Çözüm süreci tıkandı mı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te TBMM 28. Dönem 3. Yasama Yılı Açılış Toplantısı'nda yaptığı “Öcalan’a umut hakkı” açıklaması ve ardından DEM Parti Grubu ile tokalaşmasıyla girilen “yeni süreç”te son dönemde tartışmalar yaşanıyor.

Bahçeli 22 Ekim 2024 tarihinde mecliste yaptığı konuşmada “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” dedi. Kamuoyunda çözüm süreci ya da ikinci çözüm süreci şeklinde ifade edilen süreç bu sözlerle başlamıştı. Bu sözlerin üzerinden geçen bir yılda sürece dair belirsizlikler tam anlamıyla ortadan kalkmış değil. Sürecin nasıl ilerleyeceği ise kamuoyunda merak konusu. Süreçte bugüne kadar neler yaşandı ve buraya nasıl gelindi?

TOKALAŞMADAN SİLAH BIRAKMA TÖRENİNE

Bahçeli’nin sözlerine Erdoğan 9 Ekim’de yeşil ışık yaktı ve bu sözler DEM Parti tarafından da olumlu karşılandı. Süreçte ilk gündem ise Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması oldu. 26 Kasım 2024 tarihinde DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan Öcalan’la görüşme yapmak üzere Adalet Bakanlığı’na başvuru yaptıklarını belirtti. Adalet Bakanlığı çağrıya olumlu yanıt verdi ve Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder’den oluşan Dem Parti İmralı heyeti 28 Aralık 2024 tarihinde İmralı’ya gitti. 29 Aralık 2024 tarihinde Heyet tarafından yapılan açıklamada Öcalan’ın “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” sözlerine yer verildi. Öcalan’ın açıklamasında bir diğer önemli mesaj da PKK’nin ve bağlı güçlerin silah bırakması konusu oldu. Öcalan’ın “Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.” sözleri bu konuda dikkat çekti. Heyet meclisteki diğer partilerle yaptığı görüşmelerin ardından 22 Ocak 2025’te Öcalan’la ikinci görüşmeyi gerçekleştirdi. 27 Şubat 2025 tarihinde gerçekleşen üçüncü görüşmenin ardından ise aynı gün İstanbul Taksim Elite Hotel’de Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı başlıklı bildirisi okundu. Öcalan yaptığı çağrıda “Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum” dedi.

   

Çağrının okunmasının hemen ardından Sırrı Süreyya Önder “Dört saat süren toplantıdan şu notu da paylaşmak istiyorum. Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyasetin ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir notunu da bizlere iletti. Onu da sizinle paylaşmış olayım” dedi.

Çağrının okunmasını ardından gözler PKK’nin yapacağı açıklamaya ve süreçte yapılacak yasal ve hukuki düzenlemelere çevrildi. PKK tarafından 9 Mayıs 2025 tarihinde yapılan açıklamada “PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı” denildi. 11 Mayıs’ta ise silah bırakma töreni gerçekleştirildi.

KOMİSYON, YASAL DÜZENLEMELER VE MECLİS

PKK’nin silah bırakma töreninin ardından yasal ve siyasal çözüm üretme tartışmaları gündeme geldi. TBMM bünyesinde Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu adıyla Süreç Komisyonu kuruldu. Komisyonun amacı “sürecin altyapısını hazırlamak ve kamuoyunu bilgilendirmek” olarak açıklandı. Parlamentoda grubu olan ve tüm siyasi partilerin yer alması hedeflenen komisyona İYİ Parti katılmadı. Komisyon meclisteki diğer parti üyelerinin katılımıyla 48 üyeyle ilk toplantısını 5 Ağustos 2025 tarihinde gerçekleştirdi.

Komisyon şimdiye kadar 15 defa bir araya geldi ve çeşitli toplumsal kesimlerden, meslek gruplarından STK’lerden oluşan katılımcıları dinledi.

   

Komisyonun Öcalan ile görüşüp görüşmeyeceği, çalışmalarını ne zaman kadar sürdüreceği, umut hakkı gibi konularda neler söyleyeceği bilinmiyor. Komisyonun çalışmalarının ilk etabını tamamlaması ve yasal düzenleme hazırlıklarına geçiş yapması bekleniyor. Kamuoyunda ise komisyonun etkisinin sınırlı kaldığı ve süreçte bir tıkanma yaşandığı düşüncesinin oluştuğu gözlemleniyor.

TARAFLAR BİRBİRLERİNDEN SAMİMİYET VE ADIM BEKLİYOR: ERDOĞAN SESSİZ

Taraflar birbirlerinden somut adımlar atılmasını talep ederken Erdoğan’dan ve saray kadrolarından yasal düzenlemeler, umut hakkı ve yeni anayasa konularında henüz net bir açıklama gelmedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ise 20 Eylül 2025 tarihinde sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamalarda yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu konusuna değindi. Sürecin dünyadaki diğer çözüm örneklerinden farklı ve atipik bir yapıya sahip olduğunu söyleyen Yıldız “Bu süreçte, başta infaz mevzuatında Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, Türk Ceza Kanunu’nda ve Terörle Mücadele Kanunu’nda bazı düzenlemelere ihtiyaç olduğunu muhakkaktır” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise Bianet’e yapmış olduğu açıklamalarda anayasa konusuna değindi. Sürecin ilerlemesi için gerekli düzenlemelerin yapılması ile yeni bir anayasa yapımı sürecinin farklı şeyler olduğunun altını çizen Hatimoğulları “Şunu belirtmeliyiz ki şu ana kadar anayasa konusu gündeme hiç gelmedi ve Mecliste oluşturulan komisyonun da açıkladığı üzere bu komisyonun görevi anayasa yapmak değil.” dedi. Bazı somut adımların aciliyetle atılmasını beklediklerini söyleyen Hatimoğulları “Somut atılacak adımlarla ilgili onlarca madde sayabilirim. Fakat aciliyeti olan birkaç şey var. Birincisi dilin değişmesi gerekir. Barış etiğini korumak gerekiyor. İkincisi, baş aktör olarak Sayın Öcalan’ın özgür çalışma ve yaşam koşulları düzeltilmelidir. Dünyada bunun bir örneği yok. Hücrede, ayda bir görüşülen bir başmüzakereciden yüz yıllık sorunları çözmesini bekleyemezsiniz.” dedi. Hatimoğulları aynı açıklamasında “Sürecin çok başındayız. Somut bazı adımlar atılması gerekiyor. Bundan ötürü de hukuki zemin şu an en acil alan olmaktadır. Hukuki ve yasal zemin örüldüğünde diğer katmanlara da geçebiliriz” diyerek yasal ve hukuk düzenlemeler konusunda beklentilerini dile getirdi.

  AKP’Lİ ÖZLEM ZENGİN: İMRALI’NIN DIŞARI ÇIKMA TALEBİ YOK

AKP Grupbaşkanvekili Özlem Zengin ise, 15 Ekim 2025 tarihinde Türkiye Basın Federasyonu’nda (TÜBAF) düzenlenen "Anadolu Sohbetleri" programında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Zengin, “Abdullah Öcalan’a umut hakkı" tartışması hakkında, “İçinde olduğum toplantılarda bir talep işitmedim. Hatta tam tersine İmralı'nın hiçbir talebi olmadığına, dışarı çıkmak da dahil, hiçbir talebinin olmadığı defaatle söylendi” dedi.

Süreç kapsamında Mecliste çalışmalarını sürdüren komisyonun İmralı'da görüşme yapıp yapmayacağına ilişkin soru üzerine Zengin, "İlk günden itibaren hiçbir şarta bağlı bir görüşme yapılmadı. Yani bir talep, bir şarta bağlı bir görüşme olmadı" ifadelerini kullandı. Zengin, DEM Parti grubuyla uzun yıllardır çalıştığını belirterek, "Oradaki tavır son derece yapıcı. Kamuoyunda söylenenlerle toplantılarda konuşulanlar arasında fark yok" diye konuştu. Zengin ayrıca Süreç Komisyonu’nun sene sonuna kadar çalışacağını söyledi.

BAHÇELİ VE BAKIRHAN ARASINDA “MAKSİMALİST” TALEP POLEMİĞİ:

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 7 Ekim 2015 tarihli Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada sürece dair beklentilerini sıralarken Öcalan’ın fesih çağrısına değindi ve bu çağrıyı PKK’nın yanı sıra SDG’nin de dahil olduğu tüm bileşenleri kapsadığı şeklinde yorumladıklarını söyledi. Bu bağlamda Bahçeli SDG’ye seslenerek çağrıya riayet etmeleri gerektiğini ve Şam yönetiyimle SDG arasında imzalanan 10 Mart tarihli mutabakata uyulmasını beklediğini dile getirdi. Bahçeli Mecliste’ki komisyonun ise Öcalan ile görüşmesinde çekinilecek bir husus görmediğini belirtti. Aynı gün DEM Parti Grup toplantısında “biji Serok Apo” sloganları atılması ve DEM Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit’in bir konuşmasında geçen “gencecik cesetler” sözleri ise tartışma yarattı.  Bahçeli 14 Ekim’deki grup toplantısında ise yaşanan bu olaylara da değinerek “Şehitlerimize gencecik cesetler demek doğru ve isabet kaydeden bir söz değildir” dedi. Bahçeli’nin aynı konuşmada sarfettiği “maksimalist taleplerin gündeme gelmesinden kaçınmalıyız” sözleri ise DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan ve PKK’nin üst düzey yöneticilerinden Duran Kalkan tarafından tepkiyle karşılandı. Bakırhan 14 Ekim’de gerçekleşen grup toplantısında yapmış olduğu konuşmada eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü, kayyımlara son verilmesi, anadilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi başlıkların somut talepleri olduğuna değindi. Bakırhan sözlerini” Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve İnfaz Yasası başta olmak üzere temel yasalarda acilen düzenlemeler yapılsın istiyoruz. Hakikat, adalet ve onarım eksenli bir geçiş dönemi yasasıyla yola revan olalım istiyoruz. Hasta ve siyasi tutsakların bırakılmasını, cezaevlerinin rahatlatılmasını istiyoruz. Siyasi sebeplerle sürgünde olan yol arkadaşlarımızın bir an önce kendi topraklarına dönmesini istiyoruz” şeklinde sıraladı ve Bahçeli’nin sözlerini işaret ederek  “Şu ana kadar saymış olduğumuz taleplerin hangisi abartılı, hangisi uçuk, hangisi maksimalisttir?” dedi. Bakırhan ayrıca Çözüm Komisyonu’nun “Öcalan ile görüşmesini tabuya çevirmemeliyiz” dedi.

  DURAN KALKAN: BAHÇELİ SÖZLERİNİ UNUTTU MU?

Sürece ilişkin Medya Haber Tv’ye açıklamalarda bulunan Duran Kalkan ise Öcalan’ın tecrit koşullarını ve yasal düzenlemeler konusundaki eksikliklere değindi. Kalkan açıklamasında “Rehine koşullarında ne yapabilir bir kişi? İmralı işkence tecrit sisteminde ne yapılabilir? Unuttu mu Devlet Bahçeli bunu? Bir yıl geçti; hani sözlerinin gereği yerine getirildi mi? Hiç oralı olmuyor. Unutmuşa benziyor. Sözleri çok geriye düşmüş durumda. Yani sadece bir ‘kurucu önder’ diyerek bizi kandıracağını sanıyor” dedi. Gerekli dönüşümleri yapmakta ve demokratik siyaset stratejilerinde ısrarcı olduklarını vurgulayan Kalkan “gerekli hukuki ve siyasi zemini oluşturulsun; tüm örgüt olarak gereğini yerine getirmeye hazırız” diyerek süreçte iktidarın atması gereken adımlar olduğuna işaret etti.

TURHAN ÇÖMEZ VE PERVİN BULDAN ARASINDA GERGİNLİK

Sürecin nasıl ilerleyeceği ile ilgili belirsizlik sürerken İmralı Heyeti'nde de bulunan TBMM Başkanvekili Pervin Buldan ile İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez arasında TBMM Genel Kurulu'nda "ulak" tartışması yaşandı.

İYİ Partili Çömez, Genel Kurul'da TBMM Başkanvekili Buldan'ın PKK lideri Abdullah Öcalan'ın medyanın diline dair yaptığı eleştirileri aktardığı sözlerine tepki gösterdi. Buldan'a hitaben "Sayın Başkan iki şapkanızın olduğunu biliyorduk. Bir tanesi Meclis Başkanvekilliği, bir diğeri de milletvekilliği ve şu anda Atatürk’ün koltuğunda oturuyorsunuz" diye konuşan Çömez, savaş meydanlarında kurulmuş Türkiye'nin kurtuluş mücadelesini yönetmiş bir Meclis’te Buldan'ın çok önemli bir görevi olduğunu söyledi.

 

Çömez, "Fakat geçtiğimiz hafta öğrendik ki sizin aynı zamanda mesaj taşımak gibi, ulaklık yapmak gibi bir göreviniz varmış. İmralı’yı ziyaret ettiniz ve orada yaptığınız görüşmelerde topluma bir mesaj verdiniz" dedi. Buldan, İYİ Partili Çömez'in sözlerinin bitmesini beklemeden, “Sizin bu sözlerinizi reddediyorum. Hiç kimse size böyle bir hak veremez. Ben bu kürsüye saygısızlığı, bir insana saygısızlığı asla kabul etmem, ettirmem. Bu sizin hakkınız değil. Söz söyleyemezsiniz. Ben iş yapıyorsam ulaklık değil, Türkiye’nin geleceği için yapıyorum, bu ülkenin barışı için yapıyorum" yanıtını verdi.

Partisinin grup toplantısında Buldan ile Çömez arasındaki polemiğe değinen İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ise "Büyük Türk Milleti sana sesleniyorum: Had bilmezlik öyle büyük ki, şımarıklık öylesine derin ki, bugün kendilerini savundukları noktada sorsanız, '50 yıl boyunca katliamları demokrasi için yaptık, uyuşturucu ticaretinden kazandığımız parayı da barış için harcadık' diyecekler neredeyse. Görüyorsunuz değil mi Meclis kürsüsünde" diye konuştu.

SÜREÇTE ORTADOĞU’DA YAŞANAN GELİŞMELER  

Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan süreçte yurt içinde yaşanan gelişmelerin yanı sıra Ortadoğu’da yaşanan diğer gelişmeler de sürecin nasıl ilerleyeceği konusunda belirleyici oluyor. 9 Aralık 2024 tarihinde Colani (Ahmed Şara) önderliğinde Heyet Tahrir Şam’ın Suriye’de merkezi yönetimi ele geçirmesi ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ülkeyi terk edişiyle yaşanmaya başlanan gelişmeler, süreç üzerinde etkili oluyor. Suriye’de yaşayan Kürtlerin statüsü ve SDG’nin Suriye’deki yeni sürece nasıl eklemleneceği tartışma konusu. Colani yönetimindeki geçiş döneminin önemli konularından biri olan SDG’nin silah bırakması konusunda 2025 Mart ayında taraflar arasında bir sözleşme imzalanmış ancak bu sözleşmenin hükümleri yeterince uygulanmamıştı. 13 Ekim tarihinde biraraya gelen Colani, SDG lideri Abdi ve ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack’ın toplantısı sonrasında SDG Komutanı Mazlum Abdi “ön anlaşmaya” varıldığını söyledi. Abdi “müzakerelerin başarı şansının elbette Türkiye'nin oynayacağı role bağlı olacağını" ve Türkiye’nin “devam eden bu müzakere sürecinde destekleyici ve katkı verici bir rol oynamasını" ümit ettiğini söyledi.

Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri ve Bakanlık Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk ise, Bakanlık Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Basın Bilgilendirme Salonu'nda düzenlediği haftalık basın toplantısında SDG’nin Suriye’de entegerasyonunun kritik olduğunu dile getrdi

kaynak BİRGÜN