Türkoğlu: Kürt halkıyla, Türkiye’nin tüm halklarıyla birlikte hareket etmeliyiz
DEM Parti Kadın Meclisi, Gökçeada’da “Barış ve Demokratik Toplum İnşasında Kadın Buluşmaları” etkinliği düzenledi.
Etkinliğe Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, koordinasyon üyeleri Elif Bulut, Mediha Yüksel ve çok sayıda kadın katıldı. Türkoğlu’nun vurguladıkları:
Kadın Meclisimiz, Gökçeada’da “Barış ve Demokratik Toplum İnşasında Kadın Buluşmaları” kapsamında kadınlarla bir araya geldi. Buluşmaya Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, Koordinasyon Üyelerimiz Elif Bulut, Mediha Yüksel ve çok sayıda kadın katıldı. Burada konuşan Türkoğlu, şunları söyledi:
Ülkenin birçok yerinde Barış ve Demokratik Toplum İnşasında Kadın Buluşmaları kapsamında buluşmalar yapıyoruz. Bu süreci kadınlar cephesinden değerlendirmek ve tartışmak istiyoruz. Barış süreçlerinde “nasıl bir barışın olması gerektiğinin” sözünü kadınlar kurmalı. Çünkü erkek egemen sistemin içerisinde elbette ki çözümler var. Ama sonuçta iktidar olanlar kendilerine göre makul bir çerçeve verdiği için hiçbir savaş sonlanmıyor. O yüzden barış süreçlerinde iktidar olanlar, kadınları bu sürecin dışında tutuyor. Kürt kadın hareketi ve Türkiye'de gerçekten barış mücadelesini, kadın özgürlük mücadelesini savunan kadınlar olarak, biz bu ezberi bozuyoruz. Biz diyoruz ki; bu şekilde tekerrür etmek zorunda değil.
Tarihin her anında, her coğrafyada kadınlar barışa daha yakındır
Dikkat ederseniz tarihin her anında ve her coğrafyada kadınlar barışa daha yakındır. Yani savaştansa barış olsun der. Bu barışın olabilmesi için de kadınlar hep bedel öder. Çünkü yaşanmışlığı var. Savaş zamanında neler yaşayacağını, barışta nasıl mücadele etmesi gerektiğini de biliyor.
Kadın cinayetlerinin, çocuk istismarının yaşandığı toplum çökmüş bir toplumdur
Toplumun, kendi örgütlenmesini kurabilmesine, ifade özgürlüğünü güvence altına alabilmesine imkân tanıyacak bir hukuka ihtiyacı var. Bunlar hayata geçirildiği zaman hem devlette hem de toplumda değişim gerçekleşir.Bu toplumda değişim nedir aslında? Bugünkü haliyle yaşadığımız toplum, kabul edilebilir bir toplum değil. Kadın cinayetlerinin, çocuk istismarının, kaçırılmanın, fuhuşun ve uyuşturucu bağımlılığının yaşandığı bir toplum çökmüş bir toplumdur.
Biz öyle bir toplum istiyoruz ki; herkes birbiriyle dayanışma içinde olsun. Birlikte üretsinler, birlikte yönetsinler ve mahallelerin sorunlarını kendileri çözebilsinler. Ama şimdi öyle bir hale gelmiş ki toplum, herkes yalnız.
En çok da bu toplumun kadınlarla barışması lazım
Kadınlar yalnız kaldıkça, hem şiddetin hem de hak gasplarının hedefi haline geliyor. Oysa barış yalnızca devlet ile örgüt arasındaki bir barış değildir. Toplumun içerisindeki herkesin barışından bahsediyoruz. En çok da bu toplumun kadınlarla barışması gerekiyor. Bu devletin kadınlarla barışmayı da öğrenmesi gerekiyor. Biz bu ülkenin demokratikleşmesini istiyoruz. Ama meclistekiler ne yapıyor? “Hangimiz iktidara geleceğiz”? Noktasında. Oysa biz, “Kim yönetecek?” derdinde değiliz. Bizim derdimiz, “Bu ülke nasıl yönetilecek?” sorusudur. Bu yüzden yalnızca meclisin değil, toplumun da sorumluluk alması şart. Mesela diyelim ki; Gökçeada Demokratik Cumhuriyete nasıl bakıyor? Birlikte yaşamaya nasıl bakıyor?
Kendi geleceğimize karar verirken, kendi kimliğimizle var olacağız
Bizler, bu topraklarda yaşarken ve kendi geleceğimize karar verirken, kendi kimliğimizle var olacağız. Bunu yaparken değişimi ve dönüşümü hem bireyse olarak, hem toplum olarak, hem de devletin işleyişinde hayata geçireceğiz. En büyük hedefimiz de budur. Bunu hayata geçirmek için de Kürt halkıyla Türkiye halkları ile birlikte hareket etmeliyiz. Kürt özgürlük mücadelesiyle Türkiye'deki ekoloji, hak, adalet, emek ve kadın mücadelesiyle birlikte yapacağız. Kürtlerin de, halkların de topyekün dayanışma içerisinde olması lazım. Biz diyoruz ki; bu barış süreci o güvenmediğimiz iktidarın tekelinden çıksın. Halkın tekelinden geçsin.