsız milletimize ait olduğu’ bir yönetim hedefliyoruz. “İKTİDAR OLDUĞUMUZDA KAYYUM UYGULAMALARINA VE SEÇİLMİŞLERİN HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE HAPSEDİLMESİNE SON VERECEĞİZ” İktidar olduğumuzda demokrasiyle bağdaşmayan, millet iradesini gasp eden kayyum uygulamalarına ve seçilmişlerin hukuksuz şekilde hapsedilmesine son vereceğiz. Cumhurbaşkanının yetkilerini sınırlandıracağız. Hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığı, kanunların herkes için geçerli olduğu çağdaş bir düzen inşa edeceğiz. Masumiyet karinesini gözeteceğiz, hiç kimsenin daha yargılama başlamadan suçlu ilan edilmesine izin vermeyeceğiz. Kadınlar ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar davalarını hızlandıran düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Tutukluluk halini bir cezalandırma yöntemi olmaktan, siyasi eleştiriyi de suç olmaktan çıkaracağız. Yargı ve güvenlik bürokrasisi, demokratik hakkını kullanan yurttaşla değil, gençleri ve çocukları zehirleyen suç örgütleri ve çetelerle mücadele edecek. Sandıktan çıkan iradeye koşulsuz saygı duyulacak ve seçilmiş belediye başkanları keyfi, siyasi davalarla görevlerinden uzaklaştırılamayacak. Kamuda liyakat, açıklık ve eşitlik esas olacak. “HER ALANDA KAZANAN BİR TÜRKİYE EKONOMİSİ HEDEFLİYORUZ” Programımızın ‘Kalkınma ve Ekonomi’ başlıklı ikinci bölümünde, her alanda kazanan bir Türkiye ekonomisi hedefliyoruz. Emeği, insanı ve doğayı tüketen, işsizliğe ve umutsuzluğa yol açan, hayatı pahalı kılan, halkı yoksullaştıran ve bir avuç şanslı azınlığı zenginleştiren bu kara düzene son vereceğiz. Ülke kaynakları daha verimli kullanılarak aynı bütçeyle daha çok üretim, daha çok istihdam ve daha çok toplumsal fayda sağlanacak. Ekonomi hızla değişecek, gelişecek ve kazanan Türkiye olacak. Vergi adaletsizliğine son vereceğiz ve vergide adaleti sağlayacağız. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız. Enflasyonun faturasını halkımıza kesmeyeceğiz, enflasyon yoluyla servet transferine asla izin vermeyeceğiz. Üreten Türkiye, dışa bağımlılığı azalmış bir ekonomiyle finansal dalgalanmaları azaltacağız. Hayat pahalılığını bitireceğiz, vatandaşın alım gücünü artıracağız. Asgari ücreti dünyada olduğu gibi istisnai ücret haline getireceğiz ve Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda emek temsilini güçlendireceğiz. Üç tarafı denizlerle çevrili, topraklarından bolluk ve bereket fışkıran Türkiye’mizi yeniden tarımda kendi kendine yeten bir ülke haline getireceğiz. Tarım Kanunu’nun 21’inci Maddesi’nde düzenlenen ‘Milli gelirin en az yüzde 1’i oranında çiftçiye destek verilir’ hükmü, kâğıt üzerinde kalmayacak, pratikte de uygulanacak. Kadın ve genç çiftçiler için özel teşvikler ve sosyal güvenlik destekleri sağlayacağız. Kalkınma ve ekonomi programımızla gıda terörüne son vereceğiz, gıda sahteciliği ve tağşişle en güçlü şekilde mücadele edeceğiz, denetimleri artıracağız. Hiçbir yurttaşımızın, hiçbir çocuğumuzun sağlıksız gıdayla zehirlenmesine izin vermeyeceğiz. “HEDEFİMİZ YOKSULLUĞU YÖNETMEK DEĞİL, YOKSULLUĞU ORTADAN KALDIRMAK OLACAK” Programımızın ‘Sosyal Devlet’ başlıklı üçüncü bölümüyle toplumsal refahı arttırmayı ve refahın adil bölüşümüyle sosyal adaletin sağlanmasını hedefliyoruz. Bu amaçla herkesin eşit ve onurlu bir yaşam sürmesi için hak temelli sosyal politikaları uygulayacağız. Sosyal yardımları artıracağız ancak sosyal yardım ihtiyacını azaltacağız. Hedefimiz yoksulluğu yönetmek değil, yoksulluğu ortadan kaldırmak olacak. Temel vatandaşlık gelirini hayata geçireceğiz, yani ihtiyacı olan herkese devlet gelir sağlayacak. Uyuşturucu ticaretine geçit vermeyeceğiz ve suç örgütleriyle etkin bir şekilde mücadele edeceğiz. Engellilerin toplumsal hayata eşit bireyler olarak katılmalarını, her çocuğun eşit ve güvenli bir ortamda büyümesini sağlayacağız. Gençleri eğitim, istihdam ve demokratik katılımda güçlendireceğiz. Yaşlı bakım merkezlerinin niteliklerini de sayısını da artıracağız. İktidarın yarattığı barınma krizine hızla son vereceğiz. Eğitimi laik, çağdaş, bilimsel temeller ışığında; araştıran, sorgulayan, çağın gerektirdiği becerilere sahip bireyler yetiştiren bir yapıya kavuşturacağız. İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden taraf olacağız. “ÜLKEMİZİN ULUSLARARASI ARENADA GÜVENLİ, SAYGIN VE LİDER BİR KONUMDA OLMASINI HEDEFLİYORUZ” Programımızın ‘Dış Politika, Güvenlik ve Dirençlilik’ başlıklı dördüncü ve son bölümünde ülkemizin uluslararası arenada güvenli, saygın ve lider bir konumda olmasını hedefliyoruz. CHP iktidarında dış politikamıza Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ sözü rehberlik edecek. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne bağlılığımız ve bu alanlardaki tutarlı ve istikrarlı adımlarımız sonucunda AB'ye tam üye bir Türkiye Cumhuriyeti göreceksiniz. Dış politika tutarlılık gerektirir, günübirlik kararlar dış politikanın düşmanıdır. Tutarsızlıklara son verecek, daha öngörülebilir bir dış politikayla daha saygın bir ülke konumunda olacağız. Vize mağduriyetleri sona erecek. Yurttaşımız ve pasaportumuz her yerde, her daim güçlü olacak. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) siyaset dışı konumunu güçlendireceğiz. Savuma sanayimizin birikimini daha da ileriye taşıyarak caydırıcılığı güçlendirilmiş, vatanımızı ve ortak milli menfaatlerimizi koruyacak bir savunma kapasitesi oluşturacağız. Şehit yakınları ve gazilerimizin haklarını güvence altına alacağız. Sokaklar güvenli alanlar haline gelecek. Terör, organize suç örgütleri, çeteler, uyuşturucu ticareti ve kadın cinayetleriyle kararlı ve etkin bir şekilde mücadele edeceğiz. Geleceğimizin teminatı çocuklarımızı ve gençlerimizi, suçtan da suçludan da koruyacağız. Sınırlarımızın güvenliğini sağlayacak, düzensiz göçe sıfır tolerans göstereceğiz. ‘Deprem öldürmez, bina öldürür’ anlayışıyla, aklı ve bilimi kendimize rehber edinerek oluşturacağımız dirençli kentlerle depremin etkilerini en aza indirgeyeceğiz. CHP iktidarında yıkılan binalar değil, aklı ve bilimi reddeden, liyakatten yoksun yönetim anlayışı olacak. “BU PROGRAM 86 MİLYONUN YARARINI GÖZETEN, ÜLKEYİ AYDINLIK YARINLARLA YENİDEN BULUŞTURACAK OLAN PUSULADIR” CHP, güçlü kadrolarıyla ve yeni parti programıyla ilk genel seçimde iktidara gelerek eşit, özgür, demokrasiyle ve hukukla yönetilen, geçmişinden güç alan, geleceğe umutla bakan, toplumun huzurunu ve refahını her şeyin üzerinde tutan yeni bir düzen inşa edecek. Bu program halkın önüne gelen ilk sandıkla iktidara gelecek olan CHP’nin hükümet programı olacaktır. Bu program 86 milyonun yararını gözeten, ülkeyi aydınlık yarınlarla yeniden buluşturacak olan pusuladır. Bu program kimsesizlerin kimsesi nasıl olunur, bunu net bir şekilde gösteren kapsamlı bir çalışmadır. Parti programımızın başta ülkemiz olmak üzere, her bir yurttaşımız ve partimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. “DEĞİŞMEYEN EN TEMEL GÜNDEM EKONOMİK KRİZ” Ülke gündemi hızla değişiyor ancak değişmeyen en temel gündem ekonomik kriz. Vatandaşın mutfakta tenceresi kaynamıyor ama iktidar gözünü, kulağını kapatmış, ekonomideki büyük buhranı yapay gündemlerle, ‘Enflasyonla mücadelede başarılıyız’ masallarıyla örtmeye çalışıyor. İktidarın gündemi ne olursa olsun halk iktidarın anlattığı masallara değil çarşıdaki, pazardaki fiyat etiketlerine, ödeyemediği faturalara, alamadığı onca temel ihtiyaca ve çocuğunun boş beslenme çantasına bakıyor. Hayat pahalılığı günden güne artarken halkın alım gücü düşüyor. İşçinin, emeklinin, asgari ücretlinin, memurun gerçek enflasyon karşısında aldığı ücretlerle geçinebilmesi mümkün değil. Açlık sınırının 28 bin lirayı bulduğu ülkemizde 22 bin liralık asgari ücretle, 16 bin liralık emekli maaşıyla dengeli ve sağlıklı beslenmek, insan onuruna yaraşır bir hayat sürebilmek neredeyse hayal. Vatandaş borcu borçla çevirip günü kurtarmanın telaşındayken bütün bunlar iktidarın umurunda mı? Elbette değil. “KAFASINI KUMA GÖMMEK DIŞINDA BAŞKA BİR ŞEY YAPMAYAN BU İKTİDARIN YAPACAĞI EN DOĞRU ŞEY DERHAL SEÇİME GİTMEKTİR” Meclis’te şu anda Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2026 Bütçe Kanunu görüşülüyor. Yine halkın refahını arttıracak, ekonomiyi düze çıkaracak bir bütçe yok karşımızda. Yüzde 3’lük ya da 4’lük büyüme hedefleriyle bugün toplumun içinde bulunduğu ağır ekonomik tablonun ortadan kaldırılması mümkün değil. Merkez Bankası’nın etiket değiştirir gibi enflasyon tahmini değiştirdiği bir ülkede enflasyonla mücadelenin başarılı olması mümkün değil. Faiz, en önemli bakanlıkların bütçesinden daha fazla kaynak ayrılan bir kalem. Böyle bir ekonomi programının bu ülkeye umut vermesi mümkün değil. İçinde halkın olmadığı bir anlayışla hazırlanan, yıllardır süregelen adaletsiz vergi politikalarını düzeltme iradesinin olmadığı, üretimi öncelemeyen, gerçekçi bir istihdam politikası sergilemeyen, ekonomide sorunları çözmek yerine hayal satmaya devam eden bir anlayışın 2026'da bu ülkenin yoksul ve dar gelirli milyonlara vadettiği yine yoksulluk, yine geçim sıkıntısı. Ülkenin içinde bulunduğu gerçekler karşısında kafasını kuma gömmek dışında başka bir şey yapmayan bu iktidarın yapacağı en doğru şey derhal seçime gitmektir. “YAPTIĞIMIZ AÇIKLAMALARIN DIŞINDAKİ YORUMLAR CHP’Yİ DÜŞMANLAŞTIRAN, HEDEF GÖSTEREN SİYASİ ALGI OPERASYONLARININ PARÇASIDIR” Ülkemize geçmişte ağır bedeller ödeten terör belasının sona ermesi ve kalıcı barışı sağlanması için bir süredir 85 milyon vatandaşımızı yakından ilgilendiren bir süreç yürütülüyor. Uzun yıllar terörle mücadele etmiş, on binlerce evladını şehit vermiş bu ülkede barışın konuşulması, bu amaçla Meclis zemininde adım atılması son derece önemlidir. Bu konu kişilerin ve siyasi partilerin çıkarları ya da talepleri üzerinden şekillenemeyecek kadar hassastır. Bu konu aynı zamanda gündelik siyasetin de konusu değildir. Hedeflenen gerçekten barışsa sürecin şeffaf yürütülmesi gerekir. Geçmişte yaşanan olumsuz tecrübeler, bu tespitlerin en önemli kanıtıdır. CHP, bu konuda tarihsel bir tutarlılık içindedir. Sorunu kişilere indirgemeden çerçevesini çizmiş ve sürecin demokratik siyaset içerisinde, Meclis zemininde ve şeffaf bir şekilde ilerlemesi gerektiğini her zaman belirtmiştir. Bugün de CHP olarak kurucu parti olmamızın bize yüklediği sorumlulukla her zaman demokrasiden, toplumsal huzur ve barıştan yana olan tavrımızı sürdürüyoruz. Bu sürecin kapalı kapılar ardında değil TBMM çatısı altında, Meclis’te temsil edilen tüm siyasi partilerin katılımıyla şeffaf bir şekilde yürütülmesinin ve şehit aileleri ve gazilerimizin incitilmemesinin CHP’nin kırmızı çizgisi olduğunun altını çizdik, bir kez daha altını çiziyoruz. Tam da bu hassasiyetler nedeniyle komisyonun İmralı’ya gitmesiyle ilgili tutumumuzu, gerekçelerimizle birlikte kamuoyuyla paylaşmıştık. Yaptığımız açıklamaların dışında ve ötesindeki yorum ve değerlendirmeler, barış süreciyle ilgili yüzeysel bir yaklaşımın göstergesi olduğu kadar, uzunca bir süredir CHP’yi düşmanlaştıran, hedef gösteren siyasi algı operasyonlarının da bir parçasıdır. Demokratik bir ülkede sulh içerisinde ilerleyebilecek süreçleri sanal gerginliklerle tırmandıran, hukuk önünde verilecek hesabı iktidar gücünü kullanarak sormaya kalkan, muhalif tüm kesimlere düşman hukuku uygulayan, yargının içinin boşaltan ve hatta yargılama yapılmadan kişileri suçlu ilan eden anlayışın, Terörsüz Türkiye sürecindeki samimiyetinin sorgulanması bir zorunluluktur. “BARIŞIN GELMESİNİ KAYITSIZ, ŞARTSIZ İSTİYORSAK BUNUN MİLLET İRADESİNE SAYGI DUYULMADAN OLAMAYACAĞINI GÖRMEK LAZIM” 31 Mart yerel seçimlerinden hemen sonra CHP’nin yükselişini engellemek, halk nezdindeki güvenilirliğini zedelemek, belediye başkanlarına itibar suikastı yapmak, yerel yönetimlerdeki gücünü elinden almak için her yolun denendiği, her türlü hukuksuzluğun yapıldığı; yerel seçimlerden önce ‘CHP gelirse teröristleri işe alacaklar’, ‘Su sayaçlarını teröristler okuyacak’ iftiralarının atıldığı; Kürt vatandaşlarımızın belediye meclislerinde temsil edilmesinin suç gibi gösterildiği; bunun üzerine operasyonlar yapılıp belediye başkanlarımızın, meclis üyelerimizin tutuklatıldığı, belediyelerimize kayyum atandığı bir ortamda; kimse CHP’nin elini taşın altına koymadığından, sorumluluk almadığından ya da tarihi bir fırsatı kaçırdığından bahsetmesin. İddianamede ismi dahi geçmeyen, Sayıştay’ın ve müfettişlerin bir kamu zararı tespit etmediği bir soruşturmayla ilgili olarak daha üç-dört gün öncesinde Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanımız Sayın Mansur Yavaş hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma izni verildiği; hukuk, demokrasi, millet iradesi gibi pek çok kavramın içinin boşaltıldığı bir ortamda kimse bu kavramlar üzerinden CHP’yi itham etmeye kalkmasın. Şayet bu ülkeye barışın gelmesini kayıtsız, şartsız istiyorsak, 85 milyon vatandaşımızın hiçbir ırk, dil, din, mezhep farkı gözetilmeksizin huzur ve barış içerisinde yaşamasını samimi bir şekilde istiyorsak bunun demokrasi olmadan, hukukun üstünlüğü olmadan, millet iradesine saygı duyulmadan olamayacağını da görmek lazım.” “İSTEYEN ARKADAŞLARIMIZ YETERLİ İMZAYI TOPLAYARAK ADAY OLABİLİRLER” Yücel, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Yücel, “Kurultayda Genel Başkan Özel’in karşısına aday bekliyor musunuz” sorusuna şu yanıtı verdi: “Bir siyasi partinin kurultayında, özellikle de CHP’nin kurultayında bir göreve talip olan arkadaşlarımız, yeterli imzayı toplayarak bu göreve talip olabilirler. Genel başkanlık makamı da buna dahildir. Biz geçmişte yaşanan bazı sıkıntıları, bazı sorunları ortadan kaldırmak için tüzüğümüzde bir değişiklik yaptık. Mevcut genel başkanın aday olması için imza toplanmasına ilişkin tüzük hükmünüzü kaldırdık. Mevcut genel başkan eğer isterse imza toplamadan da aday olabiliyor. Bu tabii, mevcut genel başkanın devam etmesi yönünde imza toplama gibi bir süreç yaşandığında, rakip çıkmak isteyen arkadaşların adaylığını biraz zorlaştıran bir uygulamaydı ve hükümdü. Dolayısıyla şu an böyle bir durum söz konusu değil. İsteyen arkadaşlarımız yeterli imzayı toplayarak aday olabilirler. Tabii önümüzdeki günler ne getirir, ne götürür; bunu hep birlikte yaşayacağız. Bu demokratik bir haktır, biz de buna bu şekilde bakıyoruz.” “AKIN GÜRLEK HAZIRLADIĞI İDDİANAMEYİ PAZARLAMA TELAŞINA DÜŞTÜ” Yücel, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, Yeni Şafak'a verdiği demeçte operasyonların şahıslarla veya partilerle ilgisinin olmadığını, İBB soruşturmasında tutuklananların çoğunun AK Parti'ye yakın olduğunu, Ekrem İmamoğlu'nun çevresindeki bazı isimlerin de AK Parti'den ayrılan insanlar olduğunu ve İBB soruşturmasında dönüm noktasının Ertan Yıldız'ın etkin pişmanlık kapsamında itirafçı olmasını olduğunu söyledi. Sizin bunlar için değerlendirmeniz nedir” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Ben Akın Gürlek’in röportajını okuduğumda açıkçası şunu gördüm: Bağımsız ve tarafsız olması gereken bir yargı mensubunun yazdığı, hazırladığı iddianameyi pazarlama telaşına düştüğünü gördük. Yargı mensupları kararlarıyla konuşurlar, belgeleriyle konuşurlar. Sayın Başsavcı görüyoruz ki hazırladığı iddianameye güvenmiyor olacak ki bu iddianameye toplumda bir kabul, bir rıza oluşturmak için yandaş basına çıkıp açıklama yapma ihtiyacı duyuyor. Açıklamalarına baktığınızda, bir kere masumiyet karinesini ihlal eden nitelikte odluğunu görüyoruz. Biz zaten biliyorduk ama bir kez daha bu röportajla da tescillenmiş oldu. Sayın Başsavcı adaletten yana değil, iktidardan yana tavır alan, tavır sergileyen bir tutum içerisinde, tarafını bu şekilde belirlemiş. Tabii kişilerden ya da kurumlardan bağımsız derken yani burada Sayın Akın Gürlek’in ne şekilde İstanbul Başsavcılığı görevine getirildiğini, Sayın Erdoğan’ın, ‘Sana İstanbul’da burada ihtiyaç var, bir görev var’ deyip özellikle bakan yardımcısı yaptığı bir kişiyi İstanbul Başsavcılığına getirdiği ve ondan sonra CHP’li belediye başkanlarına soruşturmaların yapıldığını, belediye başkanlarımızın tutuklandığını, hukuk kisvesi altında siyasi operasyonlara maruz kaldığını hepimiz, tüm Türkiye ile birlikte yaşadık ve halen de yaşıyoruz. “TELAŞ İÇERİSİNDELER, TOPLUMSAL KABUL OLUŞTURMAK İÇİN KAMPANYA YÜRÜTÜYORLAR” İddianameyi okuduk, inceledik halen de okuyoruz, inceliyoruz. Uzun bir metin. İddianamede özel bir çabayla, gayretle neredeyse her eylemin, her iddianın CHP’ye bağlanmaya çalışıldığını görüyoruz. İddianamede CHP hakkında Anayasa’nın 69’uncu maddesi uyarınca kapatma davası açılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirimde bulunulması ifadesinin de yine de bu iddianamenin hukuki bir metin olmadığını, siyasi bir metin olduğunu hepimize gösterdiğini söyleyebilirim. Dolayısıyla bir telaş içerisindeler. Bir toplumsal rıza, toplumsal kabul oluşturmak için yandaş gazetelerde, kanallarda bir kampanya yürütüyorlar. Bugünkü röportajı da bu şekilde yorumluyoruz.”
CHP'li Deniz Yücel: “Parti Programımız, Türkiye’nin İhtiyacı Olan Yol Haritasıdır”

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, 39’uncu Olağan Kurultay’da oylanacak parti programı için “Türkiye’nin birinci partisi olma sorumluluğuyla hazırlanan parti programımız, Türkiye’nin ihtiyacı olan yol haritasıdır. Ülkemiz ekonomiden hukuka, sosyal yaşamdan eğitime, sağlıktan dış politikaya, güvenlikten toplumsal huzura; kısacası her alanda büyük sınavlar vermektedir. Bu zor günlerde, yaşanan krizlere çözüm ve çare üreten, bu kara düzene son veren irade olmaktaki kararlılığımızı sürdürüyoruz ve tarihsel bir sorumluluk alıyoruz” dedi.

CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, parti genel merkezinde kurultay hazırlıkları, program çalışmaları ve güncel siyasi gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi. Yücel, şunları kaydetti:

“Bugün 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü. Kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri ne yazık ki ülkemizin gerçeği. Son bir yıl içerisinde Türkiye’de 282 kadın öldürüldü, 287 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Kadın cinayetleri politiktir. Kadını çalışma hayatından, sosyal hayattan soyutlayan, kadın erkek eşitliğinin fıtrata uygun olmadığını savunan, ‘Kadının tek kariyeri anneliktir’ diyen, kadını ikinci sınıf insan olarak gören anlayış kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin sorumlusudur. Kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi konusunda devletin kurumlarına aktif sorumluluk ve iş birliği yükümlülüğü getiren İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararnamesiyle çıkan anlayış, kadına şiddet ve kadın cinayetlerindeki artışın sorumlusudur. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde, CHP iktidarında İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden taraf olacağımızın; kadını sokakta, evde, işte ve her yerde, her türlü şiddetten koruyacağımızın sözünü buradan veriyoruz.

“4-5 KASIM 2023, PARTİMİZ VE ÜLKEMİZ AÇISINDAN DEĞİŞİM FİTİLİNİN ATEŞLENDİĞİ TARİHTİ”

4-5 Kasım 2023 tarihi, partimiz ve ülkemiz açısından değişim fitilinin ateşlendiği tarihti. Bu değişimin ardından girdiğimiz ilk seçimde milletimizin teveccühüyle Türkiye'nin birinci partisi olmanın haklı gururunu yaşadık. 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’nin yükselişinin engellenmesi yerel seçimlerden sonra iktidarın en önemli amacı haline geldi. Bu süreçte bir yandan ekonomik buhranın yıkıcı etkilerini en kötü haliyle yaşayan milletimizin sesi olduk, bir yandan ardı arkası gelmeyen hukuksuzluklarla mücadele etmemiz gerekti. Millet iradesini yok sayan, demokrasiye vurulan her darbe karşısında, güçlü şekilde sesimizi yükselttik. Kimseyi geride bırakmadan milletimizle birlikte mücadele ettik. Yalanlar, kumpaslar, iftiralar, akla hayale gelmeyecek senaryolar, art arda gelen şafak baskınları ve algı operasyonları karşısında bir milim dahi geri adım atmadık, arkadaşlarımıza olan güvenimizi kaybetmedik.

“BİRBİRİMİZE DAHA FAZLA KENETLENEREK MÜCADELE ETTİK”

Belediye başkanlarımızın tutuklanmasıyla başlayan süreç kongrelerimize, kurultaylarımıza ve nihayetinde CHP’nin tüzel kişiliğine ve kurumsal kimliğine yöneldi. Savaş meydanlarında kurulan, köklerini Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri’nden alan, kurtuluşun ve kuruluşun partisi CHP’yi kapatmayı akıllarından geçirme cüretinde bulunanlara karşı, demokrasiden ve hukuk çizgisinden bir milim dahi sapmadan birbirimize daha fazla kenetlenerek mücadele ettik. Partimize yönelen bu saldırıları bertaraf etmek için bir taraftan olağanüstü kurultayımızı topladık, bir taraftan olağan kurultay takvimimizi işlettik. Mahallelerden başlayıp ilçelerde ve illerde sandık koyduk. 19 Mart süreci sonrasında yaşanan büyük üye katılımıyla 2 milyona ulaşan üyelerimizle seçim yaptık. Şimdi sıra 39’uncu Olağan Kurultayımızı yapmakta.

“PARTİ PROGRAMIMIZLA CHP’NİN İKTİDARA GELDİĞİNDE SORUNLARI NASIL ÇÖZECEĞİNİ BİR BİR ANLATACAĞIZ”

Göreve geldiğimiz günden bu yana geçen iki yıla; bir yerel seçim, bir tüzük kurultayı, iki olağanüstü kurultay, 72 miting ve sayısız mücadele ve kapsamlı çalışmalar sığdırdık. Bunlardan en önemlilerinden biri parti programımızdı. Uzun bir süredir üzerinde çalıştığımız parti programımız, 28-30 Kasım tarihleri arasında yapacağımız 39’uncu Olağan Kurultayımız ile son halini alacak. Biz halkımızın sorunlarını ve dertlerini de bunları çözmek için gerekli olan kaynakları ve imkanları da biliyoruz. Bugün ülkemizde yaşanan sorunların hiçbirinin bu toprakların, bu milletin kaderi olmadığını; bu sorunların hepsinin bir yönetim tercihi olduğunu biliyoruz. Bugüne kadar bu sorunları sokakta, Meclis’te, mitingde, meydanlarda, her platformda dile getirdik, halkımızın sesi olduk. Bundan sonraysa 39’uncu Olağan Kurultayımızda kabul edilecek olan parti programımızla CHP’nin iktidara geldiğinde bu ülkedeki sorunları nasıl çözeceğini bir bir anlatacağız.

“PROGRAMIMIZA SON HALİNİ DELEGELERİMİZ VERECEK”

Sizlerin de takip ettiği üzere geçtiğimiz hafta, geniş bir katılımla ‘Güçlü Yurttaş, Güvenli Gelecek, Kazanan Türkiye’ temalı parti programımızın tanıtım toplantısını gerçekleştirdik. Genel Sekreterimiz Sayın Selin Sayek Böke’nin kapsamlı sunumuyla halkımızla ve kamuoyuyla paylaştık. Katılımcı, kapsayıcı ve yenilikçi bir çalışmanın sonucu oluşan programımız, Eylül 2024’te gerçekleştirdiğimiz tüzük kurultayımızdan bu yana, kurultay delegelerimizle oluşturduğumuz yuvarlak masa çalışmalarıyla, 81 ilde, 973 ilçede gerçekleştirdiğimiz danışma kurulu toplantılarıyla, akademisyeninden sendikacısına, işçisinden emekçisine, çiftçisinden esnafına, her kesimden yurttaşımızın geniş katılımıyla büyük emekler verilerek şekillenmiş, kolektif bir çalışmanın ürünüdür. Bu nedenle de çok kıymetlidir. Büyük bir emek ve özveriyle hazırlanan parti programımızı cuma günü gerçekleştireceğimiz 39’uncu Olağan Kurultayımızda delegelerimizin oylarına sunacağız ve son halini delegelerimiz verecek.

“NE SOKAKTA GÜVENDEYİZ NE İŞ YERLERİMİZDE NE OTEL TATİLİNDE NE DE EVLERİMİZDE”

19 Mart hukuk darbesiyle ete kemiğe bürünen, şiddetini her geçen gün daha da arttıran sistematik bir hukuksuzluğun içerisindeyiz. Millet iradesi yok sayılıyor, sandıktan çıkan irade zindanlara atılıyor ama mutfaktaki yangın, sokağın sesi ve halkın çaresizliği sarayın umurunda bile değil. Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere, bu ülkede hiç kimsenin can güvenliğinin kalmadığını her gün birbirinden acı olaylarla tecrübe ediyoruz. Geçtiğimiz haftalarda, İstanbul Fatih’te dört kişilik Böcek ailesi, kaldığı otelde zehirlenerek hayatlarını kaybettiler. Şanlıurfa’da 15 yaşındaki Muhammet Kendirci, marangoz atölyesinde iş arkadaşı tarafından hava kompresörüyle işkence yapılarak hayattan koparıldı. Kocaeli Gebze’de evlerinde otururken metro inşaatı nedeniyle çöken binada, dört kişilik bir aile hayatını kaybetti. Yine Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde, parfüm imalathanesinde çıkan yangında biri 16, biri 17 ve biri de 18 yaşında olmak üzere, yedi canımızı kaybettik. Bu yılın başında 36’sı çocuk, 78 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, 133 vatandaşımızın yaralandığı Bolu Grand Kartal Otel faciasının acısı dün gibi taze. Ve daha birçok acı olay bize gösteriyor ki ne sokakta güvendeyiz ne iş yerlerimizde ne otel tatilinde ne de evlerimizde.

“PARTİ PROGRAMIMIZ, TÜRKİYE’NİN İHTİYACI OLAN YOL HARİTASIDIR”

Sokak mutsuz, gençlerimiz geleceğinden umutsuz, ülke huzursuz ve hukuksuz. İşte tam da bu noktada Türkiye’nin birinci partisi olma sorumluluğuyla hazırlanan parti programımız, Türkiye’nin ihtiyacı olan yol haritasıdır. Ülkemiz ekonomiden hukuka, sosyal yaşamdan eğitime, sağlıktan dış politikaya, güvenlikten toplumsal huzura; kısacası her alanda büyük sınavlar vermektedir. Bu zor günlerde, yaşanan krizlere çözüm ve çare üreten, bu kara düzene son veren irade olmaktaki kararlılığımızı sürdürüyoruz ve tarihsel bir sorumluluk alıyoruz. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimleri ve altı okumuzun ilkeleri ışığında, programımızı dört temel başlıktan oluşturduk: ‘Demokrasi, Yönetim ve Adalet’, ‘Kalkınma ve Ekonomi’, ‘Sosyal Devlet’, ‘Dış Politika, Güvenlik ve Dirençlilik.’ Programımız üretim ve istihdamı önceleyen demokratik bir yönetim anlayışını; yargının tarafsız ve bağımsızlığının sağlandığı, herkesin hukuk güvencesini olduğu bir hukuk düzenini; çocuk yoksulluğunu sona erdirmeyi; üniversiteli gençlerimizin barınma sorununun giderilmesini; işsizlik sorununun temelden ve kalıcı bir şekilde çözümünü; her emekçinin iş güvenliğinin güvence altına alınmasını; asgari ücretin insan onuruna yakışır bir seviyeye yükseltilmesini ve istisnai ücret olmasını; her mahallede bir kreşi, kadının her alanda daha ön planda olmasını; erişilebilir sağlık hizmetlerini ve daha birçok hedefi barındırıyor. Kısacası programımızda halkımızın dertlerine derman olacak, sorunlarını bir bir çözecek olan reçeteyi göreceksiniz.

“TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ OLMASI GEREKEN YARGIYI SİYASİ İKTİDARIN GÜDÜMÜ ALTINA KOYAN ADALET ANLAYIŞINI DA REDDEDİYORUZ”

Demokrasinin olmadığı yerde adalet, adaletin olmadığı yerde demokrasi olmaz. Dolayısıyla demokrasi ve adalet ayrılmaz bir bütündür. Yargı bağımsızlığının ve hukukun üstünlüğünün olmadığı yerdeyse adalet olmaz. Biz demokrasiyi beş yılda bir sandık koyup seçim yapmaktan ibaret gören anlayışı Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını tanımayan, uygulamayan, tarafsız ve bağımsız olması gereken yargıyı siyasi iktidarın güdümü ve kontrolü altına koyan adalet anlayışını da reddediyoruz. O yüzden programımızın ‘Demokrasi, Yönetim ve Adalet’ başlığındaki temel hedefimiz; sadece sandıktan ibaret olmayan, halkın iradesini esas alan katılımcı bir demokrasi ve tarafsız ve bağımsız bir yargı düzeni içerisinde herkes için adalettir. Bu hedefler şeffaf ve hesap veren bir yönetim anlayışına dayandırılmıştır. Hazırlanan parti programımızla demokrasimiz gücünü aktif yurttaşlıktan alacak ve Türkiye demokrasiyle kazanacak. Bunu sağlamak için de Meclis’i güçlendireceğiz ve parlamenter sisteme geri döneceğiz. Halkımızın Meclis’teki yasa görüşmelerine ve bütçe süreçlerine katılabileceği, bütçenin sarayda değil Meclis’te yapıldığı, yani Türkiye’nin Saray’dan değil Meclis’ten yönetildiği, halkımızın aktif katılımının olduğu, Anayasamızda yazıldığı gibi ‘Egemenliğin kayıtsız şartsız milletimize ait olduğu’ bir yönetim hedefliyoruz.

“İKTİDAR OLDUĞUMUZDA KAYYUM UYGULAMALARINA VE SEÇİLMİŞLERİN HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE HAPSEDİLMESİNE SON VERECEĞİZ”

İktidar olduğumuzda demokrasiyle bağdaşmayan, millet iradesini gasp eden kayyum uygulamalarına ve seçilmişlerin hukuksuz şekilde hapsedilmesine son vereceğiz. Cumhurbaşkanının yetkilerini sınırlandıracağız. Hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığı, kanunların herkes için geçerli olduğu çağdaş bir düzen inşa edeceğiz. Masumiyet karinesini gözeteceğiz, hiç kimsenin daha yargılama başlamadan suçlu ilan edilmesine izin vermeyeceğiz. Kadınlar ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar davalarını hızlandıran düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Tutukluluk halini bir cezalandırma yöntemi olmaktan, siyasi eleştiriyi de suç olmaktan çıkaracağız. Yargı ve güvenlik bürokrasisi, demokratik hakkını kullanan yurttaşla değil, gençleri ve çocukları zehirleyen suç örgütleri ve çetelerle mücadele edecek. Sandıktan çıkan iradeye koşulsuz saygı duyulacak ve seçilmiş belediye başkanları keyfi, siyasi davalarla görevlerinden uzaklaştırılamayacak. Kamuda liyakat, açıklık ve eşitlik esas olacak.

“HER ALANDA KAZANAN BİR TÜRKİYE EKONOMİSİ HEDEFLİYORUZ”

Programımızın ‘Kalkınma ve Ekonomi’ başlıklı ikinci bölümünde, her alanda kazanan bir Türkiye ekonomisi hedefliyoruz. Emeği, insanı ve doğayı tüketen, işsizliğe ve umutsuzluğa yol açan, hayatı pahalı kılan, halkı yoksullaştıran ve bir avuç şanslı azınlığı zenginleştiren bu kara düzene son vereceğiz. Ülke kaynakları daha verimli kullanılarak aynı bütçeyle daha çok üretim, daha çok istihdam ve daha çok toplumsal fayda sağlanacak. Ekonomi hızla değişecek, gelişecek ve kazanan Türkiye olacak. Vergi adaletsizliğine son vereceğiz ve vergide adaleti sağlayacağız. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız. Enflasyonun faturasını halkımıza kesmeyeceğiz, enflasyon yoluyla servet transferine asla izin vermeyeceğiz. Üreten Türkiye, dışa bağımlılığı azalmış bir ekonomiyle finansal dalgalanmaları azaltacağız. Hayat pahalılığını bitireceğiz, vatandaşın alım gücünü artıracağız. Asgari ücreti dünyada olduğu gibi istisnai ücret haline getireceğiz ve Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda emek temsilini güçlendireceğiz. Üç tarafı denizlerle çevrili, topraklarından bolluk ve bereket fışkıran Türkiye’mizi yeniden tarımda kendi kendine yeten bir ülke haline getireceğiz. Tarım Kanunu’nun 21’inci Maddesi’nde düzenlenen ‘Milli gelirin en az yüzde 1’i oranında çiftçiye destek verilir’ hükmü, kâğıt üzerinde kalmayacak, pratikte de uygulanacak. Kadın ve genç çiftçiler için özel teşvikler ve sosyal güvenlik destekleri sağlayacağız. Kalkınma ve ekonomi programımızla gıda terörüne son vereceğiz, gıda sahteciliği ve tağşişle en güçlü şekilde mücadele edeceğiz, denetimleri artıracağız. Hiçbir yurttaşımızın, hiçbir çocuğumuzun sağlıksız gıdayla zehirlenmesine izin vermeyeceğiz.

“HEDEFİMİZ YOKSULLUĞU YÖNETMEK DEĞİL, YOKSULLUĞU ORTADAN KALDIRMAK OLACAK”

Programımızın ‘Sosyal Devlet’ başlıklı üçüncü bölümüyle toplumsal refahı arttırmayı ve refahın adil bölüşümüyle sosyal adaletin sağlanmasını hedefliyoruz. Bu amaçla herkesin eşit ve onurlu bir yaşam sürmesi için hak temelli sosyal politikaları uygulayacağız. Sosyal yardımları artıracağız ancak sosyal yardım ihtiyacını azaltacağız. Hedefimiz yoksulluğu yönetmek değil, yoksulluğu ortadan kaldırmak olacak. Temel vatandaşlık gelirini hayata geçireceğiz, yani ihtiyacı olan herkese devlet gelir sağlayacak. Uyuşturucu ticaretine geçit vermeyeceğiz ve suç örgütleriyle etkin bir şekilde mücadele edeceğiz. Engellilerin toplumsal hayata eşit bireyler olarak katılmalarını, her çocuğun eşit ve güvenli bir ortamda büyümesini sağlayacağız. Gençleri eğitim, istihdam ve demokratik katılımda güçlendireceğiz. Yaşlı bakım merkezlerinin niteliklerini de sayısını da artıracağız. İktidarın yarattığı barınma krizine hızla son vereceğiz. Eğitimi laik, çağdaş, bilimsel temeller ışığında; araştıran, sorgulayan, çağın gerektirdiği becerilere sahip bireyler yetiştiren bir yapıya kavuşturacağız. İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden taraf olacağız.

“ÜLKEMİZİN ULUSLARARASI ARENADA GÜVENLİ, SAYGIN VE LİDER BİR KONUMDA OLMASINI HEDEFLİYORUZ”

Programımızın ‘Dış Politika, Güvenlik ve Dirençlilik’ başlıklı dördüncü ve son bölümünde ülkemizin uluslararası arenada güvenli, saygın ve lider bir konumda olmasını hedefliyoruz. CHP iktidarında dış politikamıza Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ sözü rehberlik edecek. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne bağlılığımız ve bu alanlardaki tutarlı ve istikrarlı adımlarımız sonucunda AB'ye tam üye bir Türkiye Cumhuriyeti göreceksiniz. Dış politika tutarlılık gerektirir, günübirlik kararlar dış politikanın düşmanıdır. Tutarsızlıklara son verecek, daha öngörülebilir bir dış politikayla daha saygın bir ülke konumunda olacağız. Vize mağduriyetleri sona erecek. Yurttaşımız ve pasaportumuz her yerde, her daim güçlü olacak. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) siyaset dışı konumunu güçlendireceğiz. Savuma sanayimizin birikimini daha da ileriye taşıyarak caydırıcılığı güçlendirilmiş, vatanımızı ve ortak milli menfaatlerimizi koruyacak bir savunma kapasitesi oluşturacağız. Şehit yakınları ve gazilerimizin haklarını güvence altına alacağız. Sokaklar güvenli alanlar haline gelecek. Terör, organize suç örgütleri, çeteler, uyuşturucu ticareti ve kadın cinayetleriyle kararlı ve etkin bir şekilde mücadele edeceğiz. Geleceğimizin teminatı çocuklarımızı ve gençlerimizi, suçtan da suçludan da koruyacağız. Sınırlarımızın güvenliğini sağlayacak, düzensiz göçe sıfır tolerans göstereceğiz. ‘Deprem öldürmez, bina öldürür’ anlayışıyla, aklı ve bilimi kendimize rehber edinerek oluşturacağımız dirençli kentlerle depremin etkilerini en aza indirgeyeceğiz. CHP iktidarında yıkılan binalar değil, aklı ve bilimi reddeden, liyakatten yoksun yönetim anlayışı olacak.

“BU PROGRAM 86 MİLYONUN YARARINI GÖZETEN, ÜLKEYİ AYDINLIK YARINLARLA YENİDEN BULUŞTURACAK OLAN PUSULADIR”

CHP, güçlü kadrolarıyla ve yeni parti programıyla ilk genel seçimde iktidara gelerek eşit, özgür, demokrasiyle ve hukukla yönetilen, geçmişinden güç alan, geleceğe umutla bakan, toplumun huzurunu ve refahını her şeyin üzerinde tutan yeni bir düzen inşa edecek. Bu program halkın önüne gelen ilk sandıkla iktidara gelecek olan CHP’nin hükümet programı olacaktır. Bu program 86 milyonun yararını gözeten, ülkeyi aydınlık yarınlarla yeniden buluşturacak olan pusuladır. Bu program kimsesizlerin kimsesi nasıl olunur, bunu net bir şekilde gösteren kapsamlı bir çalışmadır. Parti programımızın başta ülkemiz olmak üzere, her bir yurttaşımız ve partimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

“DEĞİŞMEYEN EN TEMEL GÜNDEM EKONOMİK KRİZ”

Ülke gündemi hızla değişiyor ancak değişmeyen en temel gündem ekonomik kriz. Vatandaşın mutfakta tenceresi kaynamıyor ama iktidar gözünü, kulağını kapatmış, ekonomideki büyük buhranı yapay gündemlerle, ‘Enflasyonla mücadelede başarılıyız’ masallarıyla örtmeye çalışıyor. İktidarın gündemi ne olursa olsun halk iktidarın anlattığı masallara değil çarşıdaki, pazardaki fiyat etiketlerine, ödeyemediği faturalara, alamadığı onca temel ihtiyaca ve çocuğunun boş beslenme çantasına bakıyor. Hayat pahalılığı günden güne artarken halkın alım gücü düşüyor. İşçinin, emeklinin, asgari ücretlinin, memurun gerçek enflasyon karşısında aldığı ücretlerle geçinebilmesi mümkün değil. Açlık sınırının 28 bin lirayı bulduğu ülkemizde 22 bin liralık asgari ücretle, 16 bin liralık emekli maaşıyla dengeli ve sağlıklı beslenmek, insan onuruna yaraşır bir hayat sürebilmek neredeyse hayal. Vatandaş borcu borçla çevirip günü kurtarmanın telaşındayken bütün bunlar iktidarın umurunda mı? Elbette değil.

“KAFASINI KUMA GÖMMEK DIŞINDA BAŞKA BİR ŞEY YAPMAYAN BU İKTİDARIN YAPACAĞI EN DOĞRU ŞEY DERHAL SEÇİME GİTMEKTİR”

Meclis’te şu anda Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2026 Bütçe Kanunu görüşülüyor. Yine halkın refahını arttıracak, ekonomiyi düze çıkaracak bir bütçe yok karşımızda. Yüzde 3’lük ya da 4’lük büyüme hedefleriyle bugün toplumun içinde bulunduğu ağır ekonomik tablonun ortadan kaldırılması mümkün değil. Merkez Bankası’nın etiket değiştirir gibi enflasyon tahmini değiştirdiği bir ülkede enflasyonla mücadelenin başarılı olması mümkün değil. Faiz, en önemli bakanlıkların bütçesinden daha fazla kaynak ayrılan bir kalem. Böyle bir ekonomi programının bu ülkeye umut vermesi mümkün değil. İçinde halkın olmadığı bir anlayışla hazırlanan, yıllardır süregelen adaletsiz vergi politikalarını düzeltme iradesinin olmadığı, üretimi öncelemeyen, gerçekçi bir istihdam politikası sergilemeyen, ekonomide sorunları çözmek yerine hayal satmaya devam eden bir anlayışın 2026'da bu ülkenin yoksul ve dar gelirli milyonlara vadettiği yine yoksulluk, yine geçim sıkıntısı. Ülkenin içinde bulunduğu gerçekler karşısında kafasını kuma gömmek dışında başka bir şey yapmayan bu iktidarın yapacağı en doğru şey derhal seçime gitmektir.

“YAPTIĞIMIZ AÇIKLAMALARIN DIŞINDAKİ YORUMLAR CHP’Yİ DÜŞMANLAŞTIRAN, HEDEF GÖSTEREN SİYASİ ALGI OPERASYONLARININ PARÇASIDIR”

Ülkemize geçmişte ağır bedeller ödeten terör belasının sona ermesi ve kalıcı barışı sağlanması için bir süredir 85 milyon vatandaşımızı yakından ilgilendiren bir süreç yürütülüyor. Uzun yıllar terörle mücadele etmiş, on binlerce evladını şehit vermiş bu ülkede barışın konuşulması, bu amaçla Meclis zemininde adım atılması son derece önemlidir. Bu konu kişilerin ve siyasi partilerin çıkarları ya da talepleri üzerinden şekillenemeyecek kadar hassastır. Bu konu aynı zamanda gündelik siyasetin de konusu değildir. Hedeflenen gerçekten barışsa sürecin şeffaf yürütülmesi gerekir. Geçmişte yaşanan olumsuz tecrübeler, bu tespitlerin en önemli kanıtıdır. CHP, bu konuda tarihsel bir tutarlılık içindedir. Sorunu kişilere indirgemeden çerçevesini çizmiş ve sürecin demokratik siyaset içerisinde, Meclis zemininde ve şeffaf bir şekilde ilerlemesi gerektiğini her zaman belirtmiştir. Bugün de CHP olarak kurucu parti olmamızın bize yüklediği sorumlulukla her zaman demokrasiden, toplumsal huzur ve barıştan yana olan tavrımızı sürdürüyoruz. Bu sürecin kapalı kapılar ardında değil TBMM çatısı altında, Meclis’te temsil edilen tüm siyasi partilerin katılımıyla şeffaf bir şekilde yürütülmesinin ve şehit aileleri ve gazilerimizin incitilmemesinin CHP’nin kırmızı çizgisi olduğunun altını çizdik, bir kez daha altını çiziyoruz. Tam da bu hassasiyetler nedeniyle komisyonun İmralı’ya gitmesiyle ilgili tutumumuzu, gerekçelerimizle birlikte kamuoyuyla paylaşmıştık. Yaptığımız açıklamaların dışında ve ötesindeki yorum ve değerlendirmeler, barış süreciyle ilgili yüzeysel bir yaklaşımın göstergesi olduğu kadar, uzunca bir süredir CHP’yi düşmanlaştıran, hedef gösteren siyasi algı operasyonlarının da bir parçasıdır. Demokratik bir ülkede sulh içerisinde ilerleyebilecek süreçleri sanal gerginliklerle tırmandıran, hukuk önünde verilecek hesabı iktidar gücünü kullanarak sormaya kalkan, muhalif tüm kesimlere düşman hukuku uygulayan, yargının içinin boşaltan ve hatta yargılama yapılmadan kişileri suçlu ilan eden anlayışın, Terörsüz Türkiye sürecindeki samimiyetinin sorgulanması bir zorunluluktur.

“BARIŞIN GELMESİNİ KAYITSIZ, ŞARTSIZ İSTİYORSAK BUNUN MİLLET İRADESİNE SAYGI DUYULMADAN OLAMAYACAĞINI GÖRMEK LAZIM”

31 Mart yerel seçimlerinden hemen sonra CHP’nin yükselişini engellemek, halk nezdindeki güvenilirliğini zedelemek, belediye başkanlarına itibar suikastı yapmak, yerel yönetimlerdeki gücünü elinden almak için her yolun denendiği, her türlü hukuksuzluğun yapıldığı; yerel seçimlerden önce ‘ CHP gelirse teröristleri işe alacaklar’, ‘Su sayaçlarını teröristler okuyacak’ iftiralarının atıldığı; Kürt vatandaşlarımızın belediye meclislerinde temsil edilmesinin suç gibi gösterildiği; bunun üzerine operasyonlar yapılıp belediye başkanlarımızın, meclis üyelerimizin tutuklatıldığı, belediyelerimize kayyum atandığı bir ortamda; kimse CHP’nin elini taşın altına koymadığından, sorumluluk almadığından ya da tarihi bir fırsatı kaçırdığından bahsetmesin. İddianamede ismi dahi geçmeyen, Sayıştay’ın ve müfettişlerin bir kamu zararı tespit etmediği bir soruşturmayla ilgili olarak daha üç-dört gün öncesinde Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanımız Sayın Mansur Yavaş hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma izni verildiği; hukuk, demokrasi, millet iradesi gibi pek çok kavramın içinin boşaltıldığı bir ortamda kimse bu kavramlar üzerinden CHP’yi itham etmeye kalkmasın. Şayet bu ülkeye barışın gelmesini kayıtsız, şartsız istiyorsak, 85 milyon vatandaşımızın hiçbir ırk, dil, din, mezhep farkı gözetilmeksizin huzur ve barış içerisinde yaşamasını samimi bir şekilde istiyorsak bunun demokrasi olmadan, hukukun üstünlüğü olmadan, millet iradesine saygı duyulmadan olamayacağını da görmek lazım.”

“İSTEYEN ARKADAŞLARIMIZ YETERLİ İMZAYI TOPLAYARAK ADAY OLABİLİRLER”

Yücel, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Yücel, “Kurultayda Genel Başkan Özel’in karşısına aday bekliyor musunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Bir siyasi partinin kurultayında, özellikle de CHP’nin kurultayında bir göreve talip olan arkadaşlarımız, yeterli imzayı toplayarak bu göreve talip olabilirler. Genel başkanlık makamı da buna dahildir. Biz geçmişte yaşanan bazı sıkıntıları, bazı sorunları ortadan kaldırmak için tüzüğümüzde bir değişiklik yaptık. Mevcut genel başkanın aday olması için imza toplanmasına ilişkin tüzük hükmünüzü kaldırdık. Mevcut genel başkan eğer isterse imza toplamadan da aday olabiliyor. Bu tabii, mevcut genel başkanın devam etmesi yönünde imza toplama gibi bir süreç yaşandığında, rakip çıkmak isteyen arkadaşların adaylığını biraz zorlaştıran bir uygulamaydı ve hükümdü. Dolayısıyla şu an böyle bir durum söz konusu değil. İsteyen arkadaşlarımız yeterli imzayı toplayarak aday olabilirler. Tabii önümüzdeki günler ne getirir, ne götürür; bunu hep birlikte yaşayacağız. Bu demokratik bir haktır, biz de buna bu şekilde bakıyoruz.”

“AKIN GÜRLEK HAZIRLADIĞI İDDİANAMEYİ PAZARLAMA TELAŞINA DÜŞTÜ”

Yücel, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, Yeni Şafak'a verdiği demeçte operasyonların şahıslarla veya partilerle ilgisinin olmadığını, İBB soruşturmasında tutuklananların çoğunun AK Parti'ye yakın olduğunu, Ekrem İmamoğlu'nun çevresindeki bazı isimlerin de AK Parti'den ayrılan insanlar olduğunu ve İBB soruşturmasında dönüm noktasının Ertan Yıldız'ın etkin pişmanlık kapsamında itirafçı olmasını olduğunu söyledi. Sizin bunlar için değerlendirmeniz nedir” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Ben Akın Gürlek’in röportajını okuduğumda açıkçası şunu gördüm: Bağımsız ve tarafsız olması gereken bir yargı mensubunun yazdığı, hazırladığı iddianameyi pazarlama telaşına düştüğünü gördük. Yargı mensupları kararlarıyla konuşurlar, belgeleriyle konuşurlar. Sayın Başsavcı görüyoruz ki hazırladığı iddianameye güvenmiyor olacak ki bu iddianameye toplumda bir kabul, bir rıza oluşturmak için yandaş basına çıkıp açıklama yapma ihtiyacı duyuyor. Açıklamalarına baktığınızda, bir kere masumiyet karinesini ihlal eden nitelikte odluğunu görüyoruz. Biz zaten biliyorduk ama bir kez daha bu röportajla da tescillenmiş oldu. Sayın Başsavcı adaletten yana değil, iktidardan yana tavır alan, tavır sergileyen bir tutum içerisinde, tarafını bu şekilde belirlemiş. Tabii kişilerden ya da kurumlardan bağımsız derken yani burada Sayın Akın Gürlek’in ne şekilde İstanbul Başsavcılığı görevine getirildiğini, Sayın Erdoğan’ın, ‘Sana İstanbul’da burada ihtiyaç var, bir görev var’ deyip özellikle bakan yardımcısı yaptığı bir kişiyi İstanbul Başsavcılığına getirdiği ve ondan sonra CHP’li belediye başkanlarına soruşturmaların yapıldığını, belediye başkanlarımızın tutuklandığını, hukuk kisvesi altında siyasi operasyonlara maruz kaldığını hepimiz, tüm Türkiye ile birlikte yaşadık ve halen de yaşıyoruz.

“TELAŞ İÇERİSİNDELER, TOPLUMSAL KABUL OLUŞTURMAK İÇİN KAMPANYA YÜRÜTÜYORLAR”

İddianameyi okuduk, inceledik halen de okuyoruz, inceliyoruz. Uzun bir metin. İddianamede özel bir çabayla, gayretle neredeyse her eylemin, her iddianın CHP’ye bağlanmaya çalışıldığını görüyoruz. İddianamede CHP hakkında Anayasa’nın 69’uncu maddesi uyarınca kapatma davası açılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirimde bulunulması ifadesinin de yine de bu iddianamenin hukuki bir metin olmadığını, siyasi bir metin olduğunu hepimize gösterdiğini söyleyebilirim. Dolayısıyla bir telaş içerisindeler. Bir toplumsal rıza, toplumsal kabul oluşturmak için yandaş gazetelerde, kanallarda bir kampanya yürütüyorlar. Bugünkü röportajı da bu şekilde yorumluyoruz.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve medyakorkusuz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat